BU ÇOCUKLARI KİM KAÇIRIYOR?
Doğrusunu isterseniz;
Soruya net bir cevap vermek zor.
Çünkü; bir hayli 'spekülasyon' söz konusu.
Ciddi de 'iddialar' var.
Neden ve niçin; kimler çocukları kaçırıyor anlamında?
Bilemiyorum;
Bize intikal edilenleri söylememiz 'telaşlı' bir ortam yaratır mı?
Ya da; 'korku' salmış olmaz mıyız?
Hele okulların 'tatile' girdiği bir dönemde; 'duyduklarımızı' yazmamız!
Bir türlü kestiremedim.
Hele 'olup-biteni' manşete taşıyıp; 'neler oluyor?' sorusuyla dikkat çekmek.
Düşündük!
Pozitif ve negatif yönünü!
Sonra karar verdik; 'olsun'!
Nasıl olsa bizim ana görevimizdir; 'toplumsal' uyarıyı yapmak.
Ve 'bilinmesi' gerekeni bildirmek; olup biteni de aktarmak.
Öyle değil midir ki; uyarı 'çareyi bulmak' olabileceğe de karşı önlem almak.
O nedenle;
Diyoruz ki telaşlanmak, endişeye düşmek çocukları 'tamamen' kaybetmekten iyi olsa gerek.
* * *
Öyle ise; Bingöl'de, Mardin'in Mazıdağı ve Nusaybin ilçesinde, Şanlıurfa'da;
'son 72 saat içerisinde' olanları olduğu gibi manşete taşımak gerekir.
'Neler oluyor' sorusuyla; manşete taşıdık haberleri.
Ama benim bir kaç kelamım olacak!
Çünkü yaşları 8 ila 16 arasında değişen 'çocukların' kayıp ve kaçırılma olayları bir hayli arttı.
Vahim denilecek düzeyde!
Peki; kim neden ve nasıl 'kaçırıyor?'.
Ya da; çocuklar bir anda 'nasıl' sır olup; kayıplara karışıyor.
İşte; 'çıkmaz' sokak burası!
Mesela daha önce; Diyarbakır'a kırsaldan göç eden ailelere ait 'sıkça' erkek çocuk kaçırılırdı.
Polis kayıtlarında; belli!
Hatta Meclis 'tutanaklarında' bile var.
Bunların ekseriyeti, İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük kentlerde;
Kapkaç-Hırsızlık, Soygun ve dilencilik gibi 'işlerle' alakalı oluşan çeteler tarafından vuku bulurdu.
Üst düzey bir yetkilinin dediğine göre;
'Bu tür kaçırılmalar' özellikle son yıllarda ve aylarda 'pek' vaki olmamıştır.
* * *
Ama şimdi durum farklı.
Dikkat edin; 'kayıpların ya da kaçırılanların' ekseriyeti kız çocuğu.
Ve geneli de; 8–12 yaş arası. Yani ilköğretim öğrencisi.
Nitekim Bingöl'deki iki kız çocuğu da; öğrenci. Ve 8–12 yaşında.
Zeynep Varış 12 yaşında. Dayısının kızı 8 yaşında.
Cuma günü öğleden sonra kayıp! Dün Göynük çayı kenarında; Asiye'nin cesedi bulundu.
Vücudunda 'darp' izi yok! Ölüm nedenini Adli Tıp doktorunun otopsisi belirleyecek.
Peki; Zeynep, haber yok.
O da; tıpkı Diyarbakır'da aylardır kayıp olan 7 yaşındaki Leyla Başkuşak gibi.
Ses seda yok!
* * *
Bakın!
Dün akşam saatlerinde Mardin'in Mazıdağı ve Nusaybin ilçesinde iki 'ilginç' haber geldi.
'Çocuk kaçırmayla' alakalı.
Mazıdağı ilçesine bağlı Özlüce Köyü Beşevler mezrasına otomobiliyle giden;
47 yaşındaki Mahmut Ökmen köylülere 5 öğrencinin ismini veriyor.
Bunlar 'eğitimde' başarılı olmuş; Milli Eğitim Müdürlüğü 'ödüllendirecek', Mardin'e götüreceğim.
