Çaresiz babadan Başbakan'a açık mektup!
Bugün,
Ben konuşmayacağım!
Başbakana, "Açık mektubu" kaleme alan da, ben olmayacağım.
Sözü ve kalemi "acılı" bir babaya bırakacağım.
O konuşacak,
O derdini, çilesini ve "sesinin" duyulması anlamında, çığlığını atacak.
Size ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a sadece "aracı" vazifesi göreceğim.
* * *
Evet, söz 74 yaşındaki Mehmet Akdağ'da.
Aslında,
Köşenin müdavimleri ve Söz'ün daimi okuyucuları hatırlarlar.
Eğil ilçesine bağlı,
Kalkan köyünde nerdeyse '4'üncü aya giren, "iki genç kızın" kayıp olayını.
22 ila 24 yaşlarındaki,
Sultan ve Hamsa Akdağ adlı iki genç, kız!
Buradan,
Mesleğin fikri takip ilkesiyle "defalarca" gündeme getirdik; "Bu kızlar nerde" diye?
* * *
Ne hazindir ki; üzerinden aylar geçti.
Savcılık,
Polis ve Jandarma diğer yandan "beşeri" girişimlere rağmen.
Halen,
Kayıp kızlardan "haber" alınamadığı gibi, akıbetleri de meçhul.
Fuhuş çetesinin ağına mı düştü, yoksa Örgüt saflarına mı katıldı?
Bilinmiyor.
* * *
Gözü yaşlı,
75 yaşındaki baba Mehmet Akdağ!
Aile'de,
Erkek çocuğu ve kendisine "rehber" olabilecek kimsesi yok.
Başına gelen acı dram karşısında "çaresizliği" bu hali-yetiyle iki kat artmış durumda.
Tek istediği,
Ve umutla beklediği, "kızlarının yaşayıp-yaşamadığı ve durumları nedir?"
* * *
Yerel,
İdareci ve yetkililerden "ümidini" kesmiş gibi.
Diyor ki,
Çalmadığım kapı, gitmediğim makam, dilekçe vermediğim kurum kalmadı.
Ama,
Hala da kimseden, "doğru-dürüst" bir cevap ve bilgi almış değilim "kızlarımın akıbeti" nedir diye?
Son çare,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "mektup" yazmam oldu.
Üç hafta önce yazdım.
Ne var ki;
Buradan da henüz bir haber almış değilim.
* * *
Önceki gün ziyaretime geldi.
Evlat,
Açısına eklenen çaresizliğin ağır yükü.
Omzuna,
Ve yaşın verdiği yorgun haline, sahipsizlik ve ilgisizliğin isyanıyla yaşadığı dramı" bir kez daha aktardı.
Ben ne yapayım, ne edeyim diye?
Başbakan'a,
Hitaben yazdığı mektubu aldım.
Olabilir,
PTT'nin "azizliğine",
Ya da,
Başbakanlık kaleminin "keyfiyetine"
Veya başka "etkenlerin" engeline takılıp, mektup Adrese ulaşmamış.
* * *
Öyle ise,
Mektubu biz buradan aktaralım.
Hem,
Başbakan ve Başbakanlık haberdar olur.
Hem de,
Yerel idareciler ve yetkili birimler "duruma" bir kez daha, hassasiyet gösterme, eğilimi gösterir.
Mehmet Akdağ.
Mektubunda bakın nasıl bir "sesleniş" yapıyor, iki evladının bulunması için.
Mektup aynen şöyle:
* * *
Sayın:
Recep Tayyip ERDOĞAN
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
Başbakanı
Ankara
Yukarıda Allah-u Teâlâ, aşağıda da size sığınıyorum. Öncelikle, size uzun ve sağlıklı bir ömür dileyerek, içinde bulunduğum mağduriyeti ifade etmek istiyorum.
Ben Diyarbakır’ın Eğil ilçesine bağlı Kalkan köyünde ikamet etmekteyim. Çiftçilikle uğraşmaktayım. Evli 10 çocuk babasıyım. Yaşım 75’e geldi.
