BDP MECLİSE GİDİYOR
..Ve BDP'liler..
Dün,
Beklenen kararlarını verdiler?
Meclis'e,
Gidelim mi, gitmeyelim mi noktasında..
Doğru olanda;
Karar verdiler ve açıkladılar; "Evet Meclis'e gidiyoruz"..
Ve tabi ki;
1 Ekim'de öğleden sonra Meclis'in ilk oturumda "yemin" edecekler!..
Şahsi,
Fikirde benim için "sürpriz" olmadı..
Beklediğim bir karar..
Çünkü;
İlk günden itibaren ısrarcı oldum; "BDP Meclis'e gitmeli"..
Hatip Dicle'nin,
Vekilliğine "veto" koyan YSK'nın "hak gasbına" ilişkin aldığı karara rağmen..
* * *
Lakin;
BDP'liler, "yani blok" oluşum, ekseriyetiyle "Kürtlerin" oylarıyla seçildiler.
Seçtirilmelerindeki gaye de;
Meclis'te "görev" yapmaları ve aşılamayan sorunların burda "aşılması" tartışılıp-konuşularak çözüm üretilmesi içindi..
Demiştim;
Meclis'i boykot etmek, "yemin etmemek", vasıfsız bir hal.
Diyarbakır'da "toplanmak ve söylenmek", havanda su dövmeye benzer..
Boşa kürek misali!
Ne,
Ses duyulur, ne meram ve meramlar anlatılabilinir, ne de "duyan" olabilir!?.
Nitekim, gördük boykot zamanı süresince "suskun hali"..
Ama, Meclis!..
Yani milli iradenin "söz sahibi" olduğu çatı altında; her ses gür çıkacağı gibi, dinlenir..
* * *
Evet,
Geç oldu, güç oldu ama, "sonunda" ortak akıl paydasında buluşularak, "karar verildi"..
Olması gerektiği gibi..
"Meclis'e geliyoruz..
Ve yeminimizi ediyoruz"..
Zaten,
Başka türlüsü de, olmayacağı gibi üzerinde ısrarcı hal-i ruhiyette, "çözümsüzlük" saplantısı olurdu.
Ha!..
Şunu da açık ifade etmek gerekir!..
BDP,
Bu 3.5 ayı bulan sürec içerisindeki "boykot ve siyasi küskünlük" hali, hayli tabanda da tepki gördü..
Her ne kadar;
Dışa yansıyan bir "tepki" görünmüyor idiyse de, "içten" kaynayan bir kazan vardı..
* * *
Özellikle;
PKK'nın "silaha" sarılıp, şiddeti benimseyen bir sürece dahil olmasından sonra!..
BDP'li bir dostun ifade ettiği gibi;
"Biz oyumuzu, silahlar sussun. Onlar meclise gidip, sorunu çözsün, diye verdik.. Onlar oturmuş, Diyarbakır'da!"
Tabi ekliyor du,
Cümlesinin sonuna "görüyoruz ki, onlarda silahların gölgesinde, korku içerisinde.."
Öyle, hissediyorum ki, BDP'de ve hatta BDP'ye "boykotu" öneren, DTK'da gördü bu hal-i durumu..
Artık,
Taban kayıyor, "bu işi yapmıyorsanız, bizde sizin arkanızda değiliz" diye!
Çünkü,
Selahattin Demirtaş, "ortak görüşü" açıklamadan önce, DTK Eş başkanlarından Ahmet Türk konuştu.
"Biz Meclis'e gitmeden yanayız" diye!..
* * *
Evet,
BDP "tabanın ve ülkenin selamat-i açısından" başkası türlüsü düşünülemez kararını verdi..
Tabi,
Demiştim bir önceki yazımda, "BDP'nin işi zor" eğer "Meclise gitme" kararı alırlarsa..
Birileri;
Bir hayli ama bir hayli "üzerlerine" cullanıp, tökezlemelerini bekleyecek..
Biz;
Size "demedik mi, bu Meclis'te hayır yok, niye gidiyorsunuz" diye?
Bilindiği gibi;
KCK "gönülsüz dü", bölgedeki bir çok kent konseyi dahi "Meclise gidilmesi" taraftarı değiliz diye, açıklamalarda bulundu.
Diyarbakır,
Şırnak, Batman ve Van'daki "Kent konseyleri", basın açıklamalarıyla, bunu açıkladılar..
"Meclise gitmeyin" diye!
* * *
ANF,
Bile "flaş" haber diye, okuyucularına duyurdu "BDP Meclis'e gitmeme eğiliminde" diye!
Buna rağmen;
Risk alınarak "Meclise gidiyoruz" kararı veren BDP'lileri tebrik etmek lazım..
Ama "işlerinin" zor olduğu gibi, "insiyatif" almaları da, bir ölçüde siyasi "ellerini de güçlendirdi"..
Siyasi,
Müzakerede "BDP" masanın bir tarafındaki "asli" unsun olma, garantisini aldı.
Artık; tek siyasi muhatap BDP!.
* * *
Başbakan ABD dönüşü açıkladı.
