27 MAYIS CİCİ HA!…
Değişmeyen kafa!.. Ne yazık ki hala varlar.. Ne diyor, zihni bozuk.. 27 Mayıs ilerici ve özgürlükçü imiş!.. Yetmiyor bir de, 1961 Anayasasına da, en demokratik, en özgürlükçü, en ilericisi deniliyor… Vay ki vay!?.
***
Demek ki, 12 Mart’ı ileri görüşlü askerler yapsaydı.. Demek ki, 12 Eylül’ü özgürlükçü generaller yapsaydı.. Demek ki, 28 Şubat’ı demokrat rütbeliler yapsaydı.. Demek ki, 15 Temmuz’u liberaller yapmış olsaydı!..
***
Demek ki; tüm bu müdahalelerde, milli iradenin temsil ettiği cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, parti liderleri de, dar ağacına çekilip, idam edilebilir?.. Ya da, zindanlarda ömür boyu mahkum edilebilir?..
***
Yetmez!.. Yaşı küçük olanların yaşını mahkeme kararıyla büyütüp, terörist diye, vatan haini diye, ipe çekilebilir.. Veyahut, cezaevlerine atılabilir.. Gazeteci, fikir adamı, akademisyen, din adamı da, aynı muameleye tabi tutulabilir..
***
Ve bu zat-ı na muhteremlerin, hiç ama hiç itirazları olmayacak!.. Ne yüz ekşitirler, ne de surat asıp, sırt dönerler!.. Hatta, onlarla birlikte yürürler.. Birer silah arkadaşı gibi, işin eğlencesiyle kadeh tokuştururlar.. Ne yazık ve hazindir ki, tarih bu minvaldeki fikri bozuklarla dolu!..
***
Onlara göre!.. Seçilmiş siyasal iktidara, asker isteğinde, müdahale edebilir.. Darbe yapabilir.. Generallerini, başa getirebilir.. Kendini, başkan yapabilir.. Bunda zerre-i miskal bir sakınca yoktur.. “Yeter ki, askerler sınıfsal bir kimliğe sahip olsun.?”
***
Malum, ilericilikleri de, özgürlükçülükleri de, sosyalistlikleri de, liberallikleri de, demokratlıkları da, sadece ve sadece kendilerine biat eden, emir eri gibi, saygı duruşunda duranlar içindir..
***
Öyle ya!.. 27 Mayıs’ı getiren, 12 Mart’tı.. Ki onu 12 Eylül kemale getirdi.. Yetmedi, 28 Şubat’ı doğurdu.. Ara transferde, 27 Nisan E-muhtıra.. Değişmeyen kafa, 15 Temmuz’u organize etti.. İşte bunların ilerici ve özgürlükçü anlayışı bu!?..
***
Yoksa, Türkiye’nin demokrasi tarihinden söz edince, tüm bunlar “birer kara leke” olarak, yazılıp çizilir miydi?.. 64 yıl geçti, ama kafa aynı kafa.. Zerre-i miskal değişmedikleri gibi, uslanmış da değiller…O gün hukukçu kesilenlerin kaleminden akan kanı benimseyenler hala bu çağda varlar…
***
Ziya paşanın dediği gibi.. "Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir..” Milli iradenin özgürlükçü ve ilerici düsturu da, burdan gelmektedir.. Ki artık, söz sahibi o!.. 27 Mayıs’ın ciciliği bitti.. O devirler ve benimsenen kafaların zihinleri; prim sağlayıcı dönemleri geride kaldı?..
***
MEVZU, ZIVANADAN ÇIKTI!…
Sokak hayvanları.. Nam-ı diğer, sokak köpekleri.. Mevzu giderek, büyüyor, aynı minvalde, çıkmaz sokağa, dönüştü?.. Ki üzerindeki tepinmeler de, zıvanadan” çıkartıyor der demez insanı!.. Üç gündür konuşuyoruz!.. Sorun hassas, kritik ve kangrenleşmiş.. Lakin, ivedi bir çözüm şart diye haykırmayan yok!!..
***
Çünkü, sokaklar çeteleşen köpek sürüleriyle doldu.. Tehlike büyük.. Korku, endişe, kaygı yüksek!.. Küçük çocuklar, yaşlılar, yaralamalı saldırılar.. Ki ölümlere sebebiyet veren, hadiseler günün olağan olayları halini aldı.. Kimi saldırı ve ısırmaların neden olduğu, kuduz vakaları… İnsanlar kudurarak ölüyor?..
***
Geçtiğimiz hafta Kayapınar’da ortaokul öğrencisi, bir gün sonra Çınar’da ilkokul öğrencisi!.. Bismil’deki yaşlı kadın.. Tabi bunlar Diyarbakır ve çevresinden, görülen, basına yansıyan bir hafta içerisindeki olaylar.? Ya kırsalda yansımayanlar.. Önceki gün, ülke genelindeki istatistiki verileri aktardım.. 437 bin köpek saldırısı vakıası yaşanmış!!..
***
Sorunun çözümü basit ve net!.. Kaf dağını aşmaya ya da amerikayı yeniden keşfe gerek yok!.. Lakin, tıpkı iki haftadır yaşandığı gibi.. Mesele gündemlenince, soruna çözüm bulma gayreti geliştiğinde, ne yazık ki siyasallaştırma adına, ideolojik bakışlar, o basit çözümü, çözümsüzleşiyorlar.. Kendilerine has ürettikleri algılarla kısırdöngü içerisinde, iç çatışma üretiyorlar!!!..
