BU KAPIŞMA, ZARAR VERİCİ!…
Ah şu, "hafıza odası, ah!".. Ah Ahmet Güneştekin Ah.. Bir sergi "ikmale" getirdin, tüm "gizli ilişkileri" deşifre ettin?.. Kavgaları da alevlendirdin.. Gelen de, gelmeyen de, konuşan da, söylenen de, halaya çıkanı da, davulcuyu da, Ekremi de, İhsan'ı da, Sancar'ı da; "işte görün" dedirtircesine ahaliye gösterdin ya!!!…
***
Vaziyet, bir anda kadim kent açısından "kara kedi" hikayesine döndü!.. Sahiplenen, sahiplenmeyen, kaçan, ilgim yok diyen, bir garabet hal oluştu; senin bu serginden dolayı.. Şimdi, ekilen garabet tohumla canlı canlı yaşanıyor, mevzunun kavgası sayende bilesin!!..
***
Aylardır süre gelen "tavır" ve esen "soğuk rüzgarlar" önceki gün, Tarım Fuarı açılışında kendini ifşa ederek, tarafları gerdi… Ki bu ifşa yüzlerce kişinin gözü önünde; "ithalatçı ülke olduk, olmadık" ifadesiyle kimlik kazandı!…
***
Şöyle ki.. Engin Yeşil.. Diyarbakır Ticaret Borsası Başkanı.. Açılışta kürsüye çıkıp, Tarımla ilgili fikirlerini aktarıyor istatistiki bilgiler veriyor.. Ve şu eleştiriyi yapıyor.. "Türkiye gittikçe ithalatçı ülke konumuna düşüyor.."
***
Yeşil'den sonra kürsüye Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu çıkıyor.. Tabi, Büyükşehir Belediye Başkanvekili.. İki unvanla, kürsüde konuşuyor.. Yeşil'i, konuşmasında çizdiği karamsar tablodan dolayı, "moral bozmakla" suçluyor.. "Türkiye'nin ithalatçı ülke olduğu" söylemini, bir "efsane" olarak, değerlendiriyor…
***
Karaloğlu, "bunu herkes ezberlesin lütfen" deyip, 2021 yılına ait kendi notlarından ihracat ve ithalat rakamlarını veriyor..
"-Türkiye’nin tarımsal ihracatı 25 milyar dolar. Bunu not alın! İthalatımız ne kadar? O da 17.8 milyar dolar. Türkiye’de cari fazla veren ender sektörlerden bir tanesi tarım sektörüdür. Sizsiniz. Bunu bayraklaştırmak varken, her toplantıda, her fuarda ‘Biz ithalatçı ülke olduk’ demenin manası var mı?"
***
“Arkadaşlar ne olur ülkenizin de, kendinizin de değerini düşürmeyin” diyen Karaloğlu, “Kürsüye çıkıp, eksik tarafı, bardağın boş tarafını konuşursak kendimize yazık ederiz, arkadaşlar…” der!..
***
"Kürsüdeki" bu gerilim ve esen soğuk rüzgar Yeşil ve Karaloğlu arasında cereyan ettiyse de, bir üçüncü isim de, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya da var.. Bir cephede Yeşil ve Kaya diğer cephede Vali Karaloğlu!.. Gidişat neye evirilir bilmem; ama bir an önce "sulhun" sağlanması kent açısından gerekir...
***
“Kim haklı, kim haksız" terazisine girmek istemiyorum!… Zaten herkes kendine göre haklıyım diyor.. Benim hassasiyetim, üç büyük kurumun çekişmesiyle oluşan hamurda oluşacak olumsuzluk zarar verici olacak.. Hem kent adına, hem kurumlar adına, hem de kişiler adına "çok su alacağı" için, kazanandan çok kaybedilen olunur!… En önemlisi de; bu işin "siyasi ve ideolojik bir çatışmaya" dönüşmemesi!!..
***
Denir ya; herkes "bir relaks, bir gaza basmanın yerine frene" odaklansın!?.. Kimse "siyaset devşirme" plan ve kurgusu içerisinde olmasın, kendilerini "bir yerlere şirin gösterme, ya da adamı olarak lanse etmesin!..'…
***
Çünkü, bu kent, böylesi "çekişmelerden, hizipleşmelerden, gerilimlerden" çok çekti.. Yeni halkalar eklenmesin!… Tez elden o kara kedi vatandaşın deyimiyle "kafesine" sokulsun!…
***
ADINI BİLMEDİĞİNİZ BİRİ!….
Erdoğan karşıtı "çarşıda" kafalar bildik, takıntıyla tavırlı!!!.. Yine fena bir "tokuşturma" masasının etrafında, cebelleşip duruyorlar.. Netleşen olmadığı gibi, net olmaya meyil veren de yok!… Sürekli bir fikir ve duruş "istikrarı" zafiyeti var!…
***
Haberiniz oldu mu bilmem!… İyi Parti Lideri Akşener Erdoğan'a "rakip" aday için, yeni bir profil çizdi!… Diyor ki; "Finlandiya, Almanya Cumhurbaşkanı gibi adını bilmediğiniz, derleyici, toparlayıcı, bu ülkede herkesin cumhurbaşkanı olacak bir kişiyi aday göstereceğiz!.."