Hatta dün de, İl Başkanlarına hitaben yaptığı konuşmada ifade etti;
"Siyasilerle meseleyi müzakere etmeye her zaman hazırız"..
Dikkat edin;
ABD gezisi öncesi Başbakan ciddi manada "sırtını" dönmüştü BDP'ye!..
Zaten,
BDP'nin "boykot direncini" sürdürmesindeki etkenlerden biri de buydu!
"Siyasal iktidar" bizi muhatap almıyorsa, "Meclis'te niye olalım?"
O gün,
Boykot düşüncesi vardı..
Bugün de;
Belki de, başbakanın bu çıkışı, "BDP'de, siyasi müzakerelerin muhatabı olma noktasında, kanaat geliştiği" için, Meclis'e geliyoruz dediler..
* * *
Velhasıl,
Yanlıştan dönüldü..
Her ne kadar; "özerklik reytingi" tutmadı diyenler olduysa da..
BDP'nin,
"Meclise gidiyoruz ve yemin ediyoruz" kararı, ülke ve millet için, "en doğru" karardır..
Barışa,
Kardeşliğe,
Birliğe ve bütünlüğe "çimento" olabilecek bir siyasi, akımın başlamasına katkı olabileceği gibi..
Yanan,
Ve sürekli "alevlenmesi" için de, körük görevini üstlenen "kör zihniyetlerin de" işlevsizliğe düşmelerine katkı sağlar.
* * *
Tabi;
Bundan sonraki "misyon" çok önemli..
Her ne kadar;
Bir sürü laf ettikse de, BDP "siyasi" anlamda daha işin başında..
Bundan sonraki;
Temel hedefi, "ülke sath-i mailinde" şiddeti ve terörü minimize edici, hamleler geliştirmeli..
PKK'ya,
Biad etmekten çok, "onu" Kürt Siyasi Hareketinde" engel teşkil eden, "tepkiler" oluşturan, "eylem ve söylemlerden" uzak tutmalı..
Sen,
Silahları sustur ki, benim siyasi elim güçlensin..
Birileriyle,
Ben masaya oturduğumda "kan dökücü" taraf olmakla, suçlanmamayım!..
* * *
Bakın,
Batman'da, Siirt'te, Ankara'da son yaşanan "sivil halka yönelik" eylemler!..
Öğretmenlerin,
Kaçırılması, "korku" hakimiyeti oluşturmaya, Batı'daki ahaliye "Kürtler terörü" istiyor, kanısı getirmede, "önemli bir tahribat" yarattı..
İnkar edilemez..
Tepkiler,
Halı hazırda görülüyor, "toplumun tüm kesiminde" yayılıyor..
Zira,
Doğal olarak herkes; "oluşan" şiddet ortamına, tepki koyduğu gibi refleksler de geliştiriyor..
Diyebilirmisiniz ki;
Polise, Askere ve Sivil Halka PKK saldırıda bulunacak, ölümler olacak, devlet mekanizması ve "siyasal" iktidar "müdahele" etmeyecek..
Mümkün mü?
İşin,
Doğasında olmadığı gibi "Refleksler" kendince gelişir..
* * *
Sonuç;
İtibariyle eğer hemfikir olma noktasında "talepler, beklentiler ve hakların" sağlanılması için!..
Siyasi,
İrade ortaya koyma noktasında Meclis'e gitme yoluna çıkılıyorsa!..
PKK,
Ve diğer silahlı örgüt yapısı "elini, hatta gövdesini" silah ve tetikten çekmeli..
Bırakmalı,
Kürt sorununun çözüm suyunun "siyasi mecrada" huzur içerisinde yol almasını!?.
Engel değil,
Bilakis katkı sunan bir, tavır ve eylemsizlik geliştirerek "bu eli tutulacak" nesle, şans verilmeli..
Aksi taktirde;
Bu şans, bu nesil ve bu "siyasi" el, bir daha ama bir daha "elde edilemeyeceği" gibi; tutulacak elde kalmaz.
Yeter ki;
Barışa "çelme" atılmasın, yoluna mayın döşenmesin!..
Çünkü;
Artık batıdakinin de, doğudakinin de, velhasıl 75 milyonun tümünün çiğeri; "akan kan ve dökülen gözyaşına" yanıyor.
* * *
Başbakan,
Eğer bir çoğumuzun eleştiri oklarını aldığı "sert" ulubu var ise de..
Dün,
İfade ettiği gibi "çiğerim yanıyor, çiğerim"..
Onun için; "çiğerler" yanmasın, yandırılmasın, diyoruz!..
Edi bese,
Artık yeter!
Şuan herkesin yüreğinden yükselen çığlık; bu "kan akmasın"..
Ve bilinmelidir ki; "bu çığlık" bir süre sonra; "öfkeye" dönüşerse, işte o zaman "maazallah"..
Ulusal,
Ve uluslararası "pusuda" bekleyen, "kan emici" vambirlere; "gün" doğar..
Kürt,
Türk, Suni-Alevi "çatışması" başlar..
İşte,
Bu kabus gibi "hal-i duruma" gelmememiz için; "eller tetikten" çekilmeli..