BARIŞ ELÇİSİ ŞANLI

İşte size iki 'insan' portresi! Sait Şanlı ve Halis Toprak!
İkisi de 'Liceli'!
Ve ikisinin de 'hayat' maratonu çok derin 'meşakkatlere' dolu.
İkisi bugünlerde 'kendilerinden' çok söz ettiriyorlar.
Biri 'ölümünün' ardından; bıraktığı mirasla, diğeri de 'yaşadığı' hayatla.
Evet. Ape Sait Şanlıyı önceki gün kaybettik.
Dün de; onu mahşeri bir sevgiyle 'ebedi dünya'ya uğurladık.
Mekân-ı cennet, yolu açık olsun diyoruz.

 

***

Şanlı 'ardında' büyük bir miras bıraktı. Hem de; 'parayla-malla-mülkle' alınamaz bir miras.
9 'evladına' bıraktığı düşünülse de; bu miras 'barışı ve kardeşliği' isteyen herkes içindir.
'Barış Güvercini'! Güneydoğu'nun 'Kofi Anna’sı'!
Diyarbakır'ın Kasaplar ve Besiciler Odası Başkanı. Liceliler Derneği Diyarbakır Temsilcisi.
Ape Sait Şanlı.

 

***

1944 yılında doğru. 65 'yaşında', 'hastalığa' yenilerek; 'gidiyorum' dedi.
Hem de 'ölmeden' 22 gün önce, 'helallik' isteyip, Mardin Kapı mezarlığında 'mezarını' kazarak.
İnancına, Diline ve Düşüncelerine, 'Barışa-Kardeşliğe' ve Af ediciliğe 'inanmış' bir insan.
Özellikle Güneydoğu'nun 'çağdışı' hayat tarzı olan 'Kan Davaları'nın 'Barış elçisiydi'!
Çünkü o 14 yaşında 'kan davasıyla' tanıştı. Toprağından, evinden barkından edildi.

 

***

Önce Muş'a 'yerleşti'. Ardından Diyarbakır'a 'göç etti'! Öyle ki 'kanlısı' kendisini vurdu.
'O kanı kanla temizlemez' çözüm değil dedi. Ve 'kanlısını' yanına oturtup 'barış' sağladı.
O gündür, bugün dür; 'kendisinin' muzdarip olduğu 'aileler arasındaki' kan davalarına elçi oldu.
Gürledi ve çınar oluşturdu, sempatik, hoşgörü, güven veren mütevaziliğiyle 'gönül adamı'.
Sadece son 8 yıl içerisinde; 651 aileyi 'barıştırarak', 'kan davasına' lanet getirtti.

 

***

Son mülakatında 'yapılacak daha çok iş var' demişti. O aslında; Güneydoğu coğrafyasında 'silahlar sussun'!
Kan ve gözyaşı 'dökülmesin', Barış ve Kardeşlik 'sağlansın'... İnsanlar bir-birini öldürmesin.
Gönlünde ve inancında hep şu vurdu; 'Barış' en büyük kazanımdır, 'Affetmek de en büyük erdemliktir.
''Bana göre barış cesurların işidir. Birilerini affetmek ve barışı sağlamak için çok akıllı ve cesur olmak şart.
Birbirimizi sevmek mecburiyetindeyiz. El ele verip yanlışları düzeltmek ve birbirimizi affetmek zorundayız.
Cesur olmayan insan ne barışı sağlayabilir, ne de çocuklarının yükünü hafifletebilir.''

 

***

İşte 44 yılını 'kanlılardan' kaçırarak geçiren ve ömrünün son yıllarını da 'kan davalarını' barışla noktalandıran 'Sait Şanlı'!
Güneydoğu’nun 'Kofi Anna’sı. Nobel Barış Ödülüne 'aday' isim.
Evet, Ape Sait. Bil ki; 'Yerin' doldurulamaz!
Bizler ve evlatların 'bıraktığın', 'Barış Mirasını' hasret olup görüp, yaşayıp kucaklayamadığın; Güneydoğu'daki 'barışa' vesile olabilecek mi?
Bilemiyorum. İnşallah 'çıkılan' ve umutlu mesafeler kat edilen bu tüketilen zaman sürece 'bizleri' buluşturur.
Tekrar 'mekânın cennet, bahtın da açık' olsun.
Bilki sevenlerin de çoktur.

 

***

HALİS AĞA MEVZUUSU!
Gelelim; Halis Toprak'a! Nam-ı diğer 'Halis Ağa', kendi ifadesiyle 'Liceli Halis'.
Malumunuzdur!
Son günler de 'adından' sıkça söz ediliyor. Hem de inanılmaz bir performans sergilenerek; 'icra' edilmekte.
Öyle ki gün geçmiyor ki 'gazetelerin' birinci sayfasında, ya da TV'lerin ana haber bültenlerine 'konu' olmasın.
Nerdeyse 'yatar-kalkar' olduk.

