BİZ BİRİZ BE, BİRİZ!…

Evet, "biz biriz, ve hep bir olacağız..!

İzmir ne ise, Van da odur..

İstanbul ne ise, Elazığ ve Diyarbakır da odur..

El değil, elin oğlu hiç değil…

O candır, canandır, ailedir; bu ümmetin evladı ve ferdidir..

Ne ölümün bıraktığı acı, ne gözden akan gözyaşının, ne de doğal afetin neden olduğu felaketin dili de, ırkı da, rengi de, ideolojisi de, inancı da "yoktur?"…

Tek bir dil vardır; "o da acının kalpte yarattığı" histir…

***

Onun için de!..

Cuma Günü, öğlen ile ikindi arası, İzmir'de yaşanan depremin yarattığı; "acı da" aynen böyle idi..

Ki, olmalı da, çünkü biz bir inancın ümmeti ve evlatlarıyız!…

Yüreğimiz de!..

Kalbimiz de..

Vicdanımız da..

İnsani ve rahmani duygularımızın, inancımızın, kültürümüzün, medeniyetimizin, "tavizsiz" icrasıyla, İzmir için "tek yürek" olduk..

***

Tıpkı, Marmara gibi, tıpkı Düzce gibi, tıpkı Erzincan gibi, tıpkı Van gibi, tıpkı Elazığ ve Malatya gibi..

Tıpkı, Bingöl ve Lice gibi..

Nasıl ki, "Çığ felaketinde" kaybedilen, canlara olan "acılı yüreklerin" tek olduğu gibi..

İzmir için de, aynı şuurla, aynı ruhla, aynı duygu ve insani, rahmani yürekle; "atmayan" bir fert yoktu..

Evet, siyasi, ideolojik, inanç, fikir, düşünce, renk, dil dahil tüm farklılıklarımızı "bir kenara" bırakıp, "acı hepimizin" deyip, tek yürek olduk..

***

İnsanlığımıza; vicdanımıza, medeniyetimizin kutsal ilkelerine sarılarak kucaklaştık.." Maddi ve manevi tüm imkanlarımızı bölüştük, ki acılarımız paylaşıldı..

Bu da bizi biz etti..

***

Her ne kadar bu evrede, siyasi, ideolojik, dini noktada, "kin ve nefret" çukurunda debelenenler olduysa da..

Pisliklerini, salyalarını akıtma gibi bir aşağılık ruha eğildiyseler de, hep birlikte "tiksindik.."

Bizi biz eden kutsallıklarımızın ahlakıyla, yüzlerine tükürüp, lanet ettik..

Ve siz; "insan mısınız?" diye, boyunlarına levhayı astık…

Ve dedik ki; "Biz biriz be.. Siz, birer müptezel alçaklarsınız…"

***

SORGULANMASI GEREKEN!..

Her deprem sonrası, uzmanı, bilim adamı, yazanı çizeni, bileni, "sorgulanması" gerekeni soruyor..

Ama ne hikmetse, "deprem sonrası" unutulup gidiyor..

Taki bir felaketle, yeniden yüz yüze gelene kadar..

Yani çıkarılan bir ders var ise de, somuta yani fiiliyata sokulmuyor..

***

İşte İzmir'deki depremin sorguladığı sorular.?

Ki, Rızabey ve Doğanlar apartmanıyla alakalı rapor..

İnşa edilen alan..

Malum, deprem yasası da çıktı..

Yapıların  "deprem standartlarına" uygun inşa edilmesi de kanunlaştı ya..

Peki, uygulanılır hali var mı; var olsa idi işte "sorgulanması gereken" sorular ikmale gelmezdi..

***

BİR.. İki apartmanla ilgili, 2012 ve 2018'de "çürük" raporu verilmiş..

Yani; "yıkılması" an meselesi..

Ki, 2018'deki rapor, 2015'teki deprem sonrasındaki denetimde verilmiş..

Rapor ve mevzuat orta yerde iken; ne binanın tahliyesi, ne yıkımı, ne de yerinde "kentsel dönüşüm" noktasına alınmışlığı yok…

***

İKİ.. İki apartmanın da, "zemini gevşek" diye rapor tanzim edilmiş..

Yani, burası imara elverişli değil..

Konut alanı, yapılamaz..

Ki İzmir'i biliyoruz, sürekli dolgu alanlarıyla inşa edilen yapılar var..

Hal bu iken, ilçe ve Büyükşehir Belediyesi; şunu sordu mu kendine "imarı nasıl verdik, yapı ruhsatı nasıl tanzim ettik?"

***

ÜÇ.. Bilim adamları uzmanlar ha bire bağırıyor, çağırıyor; "kardeşim Türkiye artık bir deprem bölgesi..

Yüzde 60'ı deprem kuşağı içerisinde..

Ki, Ege bölgesi; "beşik misali" sürekli sallantıda olan bir bölge..

İşte Manisa, günlerce sallanıp durdu..

