BALIK BAŞTAN KOKAR!
Hep umut ediyorum, ediyoruz.
Yarınlar aydınlık, gelecek huzurlu olacak diye.
Hiç te; ""umutları"" elden bırakmıyorum, bırakmıyoruz.
Tek teselli kaynağı.
Ama gel gör ki; umutla, tek teselli kaynağı olmakla, ""durum"" değişmiyor.
Değişmediği için de; ""aydınlık ta"", huzur da, ""ulaşılmaz"" kalıyor.
Tıpkı; yaşadığımız zamanın bize ""dayattığı"" karanlıklar gibi.
***
Çünkü resim, görüntü ve bunların DNA'sı olan veriler ""korkunç""!
Karanlığı bağıra, bağıra çağırıyor;
Geliyor diye.
Gelecek tablo giderek kararıyor.
Yaşadığımız coğrafya da; zaman ilerledikçe ""suçlular ve masumlar"" kavramları da yok oluyor.
Ya da biz öyle görüyoruz.
İster Ekonomi
Sosyal
Siyasal
Kültürel
Ve de hepsinin ""doğru"" icrasındaki merkezi teşkil eden Ahlak kavramı.
Bunlardaki; ""güven, istikrar ve güç"" kaybı.
İşte o yukarıdaki ""Suçlular ve Masumlar"" kavramını yok sayıyor.
Öyle bir şey yok ve olamaz, kabul edilemez diye.
Çünkü hepsi ""aynı"" harmana mahkûm edilmiş.
***
Bakınız bundan üç ay önceydi;
Ülkenin ""suç profiline"" ilişkin rapor kamuoyuna açıklandı.
Nerde ne var diye?
Bir ölçüde Milletin GBT'si, çıkarıldı.
Kim suçlu, kim masum?
Derece nedir diye?
Tablo korkunç ve karanlık.
Suç işleme oranı her geçen yıl ""artış"" göstermiş.
Bir önceki yılı aratır vaziyette.
Oran öyle yüzde 1 ila 2 değil.
Yüzde 15 ila 20 arasında fark atıyor.
Enflasyon canavarı gibi.
***
Suçların potansiyeline bakıyoruz.
Hangi suç hangi şekilde, kime ve neye karşı işlenmiş.
Sosyal mı?
Ekonomik mi?
Yoksa Siyasi mi?
Aslında hepsinde ""fark"" ortaya koyan bir durum yok.
Hepsinde durum aynı.
Şöyle ki;
Şahsa karşı işlenen suçlarda artış yüzde 26,1
Mala karşı işlenen suçlarda ise yüzde 43 artış var.
***
Bu veriler ""suç işlemede"" patlama, toplumun ise ""travma"" geçirdiğini gösteriyor.
Tabi ""travma""nın sosyolojik açısını; bilenler için söyledim.
""Toplum travma"" geçiriyor diye.
Yoksa ""toplum"" çıldırdı diyecektim.
Zaten toplum ""kendinde"" değil.
Yaşadığı ""zulmün"", gördüğü mezalimin, dayatılan despotizmin karşısında ""direnmeye"" çalışıyor.
Yarınlar belki ""aydınlık"" olur diye.
Ama... Nerdeeeeee...
***
Bir de suçluların ""ıslahı"" noktasında ilk basamak görülen cezaevleri.
Onların hali vahimden de öte.
Çığlık, çığlığa alarm veriyor; S.O.S diye.
Bittik, tükendik, hal-hacet kalmadı; yerimiz yok.
Tutuklu ve Mahkum ""ağırlayacak"" durumda değiliz; bizden bu kadar.
Kapıları kapatıyoruz.
Neden; çünkü cezaevlerini ""tıka basa"" doldurduk.
Suçlu ve Masum ""kavramı"" dağılınca suç işleme de kolaylaştı.
Şuanda cezaevlerindeki doluluk oranı yüzde 98'i aşmış durumda.
***
Resmi bir istatistik.
Ülke genelindeki cezaevlerinde şuan barınanların sayısı 97 bin 462.
Toplam kapasite ise; 97 bin 969.
Yani 5 gün öncesine göre; 507 kişilik bir yer vardı.
Bu da ülkedeki ""suç oranına"" baktığımızda; günlük vukuat sayısıyla
Şuan ""fark kapanmış"", içerisi yüzde yüzü aşmıştır demek.
Bundan sonrası derseniz; işte orası meçhul.
***
Bakınız sadece polisin 2007 yılına ait asayiş raporunda işlenen suç sayısı 593 bin 636.
Hakkında işlem yapılan kişi sayısı 444 bin 587.
Bu sadece; ""asayiş"" anlamındaki veriler.
Peki toplumun ""sicili"" nasıl.
İşte dananın kuyruğunun koptuğu nokta;
Sabıkalı sayısı 8 milyon.
Ama Adalet Bakanlığının Adli Sicilinde; 14 Milyon kişinin kaydı var.
***
Ülkenin nüfusuyla; az önceki verileri ""tahlile"" aldığımızda; toplumun ne kadar ciddi bir şekilde ""travma"" geçirdiği daha net anlaşılmış olur.
Çünkü nüfusun yüzde 30'ü 0 ila 16 yaş arasındaki kesimi kasıyor.
Yüzde 15'i de 50 ila üzeri.
Geriye kalan yüzde 55'te, bu kadar büyük bir ""sakıncalı"" potansiyelin olması; yarınlar için ""güven"" teşkil eder mi?
Etmez.
Nedeni de; ""ülkenin"" temel sorunlarının görmezden gelinmesidir.
""Havanda su dövme"" misali, iktidardan, muhalefete.
Sivil toplum örgütlerinden, resmi kurumlara kadar.
Kısacası, Yasama, Yürütme ve Yargı ""kendi mecrasında"" yürümüyor.
Yürümediği için de; ne toplumsal sorunlar, ne de bireysel haklar ""çözüm"" bulmuyor.
İşsizliğin, yoksulluğun, geri kalmışlığın, eğitimsizliğin hakimiyet kazandığı..
Rüşvetin, irtikabın, yolsuzluğun ve usulsüzlüğün ""itibar"" gördüğü..
Banka hortumlamanın marifet..
Vurgunların itibar kazandırdığı..
Hakkın, hukukun, adaletin, insan haklarının ""keyfiyet"" aldığı..
Demokrasinin ""kişiye"" özgü,
İcra mekanizması teşkil ettiği ortamlardan ne beklenir..
Onun için de sonuç itibariyle diyorum ki; ""balık"" baştan kokuyor.