 

***

Tabi bu icraat yani gündemin sıcak mevzuusu olma zorunluluğu; 'kendi iş dünyasıyla' alakalı değil.
TMSF'yle olan 'kavgası', Şirketlerine, malına-mülküne, hatta altındaki 'Cip'e el konulması.
Lice'deki 'aksayan' yatırımları.. Kısacası 'Züğürt' ağaya dönüşü. Bunların bir teki bile değil.
Hepsi; tamamen göz ardı edilerek Halis Ağa'nın 'özel hayatına' odaklanılmış vaziyette.
Halis Ağa'nın 'aşk hayatı' konuşuluyor, tartışılıyor, yazılıyor, çiziliyor.

 

***

Tepki şimşekleri 'negatif' anlamında Halis Toprak'a çakılıyor. 17 yaşındaki bir kızla 'nasıl olur evlenilir' diye?
Sen misin diye tepki gösteriliyor?
İnanın bu yazıyı kaleme almada uzun süre 'tereddüt' ettim. Çünkü; 'mevzu' özel hayatı ilgilendirmekte.
Şahsi 'olması' münasebetiyle; 'uzak' durmayı bir süre yeğledim. Ancak sergilenen tablonun geneline baktığımda 'bir haksızlık' gördüm.
Ve bu haksızlık tamamen 'insafsızca' 'Halis Ağa'yı', Hüseyin Üzmez'le bir tutmak.

 

***

Öncelikle ifade edeyim! Ben 'evliliklerin' özgür ve bireylerin 'hür iradesiyle' yapılması taraftarıyım.
Ve özellikle 'yaş' düzeyinde; 'eşit ölçülere' uyulması ve bu yönde 'evliliklerin' daha sağlıklı olabileceğini düşünenim.
Tabi 'istisnalar' olabilir. O da; 'kişinin' hayat kulvarıyla ve aile nizamıyla 'alakalı'!
Ben Halis Ağa'yı burada 'ayrı' tutuyorum. Yani 'istisna'. Ancak 'istisnaların' kaideyi bozmayacağını da bilmek lazım.
Şu iki haftalık zaman dilimi içerisinde; Halis Ağa’nın 'özel hayatıyla' alakalı 'kimse' cesaret gösterip; bel çıkmadı.

 

***

Herkes 'bir yerden' vuruyor. Özelliklende; 'Hüseyin Üzmez'le bir tutularak. Öncelikle Üzmez ve Toprak'ın 'özel hayatıyla' alakalı mevzuu bir değil.
Toprak 'özel hayatını', yani 17 yaşındaki genç kızla 'evliliğini' gizli tutmadı. Açık sözlü bir şekilde 'deklare' etti 'evleniyorum'!
Herkesin gözü önünde, kameralardan da kaçmadan! Genç kız'ın ailesinin de 'bilgisi' dahilinde.
Yani 'alan da razı, veren de razı?'. Üzmez'in mevzusu ise 'gizli kapaklı'. Ne evlilik, ne söz ne de başka bir 'uzlaşı' yok. 
Üzmez 'evli', Toprak ise 'Bekar'! Aradaki 'fark' çok. O nedenle; 'bir tutulmaları' insafsızlık.

 

***

Tabi birileri gibi; 'gizli kapaklı' 15 yaşındaki kızlarla 'tatil beldelerinde' günü gün etmiyor?
Sübyancılığa soyunup 'tecavüz ve tacizlerde' bulunmuyor. Dili, dini başka, 'hayatı başka' da değil. Kısacası 'ikiyüzlü' o değil, başkaları.
Bir de 'Halis Ağa'nın kendisine özgü bir haklı isteği var. O da şudur; 'onca servet, önce mal-mülk' var.
7 tane de 'kızı' var.
Ama 'soyunu' devam ettirecek bir 'erkek çocuğu' yok düşüncesiyle 'bu evlilikte' ısrarlı.

 

***

Sabah Gazetesi'nde dün mülakatını okudum. 'Lice'ye dönüp, burada yaşamımı sürdürebilirim' diyor.
Çünkü Lice'de 54 konut yaptırış. Bunlardan bir teki kendisine verilirse 800 TL'lik emekli maaşıyla 'burada yaşayabilirim'.
Ve ekliyor bu para 'bana hayli hayli yeter'! İşte Halis Toprak'ı 'Hüseyin Üzmez'le ayırt eden, farklı kulvara koyan bu 'mütevazi ve dobralığıdır'.
Yani 'dik' duruşu ve 'gizli kapaklı' işlerde 'olmayışıdır'! Sonuç itibariyle 'kimse' yüzüne maske çekip 'ikiyüzlü' senaryo üretmesin.