***
İşte dünya ülkeleri, işte Avrupa!.. Ki siyasallaştırma ideolojik kutuplaşmaya sokan, fikir üreticileri, buralara baksalar, mevzuyu anlarlar.. Ama yok!.. Gaye üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek!.. Oysa ki, dünya işi nasıl çözümlemiş, ona bakacaklar.. Ve kendi inancımıza, kültürümüze, medeniyetimize uygun olan bir çözüm yolu bulmayla, işe başlarlar?!
***
Ki o çözüm de, ifade ettik, çok basit!.. Birincisi barınakların sayısı artırılacak, ikincisi kısırlaştırma seferberliği başlatılacak, üçüncüsü de, hayvan sevgisini artırma adına, sahiplenme kampanyası organize edilecek.. Bu üç adım, işi çözer.. Ve Belediyeler de, bu yönde “üzerlerine” düşen sorumluluğu, harfiyen yerine giderecek?.. Kaçak güreşmeyecek!.. İş bitti.. Ama yok..
***
Ne siyasal iktidar şeffaflık ortaya koyuyor, ne de karşı siyasal duruş sergileyen samimiyet karinesi içerisinde, duruş sergiliyor!.. İki zıt kutup hanesi içerisinde, algı üreten üretene, toplumu hizipleştiriyorlar?.. Bir kesim var ki, her şeye karşı!.. İstemezükçülüğün dibini.. Kısırlaştırmaya da karşı, sınırlı zaman ve ölçekte uyutmaya da karşı!… Tabi işi dindar kesimleri yermeye kadar indirenler yok değil…
***
Sanki inançlı kesim!.. Ki isim veriliyor artık, Müslümanlar.. Soruna yaklaşımlarında köpekler toptan itlaf edilsin, hepsi öldürülsün, katliamlar yapılsın söylemi var.. Böylesi bir yaygara, koparılıyor!.. İyi de, İslam’da ve inanan hiçbir kişi, “karıncanın bile, ezilmesine, müsade etmez rıza da göstermez”.. Kaldı ki, köpekler itlaf edilsin.. Sizlerden önce karşı çıkar, tepki verir..
***
Her mevzuya maydanoz olanlar da var.. Özellikle, magazin dünyasından.. Kimi sanatçılar, buna da, meyil etmeye başladılar.. Kendilerine has bir üslupla, sokak köpeklerini uyutma gibi bir öneriye, dahil olup ”beni de beni de uyutun” gibisinden, mavera geliştirmeye başladılar!?..
***
Bir kafede köpek rolü yaparak, havlayan Deniz Çakır.. Bir de Ajda Pekan.. Daha bir çok isim var.. Niyetleri ne derseniz?!.. Daha önceki çok hadisede olduğu gibi, burda da hesap aynı.. “Gündeme gelmek, gündemde kalmak”.. Ha iyi niyet sahibi olanlar da var, ama cılız!.. Zaten bu söylemlerinde de amaçları hasıl oluyor!?. Şahane bir reklam!..
***
Şunu da görebiliyoruz.. Sokak köpeklerinin öldürülmesi isteniliyormuş gibi algı oluşturup karşı çıkanlar aslında o hayvanların kısırlaştırılmasına da karşı çıkıyorlar. Özgürce yaşamaları lazım.?.. Diyenlerin simalarına bakıyorum.. Özellikle sanat dünyasındaki bazı isimler.., Onlar insanlar için kürtajın bir hak olduğunu söyleyip duruyorlardı.. Hatta kısırlaştırma da bir hak diye!..
***
Ama ne gariptir ki, iş sokak köpeklerine gelince!.. Kızıl kıyamet koparırcasına “olmaz olmaz, nasıl üremelerine sınırlama getirilir” diyerek, tepki koyuyorlar!.. O da olmaz, bu da olmaz, diğer çözüm hiç olmaz deyip duranlar da ayrı bir muamma!?.
***
Neymiş!… Sizde hiç vicdan yok mu o köpekleri kısırlaştırmaya ne hakkınız var? Onların da bu dünyada yaşama hakları yok mu?.. Sokak köpeklerini kebaplarla bir başka hayvanın etleriyle itinayla beslemenin insanlık görevi olduğunu söyleyenler de var bunların arasında?.. Mevcut kısır döngü hali, toplumdaki keskin ayrışın dramını gözler önüne seriyor!!..
***
Oluşan girdap, yok artık dedirtiyor!.. Çözüme değil, çözümsüzlüğe odaklı enva-i mübalağalı çıkışlar var.. Ki “pişmiş aşa su katma” misali, hadiseyi sulandırıyorlar?. Toplumsal bir sorun haline gelen, sokak köpekleriyle alakalı atılan adımlar da, maksadına ulaşamaz oluyor.. İşin sonu nereye varır bilmem, ama hiç de kolay olmayacak?..
***
Velhasıl.. Merhameti, vicdanı, izanı ve rahmani duygusu olan her kişi; hayvanları sever.. Ve hiçbir şekilde onların canlarına kıyılmasına rıza göstermez!.. Ama velakin, sokak köpekleri üzerinden geliştirilen tartışmada işi insan ile hayvan’ı bir kefeye sokmak, aynı ölçüde değerlendirmek, doğru değildir!.. Bu toplumsal duyarlılığı zedeler!..
***
GÜNÜN SÖZÜ…
Sevgide çekilen cefâda bilinmesi gerekir ki, binlerce vefâ vardır.