AKIL VE DUYGU ÇEKİŞMESİ?
Farkında mısınız? Son günlerde 'Kürt Açılımı' mevzusuyla alakalı çok ciddi bir tahribat geliştirilmekte.
Olumsuzluklar 'zinciri' törpülenmekte, oluşturulan hava da çok hızlı bir şekilde 'körüklenmektedir'!
Bakınız! Hükümetin 'açılımı' gündeme taşıdığı günle, geldiğimiz şu günkü nokta 'arasındaki' farka.
İnanılmaz bir derece 'ayrışma' oluştu. Kürt açılımını destekleyen; ya da desteklemeyen!
İki farklı 'kutuplaşma'! Zıt olduğu kadar ciddi bir dengesizlik haiz.
***
Gerek 'siyasal' alanda, gerekse de 'kurumsal' düzeyde! 'Hayretler' oluşturan, kısacası insanı 'afallatan' bir duruş söz konusu.
Toplumun ekseriyetinde 'açılımla gelişecek çözümün' yarattığı sevinç ve mutluluk, umutlar farklı bir konsept aldı.
Yeni bir 'tablo' gelişti, ikilemin yarattığı dengesizlikle 'kaygılar' bu kez 'törpülenmeye' başladı. Çoğalan 'acabalar'!
Peki, nedenine gelince! Sorumlu kim ya da kimler? Aslında vakanın 'müsebbipleri açık ve net bir şekilde ulu orta yerde.
Lakin 'ortaya' çıkan travmanın özünde şu 'konsept' söz konusu. 'Akıl ile Duygu'! Ciddi bir şekilde 'hükmetme' var.
***
Üstünlük 'akıl'da mı, yoksa duyguda mı?'. İşte üzerinde 'ciddi' bir şekilde beyin fırtınası geliştirmemiz gereken nokta da budur.
Ne yazık ki şu anki solunan 'hava' körüklenen atmosfer, topluma 'siyasi hesapla' enjekte edilen 'Duygu' üslubudur.
Bu da doğal olarak ciddi bir 'provokasyonu' hayata geçirmektedir. Bu atmosferin yaratıcıları da, ne yazık ki 'siyasilerdir'!
Ve 'Muhalefetin' ta kendisidir. MHP Lideri Devlet Bahçeli, CHP Lideri Deniz Baykal. Ve DTP'nin 'Şahin' kanadını teşkil edenler.
Kimse 'sorunun' muhataplığı noktasında; 'çözüm' geliştirmediği gibi; 'çözümsüzlüğe' nasıl ivme kazandırabilirim, dilini kullanıyor.
***
'Ortak Barış Dilini' kullanma gibi bir 'akıl' yolu benimsetilmiyor. Tam aksine Aklı 'duyguya' mahkûm eden; 'şiddeti' alevlendiren bir dil tercih ediliyor.
'Akıl' tutulması. Okyanustaki 'git-gel' vakası gibi. En hazin nokta ise; 'kimse', sorunun 'çıkmaz sokağını' oluşturan nedenlerini de bilmiyor olmalarıdır.
Şöyle ki! CHP ve MHP'nin 'elinde', Kürt sorunuyla alakalı, 'nedenler, niçinler ve nasıl?' gibi soruları cevap bulan bir veri yok. Araştırmaları dahi yok.
Ama gel gör ki; 'sorunun' bahsi geçtiğinde 'alerji' oluyor. Düşünün; 'kardeş kanı artık son bulsun'. Barış ve 'kardeşlik' sağlansın. Ne asker anaları, ne dağdaki gencin anaları ağlamasın? Hak, hukuk ve adalet 'tecelli' etsin. Eşitliğe, özgürlüğe ve benimsetilmeye 'ivme' kazandırılsın?
***
Gibi 'insanoğlu'nun doğal ve çağdaş medeni istekleri 'ırkçılık' duygusuyla kabul edilmiyor. Nasıl olur; 'bunlar' bölücü.
Daha da ilerisi 'vatan haini', dış güçlerin 'piyonları'! İşte 'beyinleri' ikilem içerisine sürükleyen 'bu anlayış' ne yazık ki; kışkırttı.
Hatırlarsanız bundan 20–25 yıl önce bu minvaldeki zihniyetle siyaset güdenler, 'olup-bitene' nasıl bir 'düşünce' üretiyorlardı.
'Bir-kaç çapulcu' diye! O günlerden bugünlere gelindi. Ne var ki; O günün 'zihniyeti' halen, duyguları 'körüklemektedir'!
12 Eylül'ü bi hatırlayalım. O zaman; nasıl bir 'ötekileştirme' vardı? Solcu, Sağcı, Devrimci, Ülkücü. Vs.
***
Ne deniliyordu; 'Komünizm' geliyor? Aslında 'hiç bir şey gelmiyordu? Sadece 'talepler ve istekler' vardı.
Onların 'kazanımıyla' alakalı düşünce üretiliyordu. Ne yapıldı? 'İnkârcı' ve reddi bir hareketle; 'ortalık' kan gölüne çevrildi.
Ülke ve Millet 'yüzlerce hatta binlerce' can bedelini ödedi. Hani derler ya; 'PKK'yı Diyarbakır E Tipi Cezaevi' üretti.
Evet! Doğru bir tespit. Çünkü 'inkârın ve şiddetin' en dik alası burada yaşandı. İşkenceler mi, intiharlar mı?
