ANKARA YOLCULARI!
Zevatın biri!
Çekmiş üzerine en lüks marka lacivert takım elbiseyi...
Bir de;
Takmış benekli kırmızı kravatı...
Parfüm;
Metreler ötesi "buradayım" diyor!
Sinekkaydı bir de tıraş olmuş!
Maşallah;
Jilet gibi.
Nazar değmesin misali!
Havaalanında;
Yolcu uçuş salonunda turluyor...
Elinde;
Deri bir çanta.
İçi dolu mu, boş mu belli değil.
Ama;
Görüntü ve taşıma hareketliliği "pek dolu" olmadığını gösteriyor.
Heyecanı ise doruk noktada!
* * *
Soruyorlar;
Hayrola nereye böyle?
Ağır;
Bir hareket ve tiz bir ses tonuyla...
Abi,
Kısmetse Ankara'ya gideceğim...
Hayırdır...
Sen hiç Ankara'ya gitmezdin.
Ne iş?
Vallahi.
…Partideki Ağabeyler beni çağırdılar...
Galiba;
Bazı dostlar bize "Milletvekilliği adaylığını" layık görüp, bizle alakalı onlara bir şeylerden bahsetmişler.
Onlar da;
Dostların önerisi üzerine bizi çağırmışlar.
Bi gelin görüşelim diye!
Ben de;
Biliyorsun, öyle pek istekli değilim!
Onlar;
İstedikleri için ben de gidiyorum...
Maşallah,
Haydi, "gazan mübarek" olsun diyorlar.
* * *
Bir metre ötede;
Bir başka yüzüne pek aşina olunmamış taze bir zevat.
Az öncekinden daha bir mürekkep yalamış, konuşabilen biri.
Grant giyinmiş!
Soruyorlar;
Hayrola senide mi "ağabeyler" çağırmış?
Sende mi;
Ankara yolcularındansın?
Heee!
Milletvekilliği için mi, çağrıldın?
Peki;
Var mı durumla alakalı bir garantör.
Yok.
Ama;
Ben beni çağıranlara dedim "öyle-böyle" gelmem.
4'üncü sırayı;
Bana veriyorsanız ben gelirim. Yoksa gelmem!
Bilirsin;
Biz okumuş, yazmış insanız!
Yani;
İpi göğüslemişsin.
Öyle görünüyor. Bana her şey tamam dediler.
Karşısındaki;
Söyleniyor bir baltaya sap olmamışa.
Haydi hayırlısı.
* * *
Derken;
Yanında bir kaç yaver misali eski bir parlamenter.
O da;
Tecrübeli olmanın avantajıyla, takmış-takıştırmış.
Her gördüğüne;
Seslenerek diyormuş.
Hayrola,
Sen de mi "siyasete" soyundun, Ankara'dan çağıran mı var?
Tabi;
Karşısındaki akl-ı haylazlıkla sizler varsınız ya diyor!
Baksanıza;
Havaalanına bile sığmıyorsunuz!
Çene,
Düşük misali döktürmeye başlıyor, kaşarlanmış siyasetçi "geçmişteki" başarı-sızlık-ları olan icraatları anlatmaya.
Sen bizi iyi tanırsın; (ama nasıl tanırım).
20 bin garanti oyum var.
Ben,
Nereyi adres gösterirsem oraya oy verirler.
Parti;
Beni aday göstermeyecekte, kimi gösterecek!
Tabi;
Bunları anlatırken bir de, çevresindeki yaverlere onaylatıyor.
"Öyle değil mi?" diye!
Gülmemek elde mi?
Geçmişteki siyasi aksiyonu hafızalarda silinecek cinsten mi, bu zatı-muhteremin...
Yeni;
Bir siyasi seyr-ü sefer içerisinde.
Ha.
Maşallah!
* * *
Biraz ötede;
Yanında bir kaç kişi kalabalık vaziyette, bir muhterem.
Elde;
Bir hayli "tatlı" paketi.
Hararetli bir de konuşma yapıyor, çevresiyle.