Başıma gelen olay şu:
Köy çıkışında, bize ait bostan tarlası var. Yol üzeri olduğu için bostandan topladığımız karpuzları, tezgaha koyup satıyorduk.
30 Eylül 2011 tarihinde, Kızlarım Sultan Akdağ ile Hamsa Akdağ bostanda karpuz satıyorlardı. Bende köydeydim. Bana haber geldi, “iki kızın yoklar, gitmişler-kaçırmışlar” denildi.
Sordum-soruşturdum, köylüler ve kimse “nereye gittiklerini, kimlerin götürdüğünü, kaçırıldıklarını” bilmiyor.
Ben önce, Eğil Cumhuriyet Başsavcılığına, Jandarma Karakoluna, Kaymakamlığa, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına, dilekçe verdim, “Kızlarım, 30 Eylül 2011 tarihinden itibaren” kayıp diye.
Sayın Başbakanım.
Benim kızlarımın yaşı küçük değil. Hamsa 24, Sultan 22 yaşında. Kızlar yetişkin. Ancak, olay gününden öte, kızlarım ne şehir dışına çıkmışlar, ne de herhangi bir kimseyle bağları var.
Efendim.
Ben 75 yaşında olmama rağmen, bir dedektif gibi “araştırma yaptım”, çünkü şikâyet ettiğim mercilerden hiçbir haber alamadığım gibi, bilgi veren de olmadı. Kızlarımdan da herhangi bir haber alamadığım için, izlerini sürdüm.
Elde ettim bilgi ve belgelere göre, Köyden ayrıldıkları gün tanımadığım kişilerin desteğiyle uçakla İstanbul’a gitmişler.
Şüphem, “kızlarım kaçırıldı, kandırıldı”.
Çünkü yol-iz bilmez ve bizimlen de herhangi bir sorunu olmayan, aile içi geçimsizlik ya da şiddet ortamı yaşanmazken, kızlarım “durduk” yerde, nasıl evi terk ediyorlar?
Size sığınıyorum.
Ömrümün son günlerinde, “dünyası kararmış” bir baba olarak ölmek istemiyorum. Sizde bir babasınız. Evlatlarınız vardır. Gözlerinizin önünde iki genç kızınız “akıbeti meçhul” şekilde, yok olduklarında, hayat size “nasıl zindan” olur? İnanın şuan benim için her gün ölümdür.
Korkum ve endişem,
Kızlarımın, uyuşturucu, kadın ticareti yapan, ya da bölücü terör örgütünün eline düşmesidir.
Olayın üzerinden nerdeyse 2,5 ay geçti. Ne onlar beni aramıştır, nede kayıp diye başvuruda bulunduğum makamlardan bana bir haber gelmiş?
Çaresizlik içerisindeyim.
Diyarbakır bölgesinin örf, adet, gelenek ve göreneklerine de muhakkak ki vakıfsınız. Dışarı çıkmaya bile utanıyor ve korkuyorum. Çünkü beni gören “Kızlarından haber var mı?” diyor ve bir sürü de dedikodu yapılmaktadır.
İnanın, intiharı düşünüyorum. Cinnet geçirmekten, çekiniyorum, çoluk-çocuğumu öldürmekten.
Sayın Başbakanım.
Allah rızası için. Siz devletimizin ve bizlerin başbakanısınız. İnanın, Kalkan köyünde ikamet eden Mehmet Akdağ olarak, “size inanarak, cesur ve Müslüman bir kimliğinizle”, AK Partiye gönül vermiş, oy kullanmış biriyim.
Lütfen,
Bir babalık yapın. Devlet Baba şefkati ve imkânıyla, “Sultan ve Hamsa” kızlarımı bulun, beni onlara kavuşturun. Nerdeyse, ne haldeyse, kiminleyse, yeter ki bir kez olsun “Yüzlerini” görüp, “Kızlarım” diyebileyim.
Ondan sonra, Allah-u Teâlâ “hakkını benden alsın”.
Saygı ve hürmetleriyle, “himmetinizi” bekliyorum.
Mehmet AKDAĞ
Adres; Eğil ilçesine bağlı Kalkan Köyü
DİYARBAKIR
EV: 0412–5842078
GSM: 0535–4094303