Tüm bu bilinmesine rağmen, nasıl oluyor da "rant odaklı" imara ve yapıya göz yumuluyor?..

***

Netice itibariyle!…

İzmir depremi, can kaybı 62 olarak bugün açıklanıyorsa!..

Ortadaki tablo karşısında, der demez "buna da şükürler olsun" diyoruz..

Ama, bu doğal afetin ortaya çıkardığı zafiyet ve sorumsuzlukların da; "hesabının" verilmesi gerektiği gibi..

Yerel Yönetimler noktasında da; "yapı alanında" seferberlik ilan edilmelidir…

***

Çünkü, Rızabey ve Doğanlar apartmanındaki onlarca kişinin ölümü; doğal afet olsa bile "ölüme, ölümlere bile bile göz yumulmuştur" bu da, "cinayet işleme kadar" suç teşkil ettiği gibi, katilliktir!?..

***

SARIGÜL MÜ?..

Vallahi ne diyeyim!.. 

Zat-ı alleri, "nafile" turuna bi kez daha çıkmışlar…

Bir "Şişli" macerasıyla yola çıktı..

Her şey "Şişli" ile gelir diye, Türk Sinemasının, 90'lı yıllarının senaryosuna odaklandı…

Bir iki adım; iyi oldu..

Ama sonrası; "hep nafile.."

Öyle ya!.. Şişli'den, Büyükşehir'e "hamle" yaptı; olmadı!..

Parti liderliğine odaklandı, "maya" tutmadı..

Milletvekili; "arayışına" girdi gel diyen çıkmadı, "Seçen de" olmadı…

Yola çıkayım, Diyarbakır ve Mardin'de "akrabalıklar" kurayım da buradan "partileşeyim" dedi, o da tutmadı..

***

Sonra mı!?…

Dönüp-dolaştığı kürkçü dükkanı misali Şişli'ye eğilim verdi..

Maalesef, burada da; "akıbeti" 7 şiddetinde depremle, yıkıldı!..

Yine sonuç alamadı..

Ve bugüne gelindi..

Şimdi; yeni bir maceranın peşine düştü..

"Partimizi kurarak, siyaset arenasına dalıyoruz" diyor…

***

Ne yazık ki!..

Kimse, Ey Mustafa..

Ey Sarıgül…

Hele bir soluklan, arkana bi bak..

Türkiye bildiğin 90'ların, 2000'lerin Türkiye’si değil, ortada olan siyasette o günün siyaseti değil..

Siyaset "tilkileri" değil, Kurtları bile yutar oldu..

Diyen yok...

***

Ve kimse de; dinlen, tatil yap, kırlara, bayırlara, derelere odaklan..

Kelebekler arasında yürü…

Gel vazgeç bu sevdadan..

İstersen, Fatoş'la oturup, mazideki Belediye Başkanlığında yapılanları-edilenleri "kaleme alıp kitap yazın da" arkanızda bir eser bırakmış olasınız..

Neyse, diyen olmadığı için, biz buradan kulağına fısıldayalım; "sonuçsuz macerandan vaz geçin nafile turları seninkisi!..

Nokta?"…

***

ÜMİT ÖZDAĞ'IN DEŞİFRESİ!…

Herkes şunu soruyor..

İyi Partili Ümit Özdağ'ın, Burak Kavuncu üzerinden, patlattığı "FETÖ" ilişkili mevzuda, galip mi çıktı, mağlup mu oldu?..

Doğrusu, soru hal-i hazırda "net bir cevap" ikmal etmiyor..

Şöyle ki!.. Kavuncu yerinde!…

Ki, ne partiyi, ne kamuoyunu "FETÖ ilişkisinden" net olarak, aydınlatmış değil.. FETÖ'cü mü, değil mi?..

Yani o da, bu işin "kavgasında" henüz galip ve mağlup değil..

Özdağ için; soru cevabı önceki gün itibariyle sevk edildiği "Parti Disiplin Kurulundan" çıkacak, karara bağlı!..

Eğer ki, kurucusu olduğu ve ülkücü kesiminin hatırı sayılır ismi olarak; "buraya kadar" denilirse, Özdağ mağlup olmuş olacak?..

***

Peki sonra!..

Ya Bahçeli'den gelecek "yuvaya dön" sözüyle hareket edecek..

Ya da, o da "solcuların" fırtınasıyla "ben de bir parti kurayım da görün" diyerek, yeni bir maceraya yönelecek..

Kavuncu ne olur!?..

Ne olacak, Özdağ gittikten sonra, "baştacı" edilmiş olacak?..

Mahmut Övür de, İyi Parti "FETÖ'nün partisidir" demeye devam edecek?..

"Kirli ve Karanlık" ilişkiler ağıyla alakalı yazılarını sürdürüp, "Bak ben demiştim" ifadesini, levha edecek!?..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Ey dilim… Sen benim hem servetim, hem felaketim… Beni bahtiyar eden de sensin berbat eden de…