Bilerek 'kendilerini' yakma mı? 'Darağaçları' kurup, gencecik bedenleri 'sallamak mı?'. Hangisi yaşatılmadı ki.
***
Sevgili Cavit Torun'un dediği gibi, 'Cezaevinin altı kazılırsa ne kadar insan kemikleri çıkar, bilinmez?'!
Nasıl ki Güneydoğu'nun 'malum' noktalarında 'insan kemikleri' fışkırdıysa. Nasıl ki Diyarbakır'daki 'hücre evlerinde?'!
'Toplu mezarlar' gün yüzüne çıkarıldıysa. Diyarbakır E Tipi Cezaevinde de 'öylesi' bir durumun çıkmazı vakidir.
Şimdi tüm bu olup bitenlerin 'yarattığı' sosyal ve siyasal 'duygunun' boyutunu düşünebiliyor musunuz?
Ve bunları 'yaratarak' siyasal güç kazanan CHP ve MHP 'gibi' oluşumların 'bugün' o gücü kaybetme korkusunun 'yarattığı' duyguyu?
***
Evet! Kürt Açılımıyla alakalı giderek ciddi bir 'duygu' kaosu yaşanmaktadır. 'Akıl' yolunu 'tıkamaktadır'!
Aklı devre dışı bırakıp, 'çözüme' değil, çözümsüzlüğe 'ivme' kazandırmakta. Toplumdaki 'denge' unsuru, 'sarsılmaktadır'!
Onun için; özellikle Siyasal İktidar ve onun komutasındaki Kurumlar. Türk Silahlı Kuvvetleri 'dahil' olmak üzere.
'Duygusallıktan' arınıp, 'aklın' yoluyla, 'sorunu ve çözümünü' geliştirmelidir. Bunun ana kriteri de, 'özgürlüklerin ve demokratikleşmenin' büyümesidir.
Ve en ciddi yol haritası da 'insani hakların' çağdaş normlarla 'bütünleştirilmesidir'! Bunu da 'duyguları' yöneten 'akılla' geliştirebiliriz?
Yeter ki; 'duygulara' yenilmeyelim.
***
İZMİR'DEN GELEN ÜZÜNTÜ!
Evet! Diyarbakırspor-Fenerbahçe 'maçında' yaşanan 'mevzuuyla' alakalı yankı sürüyor. Dün bu noktada; 'sosyolojik' tespitler yapıldı.
Tabipler Odası, Baro Başkanlığı ve GGC Başkanlığı 'nedenleri' noktasında; fikir beyan ettiler. Vakanın 'arka planında', Bölgede yaşanan ve yaşatılan süreç. Göç ve şiddetin oluşturduğu 'Sosyal Travma'! Ciddi ve üzerinde durulması gereken bir 'tespit'!
Buarada; İzmir'den Seyfettin Ersin isimli okurum mail atmış. Diyarbakırlı olduğunu ve uzun yıllar önce İzmir'e göç ettiğinden bahsediyor.
Şuan için İzmir Bornova'da kaldığını söylüyor. Ve Mailinde, karşılaşma esnasında ve sonrasında çıkan olayların İzmir'deki yansımasından bahsediyor.
***
Ersin mailinde şöyle diyor: Pazartesi oynanan Fenerbahçe Diyarbakır maçı bizleri çok üzdü. Ben İzmir Bornova'da kalıyorum. Bulunduğum yer Ege Üniversitesi'ne yakın Diyarbakır’daki sanat sokağı gibi bir yer. Daha kalabalık ve her akşam yaklaşık beş bin öğrenci takılıyor. Bir o kadar da öğrenci olmayanlar geliyor buraya. Pazartesi günkü Fenerbahçe ve Diyarbakırsporun oynadığı maç saatinde buradaki büyük bir çoğunluk Diyarbakır taraftarıydı. İlk golü attığımız anda bizden daha çok seviniyor bizlere dönerek sevgi gösterilerinde bulunuyorlardı. Ta ki maç esnasında baş göstermeye başlayan ve biz Diyarbakırlılara yakışmayan hareketler olmaya başladığında buralarda derin bir sessizlik ve hayal kırıklığı yaşadık.
***
Burada bir esnafım bizi tanıyan herkes yakışmadığını söyledi. Bizim bildiğimiz Diyarbakır misafirperverdir bu olmadı be abi dediler. Doğal olarak cevap veremedim. İnternetten her gün Diyarbakır Söz'ü okurum. Özellikle Ömer Bey'in yazılarını. Diyarbakır ve Bölgeden buradan haberdar oluyorum. Maçla alakalı gereken şeyleri yazmışlar. Ama İzmir'de İstanbul'da yaşayan insanların bu duyarlı yazıları okuyup-okumadıklarını bilmiyorum. Mutlaka okumaları gerekir. Bana göre Ziya hoca Türkiye’nin en iyi hocası. Böyle olumsuzluklar devam ederse hem Diyarbakırspor'a hem teknik heyete hem de biz Diyarbakır insanına yazık olur. Saygılarımla."
Ersin'in 'aktardıkları' bunlar. Doğru söze ne denilir? Düşünmeliyiz ki, Diyarbakır'da 'çakan' en küçük bir kıvılcım, sadece Diyarbakır'ı etkilemiyor.
Türkiye'nin 'dört' bir yanına 'siniyor'!