Tanıdık bir sima!
Gören sesleniyor.
Abi sen de mi Ankara yolcularındansın.
Garip.
Bugün herkes Ankara yolcusu.
Ona bu kez soruyorlar;
Elde tatlı paketleri, çekmişsin lacivert takımı.
Yoksa sen de mi;
"Milletvekili adayı" olmak için Ankara seyahatine çıkıyorsun?
Sitemli bir vaziyetle;
"Abi ma bizim onlardan ne eksiğimiz var" diyor.
Ne yapsın.
Karşısındaki kişi;
Doğru!
Fazlalığınız var diyor!
Eldeki tatlılar.
Ankara’daki dostlara birer paket hediye.
Uzak yerden gidiyoruz ya;
Ağızlarını tatlandıralım diye bir kaç paket aldım.
Abi sana da, bir paket alayım.
Eee.
Nasıl olsa; denizde çakıl, sende para?
Takılıyorlar kendisine.
Diyorlar ki;
Garantili liste için kelle başı 5 milyon lira istiyorlar.
Eğer verirsen; seni aday gösterirler
Sen verir misin; 5 Milyon lirayı?
Kim diyor?
Bize söyle;
Garanti versinler ben şimdi 5 milyonu çıkarır veririm."
Sen bi Ankara'da araştır,
Bulursun birini diye akıl, verenlerin çokluğuyla.
* * *
Artık;
Yolcular uçağa doğru ilerlerken...
Anons;
Ankara yolcuları kalmasın.
Telaşlı, telaşlı gelen;
Kanaat önderi "kimliğine" has bel kader sahip bir zat.
Yolculuk,
Galiba Ankara diye, uyarılıyor.
Evet Abi.
Meraklı biri soruyor; neden?
Ağabey aradı.
Tez gel, senle görüşecekler?
Onun için gidiyorum.
Ciddi bir durum var mı?
Biliyorsun.
Ağabeyin dediği dediktir. O listeyi hazırlıyor.
Maşallah.
Haydi hayırlısı.
* * *
Önceki gün;
Bir dostumun yaşadığı manzaranın anlatım hikayesi bu.
Dün akşam saatlerinde telefonum çaldı.
Revaçta olan;
Partinin Genel merkeziyle sıkı-fıkı olan bir dosttu.
Diyarbakır'ın siyasi havasını sordu.
Ben de;
Vallahi Diyarbakır'da hava giderek temiz solunmaya başlanıyor...
Baksanıza;
Herkes size taraf geliyor.
Galiba;
Ankara'nın havası giderek "bozulacak" sen ona dikkat et.
Tabi dostumun aktardıklarını dostuma aktarırken;
İlginç bir cevabı oldu.
Gördüğün ne ki?
Gel;
Ankara'da olup-bitenleri gör?
Parti merkezlerinde.
Ve Merkezlerin çevresindeki pastane ve restoranlar!
Kimler yok ki;
Milletvekili adayı olabilmek için akın akın geliyorlar.
Filankes;
Yanıma geldi, "otelde" yer bulamadığı için, dışarıda sabahlamış!
* * *
Peki;
Tüm bu bizim "zevatın" Milletvekili sevdalığı.
Salt Ak Parti'ye; teveccüh mü..
Yoksa diğer partilerde de manzara aynı mı?
O dostun ifadesiyle Diyarbakır'ın özelinde.
Aday furyası;
Ekseriyetiyle Ak Parti'de seyrederken, CHP'de de kıpırdama var.
BDP'ninkine gelince;
Onu Diyarbakır, İmralı ve Kandil üçgeni belirliyor.
Velhasıl;
Önceki gün vakıf olduğum manzaranın tefferüatı bunlar.
Eee!
Seçim sistemi ağabeylerin ve liderlerin "iki dudağı" arasından çıkan sözle icra edilirse.
Bizim;
Vekilliğimize "soyunacak" zat-ı muhteremler de böyle olur.
O zaman;
Bizim söyleyeceğimiz söz "Ankara yolcuları" kalmasın olur!..