BAYKAL NASIL DEĞİŞTİ?
CHP Lideri Deniz Baykal.
Son günlerdeki "icraatlarıyla" şok edici.
Şaşırttıkca, şaşırtıyor.
Hem de; 220 volt elektrik çarpmış gibi.
Bu adam, bunları nasıl "yapar" ve "savunur" diye.
Düşünüyorum;
Baykal "Hakk yolunu" anlayıp "tövbekâr mı" oldu.
Yoksa "mum gibi" eriyen partiye 29 Mart'ta "oy kazandırmak" için mi; "tövbekâr maskesi" taktı.
Bilemiyorum.
***
Diyelim ki; Baykal "hakikaten" yola geldi.
Yani; "hak yolunu" seçti.
Ve şunları söylemeye başladı.
"Eeey ahali. Ben Hakk yoluna geldim. Aklım başıma geldi.
Artık halkın kılık-kıyafetine karışmıyorum.
Türbanlı mı, çarşaflı mı, başörtülü mü? Ve bu düşünceleri savunanlar mı?
Bunlar benim vatandaşım. Artık "siyasi hasımlarım" değil.
Ben bu yöndeki "yobazlık" elbisemi çıkarıyor, "sosyal demokrat" elbisemi giyiyorum".
***
Böyle bir "görüntü" size Baykal'ı nasıl profile eder.
Şoke mi, olursunuz. Yoksa Baykal "aslına" döndü mü?
Ya da; "Oy avcılığı mı" yapıyor dersiniz.
Çünkü; durum "bukalemun" gibi.
Şöyle ki;
Bundan bir kaç ay öncesini; "göz önüne" getirdiğimiz de.
Dün neydi, bugün neydi "dememek" elde değil.
Baykal'ı "saf" bir şekilde; "tövbekârlığını" kabul edelim.
Ve kendisine "ona göre" görsellik verelim.
***
Peki, "ikna" odalarının mucidi olan "başörtüsü" düşmanı kesilen diğer CHP'liler ne olacak?
Peygambere "hakaret" eden Önder Sav ve onun gibi düşünenler?
Kısacası; "Laikliği" dini inançların "yasakçı" zihniyeti kabul eden düşünce sahipleri CHP'liler ne olacak?
Yoksa "onlarda mı", Baykal gibi "tövbekâr mı" oldular.
Bilemiyorum.
Ha bir de; "Kürtlere" yönelik açılımlar var.
Nasıl ki Muhafazakâr "kesimi" tava getirme gibi bir politika güdülüyorsa.
Kürtler için de "aynı" performans gösteriliyor.
Tabi bir de; Askere "kafa " tutma hamlesi.
Ergenekon'la alakalı" giderek" el-etek çekmesi.
***
CHP ve Baykal "garip" bir ruh hali geliştiriyorlar.
Bundan dolayı da; "kafalarda" iki yüzlülük? kanısı hakim!
Mehmet dayının dediği gibi;
Baykal'ın "Başörtüsü ve Çarşaf" kabadayılığına.
Kur'an Kursları her mahalleye "demesine mi" kanacağız.
O eskide kaldı. Kişinin mayasında "ne varsa" daima o vardır.
Değişimi salt; maskedir.
Onun içinde diyorum ki;
Baykal'ın "kişisel olarak" ıslah-ı nefs edip, Abdullah Gül'ün söylediği gibi, kırk küsür yıl sonra Kemal Tahir-İdris Küçükömer çizgisine gelmesi tek başına önem arz etmiyor.
O çizginin de salim bir "muhasebe"ye ihtiyacı vardır.
İşte bu muhasebe neticesinde çıkan sonuç "Baykal" hanesinin "aynı tas-aynı hamam" olduğudur.
***
ÇAĞRIMA İLK YANIT!
Şimdi gel gelelim; Dicle Üniversitesi mevzusuna.
Kadrolaşma, Usulsüzlük ve Fazla İlaç alımı.
Mevzuuyla alakalı her ne kadar sular durulsa da.
Öyle bir görüntü veriyorsa da; "Üniversite" karışık.
Bu karışıklık ve polemik daha uzun süre devam edecek.
Şöyle ki; dün Üniversite'den mesaj geldi.
"Kozları" kamuoyuyla paylaşalım diye.
***
Aslında bir ölçüde bu mesaj benim çağrıma ilişkin.
Çünkü dünkü yazımda eski ve yeni yönetime çağrıda bulunmuştum.
Medya üzerinden "birbirlerinize" yönelik suçlamalar,
Diyarbakır'a ve Üniversiteye "ciddi zararlar" getirdiğini.
Bu durumun sonlandırılması için. Yani "polemiğe" son noktayı koymak anlamında.
Gelin "benim yönetimimde" organize edeceğimiz açık oturumda "tüm iddiaları" masaya yatıralım.
Kim haklı, kim haksız ortaya çıksın.
Diyarbakır da "bu kavganın" gündeminden kurtulsun.
***
İşte bu çağrıma Eski Yönetim'den yanıt geldi.
Prof. Dr. Fikri Canoruç'un çağrıya ilişkin gönderdiği "mesajda" şöyle diyor:
"Son günlerde yerel ve ulusal basınımızda Üniversitemize ve güzelim Diyarbakır’ımıza yakışmayan gerçek dışı haberler ile kamuoyumuz meşgul edilmektedir. D.Ü. Araştırma Hastanesi’ndeki ilaç alımlarına ilişkin olarak basına yansıyan haberler biz aşağıda isimleri olan tüm yöneticilerin kişilik haklarına ağır saldırı niteliğinde olan yalan beyanlarla doludur. Bizim de talebimiz olan çağrınıza karşılık olarak, basına yansıyan iddialar konusunda karşı taraf ile sizlerin yönetiminde düzenlenecek bir açık oturuma hazır olduğumuzu bildiririz"
***
Canoruç açık oturuma kendisinin dışında yönetiminde görev alan;
Prof. Dr. Zülküf Gülsüm
Prof. Dr. İsmail TOPÇU
Prof. Dr. Bilsel BAÇ
Yrd. Doç. Dr. Mansur Özcan
Yrd. Doç. Dr. Güngör ATEŞ
Yrd. Doç. Dr. Kadim BAYAN'la katılacak.
Ancak henüz yeni yönetimden çağrıya yanıt gelmiş değil.
Bakalım; onlar eski yönetimden gelen "hodri meydana" ne diyecekler?
Boş kalacaklarını sanmıyorum. Mutlaka onların da; "söyleyecekleri" vardır.
Çünkü yeni yönetimi de güç durumda bırakan "söylemler" var.
Neyse. Bekleyip göreceğiz.