***
Denir ya, "vay da vay!.." Sigara illetinden 22 yıldır kurtulan biri olarak o vecizeli sözü, kullanmayacağım… Diyeceğim şu; ne oldu, "İstanbul'un Fatih'i" diyerek, bel çıktığın Ekrem İmamoğlu'na "çizik" attınız!?.. Hele ki, "adını bilmediğiniz" bir kişi demek de neyin nesi!!!..
***
İmamoğlu "adı sanı" bilinen biri(!)!.. Ki, İngiliz'i, Alman'ı, ABD'lisi, hatta Finlandiyalısı da, tanıyor.. Malum, ziyaretler, akşam yemekleri, balık-rakı keyfi.. Emiri olduğu şehir "kar altında" kalsa bile; misafirleri ağırlayıp durdu… Yani, "kıtalar ötesi" bir nam-ı var!…
***
Eee; Mansur Yavaş da bu işte "harcı olacak, hevesi olan" olmadığına göre; onun da adaylığı yattı!…
Peki Kemal Bey mi?!… Hiç de değil.. Adı sanı, pek Almanya'da, Finlandiya'da "bilinmezse de" ahali olarak biz biliyoruz ya, yetmez mi!!!?… Vaziyet sihirbaz şapkasına döndü!.. "Tavşan mı, kuş mu?" çıkacak…
***
Eskilerden, 80'liklerden söz ediliyor… Hal bu ise, ne diyebiliriz ki!.. Ahı gitmiş vahi kalmış!.. Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağar der seçmen!… Yani bunlardan da; "bir cacık" olmayacağına kanaat getirir!..
***
Peki, kim olur?… Ama şu kesin ve altı çizili bir hakikattir.. İnanmayan, kafasını kuma gömmüş demektir… Kemal Bey dahil.. Ki altılı masanın tüm "aktörleri" dahil; "sandıkta" dibe çökerler!… Halk deyimiyle; "istedikleri kadar" adları-sanları bilinmezse de; güven tesis etmezler!?.
***
Çünkü, geldikleri mahallelerine "nanik yaptıkları" için!.. Yamanma gayreti bir siyasetin yer küresinde "kazanım ve başarı" sağladığı, vaki olmazken, nafile bir didişmeden öteye bir netice doğurmaz..
***
Sahi Temel bey ne diyordu!?.. O, mevcut isimlerin bilaistisna alayına karşı duruşuyla!!.? Ki Kemal Bey'den de "haz almışlığı" Ekrem Bey'e gönül bağı, Mansur'a ve eskilere de "ilişki kuramadığından" olsa gerek; "adayımızı anketle belirleyelim" diye önerilerde bulunuyordu!…
***
Bu gidişatın bir kör dövüşüne döneceği aşikar!.. Kavga kısa zaman içerisinde mi, yoksa ileriki zamanda mı, olur, onu zaman gösterir!.. Ama, adı, sanı, yüzü, hayatı, karakteri, rengi, dili, soyu-sopu bilinmeyen birine; bu ahali nasıl oy verecek?.. Ve o adı bilinmeyen nasıl yüzde 50 artı biri alacak!..
***
Neyse!.. Görünen o ki en son başvuracakları merci, kıtalar ötesi olacak!.. Öyle ya, Meral hanım "ülke cumhurbaşkanlarından" söz ettiyse!.. İster misiniz, 84 milyondan biri değil de "ithal" biri tercih edilsin!.. Neden olmasın ki; Erdoğan karşıtı "koalisyonun" üst aklı ithal değil mi?!…
***
Halepçe!… Varlığı "inkar" edilen, enva-i asimilasyona uğratılan, demokratik talepleri gözardı edilen, şiddet gücüyle sürekli baskı altında tutulan Kürtlerin, son bir asırlık tarihinde "en dramatik, yok ediliş" sahnesidir!…
***
Emperyalizmin, Siyonizm’in silahlandırdığı, "kendine piyon olarak" kullandığı Saddam Diktatörü, 16 Mart 1988'de, "elma kokulu" kimyasal silahla, Kürtlere saldırdı.. "Soykırım" girişimi olan bu saldırıda Halepçe'de, 6 bin insan katledildi…
***
Çocuk, kadın, yaşlı, genç dinlenilmedi!.. 15 bin insan da yaralandı.. Bir insanlık suçu!.. Saddam "vahşi diktatörlük" yüzünü saklamadığı gibi, emperyalizm ve Siyonizm de, iştahlı iştahlı "besledikleri" caninin katliamına, seyirci kaldı.. Ta ki; "piyonlarıyla" işleri bitene kadar!…
***
Ve Saddam yine o kendini besleyen Ortadoğu celladı batılı emperyalistlerin "elinden" idam edildi, ülke tar-u mar edilerek, Irak "şiddetin, kanın, gözyaşının bataklığı" hale geldi.. Ve hazin olan da şudur, bu güçler o günden buyana "Kürtleri" hep kendi çıkarları noktasında, yaklaşım gösterdiler!?.
***
Halepçe'yi anarken, Ortadoğu'da cirit atan Siyonizm’in ve batılı emperyalizmin de; "kan ve gözyaşı üzerinde" nasıl da dehşetli çıkar organizasyonlarında bulunduğunun da, idrakine varmalıyız!...
***
GÜNÜN SÖZÜ
Bizim “iyi” Müslüman olmamız için, başkasının “kötü” Müslüman olması gerekmiyor.
***
BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN…