ÇAYA DAVET HA!…

Öyle ya!… Bir kaç kuruşluk “elektrik faturası, abone yenileme, yeni hat” adıyla borcunu ödemediği için, ailenin tepesine çök!.. Ya parayı verirsin, ya da “elektriğini keseriz” misali canına kast et. Kışı, soğuğu dinleme!…

***

‘Çocuğum astım hastası. Cihaza bağlı.. Elektrik kesilirse, nefes alamaz, ölür. Azıcık bizi idare edin, Allah billah aşkına, biraz vicdanlı olun, elektrikleri verin, hattı bağlayıp” feryadı, figanı, yalvarışı da görme, dinleme, umursama!…

***

Ben bilmez merkez bilir” deyip, bir de “abonelikleilgili bürokratik oligarşiyi işlet.. Bir dizi, teferruat geliştir… Çalınan elektrik kabloların parasını dahi onlardan tahsil etmeye çalış.. İtirazlara aldırış etme.. Ve bu sürede “elektriklerikesip, karanlıkta bırak..

***

Aile zaten per-u perişan.. Maddi imkansızlıklar yüzünden evdeki soba da tütmüyor.. Jeneratör de yok.. Elektrik kesildiği için  2 yaşındaki astım hastası Yunus Emre Binen’in “solunum cihazı da” devre dışı..

***

Her şey felaketler zinciri gibi.. Sonuç, Bebek Binen “soğuktankahredici bir şekilde nefes alamayınca kalbi durduğu için yaşamını yitirdi..  İhmaller, keyfiyetler, sorumsuzluklar zincirinin yarattığı bir “cinayet..”

***

Tabi olay, yazılı ve görsel basına yansıyınca.. Meclis’te soru önergesi olunca.. Ne hazindir ki “insafa gelip” ailenin reisi olan babayı “buyrun çayımızı içmeye gelin, sorununuzu çözelim” davetinde bulunuyor…

***

Sözün bittiği nokta olsa gerek… Sen ne rahmetli ve vicdanlı bir kurummuşsun be Eeeeyyy DEDAŞ!…Gözü yaşlı baba Özcan Binen’in dediği gibi; “Allah müstahakkını versin e mi?!…”

***

Tabi işin “vicdani ve insani” yönü halk nezdinde bir mahkumiyet almıştır.. Bir de bu işin “idari ve adli” yönde mahkumiyeti olması gerekmez mi?.. Yoksa yapılan “yanındakar, ölen Bebek’te “aile kesesinden mi olacak?..”

***

VAY BABACAN VAY!..

Demek ki öyle ha!.. Erdoğan “Kabile reisi” imiş!.. Ülkeyi “yönetemiyormuş?”.. Ekonomiyi “dibevuranmış.. Vs.. Vs.. Deyip duruyorsun…

***

Yahu!.. El insaf be Adam.. Treninden indiğin AK Parti’deki “ettiklerinkurumadı.. Sen ki, Erdoğan’ın “liderliğindeBakan idin.. İki adım geride gelen idin?..

***

Kameralara işte böyle “cık cık” deyip kendini gösterendin.. Şu resme baksan bile, “yüzde kızarıklık” olur.. Ki kurduğun her cümlenin başında; “Liderimiz de liderimiz” deyip, methiyeler dizen de sendin!…

***

El pençeyi bıraktım.. Seni “Ekonomininpatronu diye Bakanlık koltuğuna oturtmanın “vefaborcunu da sorgulamıyorum.. Çullu, çulsuz ikilemine de, girmiyorum!..

***

Sadece şunu sormak istiyorum!.. Dün “liderimizdediğin Erdoğan’a bugün “Kabile reisi” derken hiç düşündün mü?.. Birinin çıkıp “hele bir geçmişine ve arkana bak” diyebileceğini!..

***

“-Ben ki Erdoğan’a liderimiz, kıymetli, muhteşem liderimiz” demiş biriyim!… Şimdi böyle ipe, sapa gelmez, kaba benzetmelerimden dolayı “sen ne nankörsün” denilmez mi?!…

***

En önemlisi de!.. “Ahde vefası” olmayanın bu millete, devlete ne “hayrıolur minvalinde insanlar bana bakmaz mı?.. Sonuç,  “zihin devre dışı iken” söylenmiş bir söz mahiyetli not olsun!..

***

BAŞÖRTÜLÜ BAKAN MI?

Kemal bey söz vermiş.. Eğer ki iktidara gelirsek söz veriyorum “Başörtülü Bakanımız” olacak..

Eklemiş bir de…

Başörtüsü yasağının doğru olmadığını hayatımın her alanında dillendirdim..

Onların acılarını anlamalıyız. Aynı tabloların yaşanmaması için gelecekte iyi bir vizyon belirlemeliyiz."

***

Bay Kemal’e hatırlatmak gerekir.. Bunları iyi hoş güzel söylüyorsun da.. “Başörtüsüne özgürlük getiren, sağlayan kamuda serbestiyet imkanı oluşturan” Ak Parti.. Ve bu “özgürlüğü” Anayasa Mahkemesi’ne taşıyıp, “olamaz” diyen sizin partiniz CHP…

***

GÜNÜN SÖZÜ

İyi niyetli insanlar yalana çabuk kanarlar ama boşa giden iyi niyeti asla unutmazlar.