87 YAŞINDA CUMHURİYET!
...Ve bugün!
Tarihi öneme sahip bir gün bugün...
Çünkü bugün;
Cumhuriyet'in kuruluşunun 87. yıl dönümü.
Evet,
Hep birlikte yürekten kutluyoruz; halkın öz be öz zaferi dediğimiz Cumhuriyeti.
Malum.
Tarih sayfaları yıl; 29 Ekim 1923'ü gösteriyor.
Kurtuluş ve Bağımsızlık savaşının hemen sonrası; O gün!
Dört bir tarafı kuşatılmış coğrafyanın; "kendi hâkimiyetinin" ilan edileceği gün; o gün!
* * *
Yani;
Artık bağımsızlık kazanılmış, yönetim, fazileti kâmil rejim gerekli.
Halkın idare-i maslahatı için.
Savaşı kazanan halk.
Bağımsızlığı ilan eden halk.
O zaman; halkın kendi kendini idare etme "fazileti" şart.
O da;
Cumhuriyet rejimiyle mümkün olabilir.
Halk ve Hürriyet!
Çünkü
Artık ayrı-gayr-ı yok. Olmayacak; herkes eşit.
Irkı, rengi, dili, dini, fikri ve inanç felsefesi ne olursa olsun; 'eşit ve özgür!'.
Tek şart ve varlık ilkesi;
Bir bütün olmak, olabilmek ve yaşayabilmek.
Kitabında;
Sınıfsal üstünlük, ya da sınıfsal inkâr yoktur.
* * *
Ki o gün;
Atatürk Cumhuriyeti şöyle tanımlıyordu.
"Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimin amacı, Türkiye halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve biçimi ile uygar bir toplum haline ulaştırmaktır".
Zaten; "Devrimimizin temel ilkesi budur" diyordu.
Peki, ne oldu da,
Cumhuriyet'in "hamurunda" ekşime, ekmeğinde bozulma, tadında keyfiyet hasıl oldu.
Milliyetçilik; bir zümrenin "sınıfsal" üstünlüğü diye kabul görmeye başladı.
Laiklik; "inanç hürriyetini" sağlayan yapıdan çıkarılıp, "inanç inkârına" dönüştürüldü.
Özelliklen de;
Cumhuriyetçilik.
Sınıfsal "ayırım" erozyonuyla "vatanseverlik-Yurt severlik" diye; asimile edildi.
Ve öyle bir noktaya gelindi ki;
* * *
Hani bir söz var, "silah icat oldu, mertlik bozuldu" diye!
Aynen bu minvalde;
Asimilasyon ve faşizan anlayışların hükmüyle "Cumhuriyet'in" içyapısı değişime uğradı.
Böyle olunca da;
Ülkenin ve milletin bugünkü "hali yapısı" ortaya çıktı.
Derin tahribatlar.
Derin yapılanmalar.
Derin kurumsal güçler.
Hepsinin "kâmil" oluşuyla; 87 yıllık ömre sahip Cumhuriyet.
Birileri karşı çıksa da,
İnkar etse de, nasıl söylenir polemiğini üretse de, "yorgun" diyorum!
Çünkü "bu zümrelerin" kemirgenlikleri sayesinde yıpranıyor.
Yıprandıkça da, "yorgun" oluyor.
* * *
Ne hazin bir tablo ki;
Cumhuriyet'in bağrından çıkan yapılar "güçlenmesi ve güç kazanması" açısından, adım atmıyorlar.
Bilakis;
Cumhuriyet'in kolları ve dalları nasıl kesilir onun uğraşı içerisindeler.
Millet diyoruz.
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diye Atatürk'ün vecizesi var.
Huzur, güven istikrar.
Barış. Kardeşlik, hoşgörü, sevgi, eşitlik.
Bağımsızlık.
Hürriyet ve özgürlük.
Haklar ve halkların kabulü.
Tüm bunlar; Cumhuriyet'in "fazilet" filizleri.
Ama bunların;
Şuan ki solunan atmosfer içinde "umut" verici filizlenmesi var mı?
Yok. Yine yok. Ve yine yok!
Teamülsüzlük; en baba şekilde hâkim!
* * *
Düşünün;
Cumhurbaşkanı eşi başörtülü olduğu için yıllardır Cumhuriyet resepsiyonuna dahil edemiyor.
Kimse de;
Başörtülü olduğu için katılamıyor.
Ve bu yıl. Cumhurbaşkanı, "demokrasiyi" ve Cumhuriyet'in faziletini işleterek; açık resepsiyon verecek.
Bakın;
Bu değişim bile CHP gibi "yasakçı ve statükocu" anlayış pranga atıyor.
Biz katılmıyoruz diye!
* * *
Onun için;
Bizler ve Gençlik!
Vesayetlerin tabularını yıkmalıyız ki; Cumhuriyet'i atılan prangalardan kurtarabilelim.
Bilmeliyiz ki;
Demokrasi, İnsan Hakları, Hukukun üstünlüğü.
İnsanların, "hakları".
Ve tabi ki; hürriyetleri bağımsız ve özgür bir şekilde "ellerinde" olduğu müddetçe.
Sınıfsal ayırıma gidilmeden;
Herkes eşit hakların ölçeğinde saygınlığa sahip olduğu sürece.
Cumhuriyet var olacaktır. Yaşamı da "payidar" kalacaktır.
Haydi;
Yaşasın Cumhuriyet diyelim!