Köylülerin; durumu Öğretmene ve Jandarma'ya bildirelim ondan sonra deyince;
Ökmen 'gaza basıp' köyden kaçıyor.
Kızıltepe girişinde yakalanıyor. Sorgusundan sonra tutuklanıp cezaevine konuluyor.
Tabi ilçe halkı 'linç' etmek istiyor. Polis engel oluyor.
Nusaybin'de ise; 9 yaşındaki kız çocuğu babasının dükkânının önünden 'kaçırılıyor'.
Neyse ki; MOBESE görüntülerinden polis alarma geçiyor.
1 saat sonra kız çocuğu 'salı' verilmiş, otomobil de başka bir yerde 'terk' edilmiş.
Araçta iki pasaport!
* * *
Kaçırılanların 'kız çocuğu' olmaları; hadisede önemli bir ayrıntı.
Kayseri'de geçtiğimiz Ramazan Bayramı'nda kayıplara karışan üç çocuk da kız.
Bingöl'dekiler de, Mazıdağı ve Nusaybin'dekiler de.
Diyarbakır'daki Leyla Başkuşak'ta.
Bu da demektir ki;
Ya organ mafyasıdır.
Ya dilenci çetesidir.
Ya fuhuş çeteleridir.
Ya da; sapıklar.
Polisin 'soruşturmalarının' genel kapsamında hepsi yer alıyor.
Yani ihtimallerin 'ekseriyeti' bu noktalar üzerinde.
* * *
Evet! Anne ve babalar!
Uyanık olmalıyız; çevremize de dikkat etmeliyiz.
Hele mahallemizde, sokağımızda ve caddemizde;
'gördüğümüz' ve şüphelendiğimiz yabancı kişi ve kimseleri
Zaman kaybetmeden; 'polise' bildirmeliyiz.
Yani; 'kız çocuklarımıza' dadanan bu kötü niyetli 'yaratıklara' aman vermeyelim.
Bizden uyarmak!
* * *
BARO'DAN MÜKAFAAT!
Ha bu arada; Demokrasiden,
Demokratikleşmeden,
Hukuk ve Adalettin,
Hele değişimden bahsedenler!
Peki, doğru mu?
Sanmıyorum!
Daha doğrusu güvenmiyorum!
Çünkü 'En iyi Kürt ölü Kürt'tür' diyen; 'suç' işlemiyor?
Ve buna 'savunma' hakkı deniliyor.
Yazık!
* * *
Bakın Hadise şu!
Metin Çetinbaş'ı tanır mısınız bilmem.
Ama Ergenekon davasını takip edenler 'iyi tanır'!
Meşhur; Rektör Kemal Alemdaroğlu. Emekli Binbaşı Zekeriya Öztürk'ün 'avukatı'.
Yani Ergenekon 'sanıklarının' savunma avukatı.
Sanırım geçtiğimiz Haziran ayında; Sanıklardan Fikri Karadağ ve Hayrettin Ertekin'in;
Teknik takibe takılan 'En iyi Kürt ölü Kürt'tür' sözlerini 'sanıkların kişisel düşüncesi' olduğunu savunmuş.
Ve "Kürtlerin ölmesini temenni etmenin suç oluşturmayacağını" söylemişti.
'Kafatasçı' zihniyetiyle!
* * *
Diyarbakır Barosu da Çetinbaş'ı bu 'kabul edilemez' düşüncesinden İstanbul Barosu'na şikâyet ediyor.
'Savunma Hakkını kötüye kullanıp, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama suçu' işlediği.
Ne var ki;
Haktan, Hukuktan ve Adalette 'mangalda kül bırakmayan' İstanbul Barosu 'kendisine yakışan' bir karar veriyor(!)
Çetinbaş'ın sözleri; "Savunma hakkı sınırları içinde"
Yani; müvekkilinin çıkarlarını, "hasmının zararlarını gözetmeden, sert bir biçimde" savunmalıymış!
Ne diyelim;
'Hani ayrılıkçı düşünce bölücülüktü' ve suçtu!
Boşuna dememişler;
Hukuk 'guguk' olursa; eşitlikten 'dem vuran'(!) çok öter diye!