25 Kişinin ölümünden kim sorumlu?
Önceki gün, kuruluşumuzu ilgilendiren ani bir mevzuu gelişti.
Hayır, ihtiva eden, hadise münasebetiyle “il dışına” çıkmak zorunda kaldım.
Bu nedenle,
Dün sizinle hasb-i hal etme imkânı bulamadım.
Özür, ifadesiyle bugün yeniden, birlikteyiz!
* * *
Öncelikle, İl dışı seyahatim-i bilahare, konuşacağız.
Çünkü sizi, sizleri ve bizi ve bizleri “yakından” ilgilendirmektedir.
Medya kuruluşlarımız acısından, “önemli” gelişmeler var.
Sessimiz gürleşecek.
Yayın alanlarımız genişleyecek.
Profesyonellik,
Ve teknolojik imkânların, kazanımıyla, “kalite zincirinde” yükselme olacak.
* * *
Söz Gazetesi,
Söz TV,
Ve tabi ki, dijital yayında olan Uzay televizyonu.
Diyarbakır’ın,
Güneydoğu’nun,
Ve Türkiye’nin sesi, “dünyaya” daha bir farklı, yankılanacak.
İşte yokluk nedenimizi bu kısa Müjdeli haberlerle aktardıktan sonra şimdi, normal seyrimize geçerek, “günün” meselesine gelelim.
* * *
Diyarbakır-Batman karayolundaki “elim trafik” kazası.
Ve kazada, 25 canın bir çırpıda “can vermesi”.
16 kişinin de yaralanması.
Velhasıl,
Tabir yerindeyse sevincimizi “kursağımızda” bıraktı diyebilirim.
* * *
Yaşanan, vahim ve korkunç “kazadan” dolayı acı ve öfke doluyum.
İnanıyorum ki, sizlerde, “aynı” duygular içerisindesiniz.
Nitekim,
Dün “ölenlerin” toprağa verilmesi esnasındaki, “yükselen ağıtlar”.
Batman’daki,
STK’ların “tepkilerini” dile getirerek, sokağa dökülmeleri.
Bize,
“Acı ve öfke sel gibi” başlığını, söyletti.
Gazetenin de,
“Manşetini” bu başlıkla, çıkardık.
* * *
Evet. Kaza. Ama böylesi bir kaza.
Literatüre, “Tarihin” en kanlı trafik kazası olarak yerini aldı.
Buradan, ölenlere “Allah’tan rahmet”.
Ailelerine de, sabır ve metanet dilerken.
Yaralılara da acil şifalar.
* * *
Kazanın,
Zamanı, tarafları ve oluş şekline bakıyorum.
Emniyet, Jandarma ve Savcılık kayıtları.
Kazanın, sebebiyetiyle alakalı tutanaklar.
Kazayı, yaralı olarak atlatanların, verdikleri ifade ve anlattıkları.
Tüm bunlar…
Korkunç ve “suç” nev-i teşkil eden onlarca gerekçe içeriyor.
* * *
KAZANIN, NEDENLERİ ÇOK AMA ÇOK?
Alt alta koyduğumuzda karşımıza korkunç bir tablo çıkıyor.
Derler ya, “Kazanın-kazaların” meydana gelmemesi için hiçbir sebebiyet yok diye.
Aynen de öyle.
Olması, olabilmesi için “ne derseniz var?”
Buyrun size sıralayayım.
Ne var, ne yok diye?
Dikkatsizlik. Sorumsuzluk. Yetersizlik.
Aşırı hız. Hatalı sollama. Yolcu fazlalığı. Yük ağırlığı.
Yol ve çevre tahribatı.
Uyarı ve ikaz levhalarının yokluğu.
Sürücülerin, “Ehliyet-i” ikmallerindeki, zafiyette ayrı.
* * *
Gelelim, komplike mevzunun “vahimliğine”.
Bu arada, az önceki “suç nevilerine” eklenecek çok, neden vardır.
Ehliyettin, “bakkal ve manavdan” satılan eşya gibi alınır olması.
Sürücülerin, yeterince eğitime tabi tutulmaması ve ehliyet sahibi olma noktasında, bilgilendirilmemesi.
Beri yanda,
Alkollü araç kullanılması.
Emniyet kemerine “boş” vermişlik
Kucağında, bebesiyle trafikte ralli yapanlar.
Kırmızı ışık, sarı ışık, yeşil ışık “o da neyin nesi” diyenler.
Yokuşta, fitiz-i boşa atıp, benzin tasarrufuna giden akıllılar(!)
* * *
Terör gibi.
Peki, üstü örtülmeyen bu sorun.
Alenice, orta yerde can almaya, kan dökmeye, kaos ve kabus olmaya devam ederken, neden bu “vahim” çözümsüzlük.
İşte anlayamadığım da “bu çözümsüzlükteki ısrarcılık.
Ve inanıyorum ki, ekseriyetiniz de aynı düşüncedesiniz, dersi ibretten neden ders-i ikmal yapmıyoruz.
Niye. Niye. Niye.
* * *
Bakın,
Türkiye’deki kazaların istatistiklerine.
Sayısal veri zaten her şeyi tokat gibi vuruyor.
Her gün, ölümlü, yaralamalı ve maddi olmak üzere toplam 600 trafik kazası oluyor.
Bu ne demektir, her saat 27 kaza meydana geliyor anlamına gelmektedir.
* * *
SORUMLULUK; EĞİTİM VE TABİ Kİ GÖREV BİLİNCİ!..
Diyorum ki,
Karayollarını “çift yol” hatta otoban yapsanız bile.
O yıla, trafik ışıkları ve ikaz levhalarını koymaz iseniz.
Yol, standartların dışında, engebeli.
Bozuk ve köstebek yuvasını andıran çukurlara sahipse.
Eğer, “Ehliyetli” kişiye, direksiyonu teslim ederseniz.
18 kişilik, Midibüse, 45 kişi yolcu alınmasına, göz yumarsanız.
Tuğla dolu tır’a 22 ton yerine, 40 ton üzeri “taşı” derseniz.
* * *
Şoförün,
Mesaisine “katı kurallı” sınırlama getirmezseniz.
Üç saatte, bir “dinlenme”, zorunluluğu uygulatmazsanız.
Velhasıl,
Sürücü, Yolcu, Yaya, Trafik Polisi, Devletin kurumları..
Ve tabi ki “yasa” koyucular.
İnsan hayatı üzerine,
Kurgulu olan “trafik” seyir-ü seferine “ciddiyetle” üzerlerine düşen görevi yerine getirirlerse.
Bilin ki, trafik terörünü-kazalarını “minimize” etmiş oluruz.
Yoksa,
Bismil’de kurban verilen trafik terörü “şehitleri” sıradan bir hadise olur.
Ve soruyorum,
25 kişinin ölümünden, yani cinayetinden “kim sorumlu?”..
Hadiiii..
Biri cevap versin..
Hayırlı Cumalar