ASLI VARKEN, FOTOKOPİLERLE OLUR MU?
Dönersek;
Seçimin kent üzerindeki atmosferine!
Hava,
İstenilmeyen "küçük çaplı" tepkisel mi, provakatif mi, belli olmayan aksiyonlar var edilmek isteniliyorsa da.
Genel itibariyle "sakin ve gerilimsiz" bir hava solunuyor şuan.
Tabi; Seçim bürolarına "Molotof" atmak.
Ya da, karşı tepki diye gidip karşı tarafın seçim bürosunun "camlarını" aşağı indirmek.
Hiçte hoş olmadığı gibi Demokratik de siyasal mücadele de değil.
Görmezden gelelim. İnşallah "tekerrürü" olmaz.
Huzuru "bozucu" hiç bir hadise, vücuda gelmeden 12 Haziran aşılır.
* * *
Evet,
Seçimin aktivitelerinde sevindiren bir hassasiyet görüyorum.
Bilemiyorum;
Yerel yönetimlerin bu yönde yasakları mı var.
Yoksa;
Partilerin "tepkisel" kaygıdan gelişen bir uzak durma mı var "çevre ve ses" kirliliği konusunda.
Çünkü,
Çığırtkan ve duvarlara tutkallaştırılmış afişlerin ürkütücü "kirliliği" yok.
Göz
Ve kulak "zulmü de" yaşatılmıyor.
Sevindirici!
Modern,
Dünya düzenine, hızlı bir yönelişten olsa gerek mi diyelim "şuan ki hal".
Öyle olsun.
* * *
Seçimin,
Son haftasına girilirse "değişim" olur mu, olmaz mı?
Adaylar ve partiler "son kozları" ortaya koyma babında; "değişirler mi?"
Yoksa,
Centilmenliklerine "toz" kondurmadan, polemik geliştirmeden, seçimi noktalar mı?
Bilmem!
Ama gidişat şimdilik, güzel gidiyor!
Her ne kadar,
Baydemir ve Bakan Eker arasında "GDO"lu polemik hasıl ise de.
Tabi,
Seçim bürolarındaki "hareketlilik" ve ikramlar ayrı.
Deriz ya; "o işin tır şık hali" diye!
Afişler,
Gelen-gidenin trafiği, otomobillerin süslenmesi elbette ki.
Neyse!
Görselliği bu şekilde ifade ettikten sonra, "adayların" düşünselliğine bakalım.
* * *
Bugünkü konuğunuz kim derseniz?
Cevap;
Devlet eski bakanı Sayın Mehmet Salim Ensarioğlu.
Önceki gün, ziyarete geldi.
Bir hayli zaman dilimi içerisinde "sohbet edip", düşüncelerini sordum süreçle alakalı.
Bildiğiniz gibi;
Kendileri de 12 Haziran için kolları sıvayanlar arasında yer alıyor.
Tabi;
Bağımsız ve seçim pusulasında 1'inci sıra Milletvekili adayı.
Evet, Bağımsız!
Kendisinin ifadesiyle;
Bu "bağımsızlık" karışık değil, bağımlı bir bağımsızlıkta değil.
"Tam bağımsız".
Hiç bir siyasi partinin "adayı" değilim diyor.
"Tek başıma ve bağımsızım!"
* * *
Eski bir siyasetçi.
Yıllarını vermiş, Meclis'te dirsek çürüten biri.
O nedenle;
Sohbeti ve hadiselere olan bakışı "önem arz" edici olduğu için, kapsamlı sohbet ettim.
Haber niteliğinde,
Neleri söylediği ve neleri hedeflediğini aktardık. Sanırım sizler de okudunuz.
Bu minvalde,
Tefferüatı girmeyeceğim.
Ancak,
Bir sözünü aktarmak ve iç dünyasını açmak istiyorum.
Ve tabi ki Kürt sorunun çözümü noktasında mücadele verenlerin de "üzerinde" düşünmesi gerektiğini de not düşüyorum.
Şöyle diyor Sayın Ensarioğlu.
"Aslı varken, fotokopilerle niye muhatap oluyorsunuz. Orada aslının aslı var."
Yani;
Kürt sorunun çözümü için" farklı mecralarda arayışta bulunmak.
Hadisenin,
Çevresini dolaşmak, "şu-bu-o" değil, çözümün adresi.
Peki kim?
* * *
Cevabı şöyle.
"Önce Öcalan'ı İmralı'dan çıkar.
Devletin onlarca askeri-polisi ve milyon dolarları harcanıyor oraya.
Getir,
Ankara'ya veya İstanbul'a 200 metrekarelik bir eve. Al "ev hapsine".
Zaten verdiğin ceza belli.
Geri dönüşü de yok. Kanun ve yasa açık.
Polis mi asker mi nöbet tutacak tutsun.
Çözüm için;
Müzakere mi edeceksin, masaya mı oturacaksın!
Zaten,
Şuan görüşmeler ve diyaloglar var.
Bırak,
Diğer "etkenlerle" işi konuşmayı, "aslı" varken, fotokopileriyle değil. Görüş ve çöz."
* * *
Ensarioğlu,
Çok hassas ve hayli kritik bir noktayı da hatırlattı.
Öcalan'ın,
Örgüt üzerindeki inisiyatifinin "devre dışı" kalması halinde olabilecekleri?
"Öcalan bölünmeye hayır diyor. O zaman, çözüm daha kolay".
Üniter devlet yapısı içerisinde "talepler" ve şuan ki, "öneriler" konuşulup-tartışılır.
Makul,
Ve çağdaş modern dünya düzeni içerisinde, ilerici demokrasiyle "aşılabilinir".
Şayet,
Bu yol haritası "süreç" içerisinde, atıl hale gelirse.
İşte o zaman;
"Aslıyla" muhatap olabilme ve Üniter devlet yapısı içerisinde çözüm bulmak "imkânsız" hale gelir.
Mevcut,
Yasalara da "atıfta" bulunan Devlet Eski Bakanı Ensarioğlu.
"Dağdaki İnsan'a gel diyorsun. İlk olarak silah için 5 yıl. Örgüt üyeliği 13 yıl. Etti 18 yıl. Eylemlerinden dolayı da 30–40 yıl. 50 yıl hapis yatacaksın diyorsun. Kim gelir?"
Ama desen ki;
Demokratik hakların ve yolların "açık", gel. O zaman, dağdaki eli silahlı, ovaya iner.
Ana dil konusunda da, Bakan hassas.
Ebette,
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi dili "Türkçedir.
Ama,
Herkesin ana dilini öğrenmesi de, "yasal güvence" altına alınması gerekir.
* * *
Ekonomik,
Ve bölgenin kalkınmasıyla ilgili bir de önerisi oldu.
İtalya’nın,
Sicilya bölgesini örnek vererek.
20–30 yıl, vergi alınmamalı. Enerji, işçi pirimi alınmamalı.
Evet,
Sohbetimizin "özeti" bu!
Yorumu ve takdiri size!
Hayırlı Cumalar.