BİR DEMET KESİT!…

Ne hazin ki, mevzu hayli çok.. Ve hepsi de, “zihni” yoran, moralleri çökerten, travmatik ruh halini ikmale getiriyor.. Denir ya, nerden başlasak…

***

YEDİ GÜNDÜR KAYIPTI!..

Şerifa Çiçek.. İki çocuk annesi.. 6 yıllık evli.. Ki henüz 23 yaşında genç bir kadın..  Bir haftadan beri kayıptı.. Ki, günlerdir, Diyarbakır onu konuşuyordu; “Şerifa nerede” diye… Eşi Mehmet Çiçek de başvurmadık yer bırakmamıştı.. Çocuklarıyla kameraların karşısına geçip, “eve dön” diye çağrıda bulunmuştu..

***

Diyarbakır Söz de yaşananları manşete taşımış, “Çiçek de sır oldu” diye başlık atmıştı.? Malum, son dönemlerde Diyarbakır’da Çiçek gibi “sırra kadem” basan, bir kaç genç kadın oldu.. Mesela Melek ve Kübra hala sır.. Çifte cinayet vakıasında aranan kişi olarak, ortaya çıktı…

***

Ve önceki gün Şerifa’dan haber geldi.. İkamet ettikleri Üçkuyu mahallesinden 10 kilometre uzaklıkta bulunan Yüksek Gerilim hattını taşıyan direğin dibinde, cesedi bulundu. Cesedini bulanlar, gerilim hattının onarımını yapmaya gelen işçiler…

***

Şerifa’nın ön otopsisinde “yüksek gerilim hattında elektrik akımına kapılarak” yaşamını yitirdiği ifade ediliyor… Otopsi sonrası, cenaze ailesi tarafından defnedildi… Soruşturma sürüyor.. Sonuç ne çıkar bilmem… Ama benim kafamı kurcalayan iki soru var… İntihar mı, cinayet mi?…

***

İNTİHAR ise.. Şerifa’yı intihara sürükleyen etken nedir?.. Bu işin müsebbibi kim?..

***

CİNAYET ise.. Şerifa’nin ölümünü kim neden, hangi gerekçeyle istesin?.. Ve bu cinayeti kim işledi?…

***

Not.. Yüksek Gerilim Hattı’nın bulunduğu bölgede “elektrik direğine” dokunulmasıyla, akıma kapılma ihtimali ne kadardır?..  Voltajı yüksek elektrik akımı, insan vücudunu “kömüre dönüştürmez mi?”… İntiharı düşünen biri, 10 kilometre uzaklığa neden gitsin ya da tercih seçsin?.. Evet, Şerifa Çiçek’in yaşamı ve ölümünün “hassasiyetle” incelenip “sırlar aleminden” çıkarılması gerekir…Vakıa masumiyet içermiyor..

***

ÖZEL KALEM DEĞİŞİMİ!…

Diyarbakır İl Valiliğinde “Özel Kalem” el değiştirdi.. Vali Münir Karaloğlu’nun “revizyonundaki” değişim şöyle.. 6 Yıldır bu görevi yürüten Mustafa Çakmak “görevden” alındı.. Çakmak’ın yerine Karaloğlu’nun yakın koruması Yavuz Demir “vekaleten” atandı!…

***

Mevzu sıcak.. Ama her değişimin de, negatif ve pozitif yönünde muhakkak ki bir sebebi var.. Zaman ne gösterir bakacağız.. Çünkü,   Valiliğin “mahrem” odası ve işleyiş durağı olması münasebetiyle Özel kalem hassasiyet ihtiva edici!!!… 

***

YAKIŞTI MI MUHARREM!…

Hiç de yakışmadı, Muharrem Sarıkaya bey!.. Siz ki, bizim mahallenin “mürekkebini” yutmuş birisiniz!.. Önceki gün, kameralara yansıyan o görüntünüzde beni dehşete düşürdünüz.. Size olan aşinalığımı yerle yeksan ettiniz!…

***

Siz ki, mesleki alanda “duayen” diye geçineceksiniz.. Koca bir yayın grubunun, Ankara temsilciliğini yapacaksınız… Ağzınızdan dökülen sözcüklerde, “işçiden, emekçiden, çalışandan, hak, hukuktan” söz edeceksiniz!..

***

Ve mesleği icra eden gençlere de “örnek” olmada, kendinizi öne çıkaracaksınız.. Abi diye söz edileceksiniz… Ama en küçük bir arıza-i durumda, şiddete başvurmada imtina etmeyeceksiniz!.. Emekçi bir çalışana “ulu orta yerde tokat atacaksınız..”

***

Olmadı Sarıkaya olmadı!…. Seni telin ediyorum.. Her ne kadar “özür beyanın” olduysa da.. Kuruluşun seninle “yollarımız” ayrılıyor deyip, “istifa etmeni” önerip, el çekip gittinse de.. Amasız ve fakatsız seni “ayıplıyoruz” ve kınıyorum!…

***

Tabi ki, Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’e de, iki lafım var… Yayın esnasındaki “sükût” kalışı, herhangi bir tepki vermeyişini yadırgadım… Ayıp etti… Sonrasındaki, üzüntü beyanı benim nezdimde geçerli değil..

***

SİZİ GİDİ VEKİLLER SİZİ!…

Evet ya!… Ne de, milleti “uyutandırlar” onlar?.. Meclis’teki “bütçe görüşmeleri” malum seyr-ü seferi o biçim.? Peki hafızanızda ne kaldı. Gerçi Donat dillendirmiş, Milletvekillerinin “içerde başka, dışarda başka karaktere” sahip olduklarını!.. Aynen de öyle..

***

Ki Kılıçdaroğlu’nun o el hareketi.. Kıyasıya yumruk, yumruğa gelip küfürleşme halleri.. Namus, şeref, haysiyeti ayaklar altına alan, hakaretler.. Didişmeler.. Bunları, Meclis Tv’den canlı olarak, hep izleyip durduk..

***

Tablo öylesine dehşetengiz ki!.. Der demez şu kaygıya kapılıyorsunuz.? Yahu bunlar birbirlerini, dışarıda gördüklerinde “boğazlayıp, öldürecekler?…” Kan çıkarırlar deyip, durursunuz!… Peki vaki mi?..

***

Bilakis dışarda kankalar!… “Al takke, ver külah” misali.. Sarmaş dolaştırlar… Keyifli çaylar mı, akşam çilingir sofrasında buluşma mı o biçim?!… İktidar, muhalefet fark etmiyor.. Hatta, iktidarın vekili, muhalefetin “iş bitiricisi”…

***

Yoksa, İktidarın vekili en haşin rakibi olan muhalefetteki vekilin yakını için Yargıya müdahale eder miydi?.. Ya da, yakınına “kadro” temini için, referans olur muydu?…

***

Peki vaziyet neyin hikmeti!?.. Keramet, “Meclis kürsüsü ve salonu” kameraların açısında… Kameralar çeksin, akşam haber bültenlerine konu edilsin, meclis tutanaklarına geçsin.. Gazeteciler, haberciler “bizden bahsetsin”.. Yani, milletvekilimiz çok ama çok “mücadeleci, çalışkan”… Yani tuttuğunu koparandır!… Özetle, “fena bir kumpasla, iş bitiriciler?!…” Seçmene “haşin” ranta mücadeleci!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Kalbi kırdıktan sonra gelen özür, doyduktan sonra sofraya gelen tuz gibidir. İhtiyaç kalmaz.