CHP'NİN AYASOFYA SABIKASI!
Malum!
96 yıldır Ayasofya'nın "ibadete" açılması tartışılıyor…
Dün olduğu gibi bugün de..
Ki toplumun genel beklentisi ve talebi hep şu olmuştur…
Ayasofya "müzeden" Camiye dönüştürülsün..
Gelen-giden iktidarlar olsun, Cumhurbaşkanları olsun, hep "mevzuu" etmişlerdir ama ne yazık ki "somuta" erdirmede "korkak" kalmışlardır… Çünkü, devletin "kılcal damarlarına" kadar sızan, "milletle-devleti" ayrıştıran, İslam'a karşı "hasımlık" üreten bir zihniyet hâkimiyeti vardı!
***
Hatırlarsak, daha bir kaç yıl öncesine kadar "başörtü-türban" denildiğinde ayaklanan bir kesim vardı?
İnsanlar, ibadetlerini inançlarını "korku" içerisinde yapıyorlardı… Üniversite kapıları önündeki zulümkarlık unutulmaz..
İşte bugün "o zihniyet, o tahakküm" kırılmış noktadır…
Artık din de, inanç da, ibadet de "özgürleşti?"
Her ne kadar hala bazı artıklar; direnç gösteriyorsa da…
İkide bir aba altında soba gösterip "Dünya ülkeleri ne der" gibisinden laf üretenler bulunuyorsa da…
***
Hele ki Topkapı, Ayasofya Türkiye'nin değil "dünya değerleri" deyip, "müze" kalmasını istediği gibi, Sultanahmet'e de göz dikip, "müze olsun" diye tafra yapan, "dini değerler" açısından kabarık sabıka dosyasına sahip CHP'liler varsa da…
Halk deyimiyle; "o artık mazide" kaldı?
Yepyeni bir Türkiye, yepyeni bir yönetim anlayışı var..
Birilerinin nam-ı hesabına değil, binlerce yıllık tarihinin, kültürünün, medeniyetinin, inancının, aba ecdadının nam-ı hesabına "kutsal" birlikteliği için mücadele eden bir anlayış var?
***
Onun içindir ki bugün toplumun tüm katmanları, Devlet-i Âliye, hükümet, "yekvücut" bir güçle; İstanbul'un fethinden sonra 500 yıl süreyle cami olarak kullanılan ki Osmanlı'nın sayesinde ayakta kalabilen tarihi Ayasofya, "müze" değil, cami olarak ibadete açılsın deniliyor..
Evet, Danıştay'da açılan bir dava var..
CHP ve anlayışının iktidarda olduğu 1934 yılında..
Ki o yıllarda "camiler, medreseler" satılıp, ahıra çevriliyordu, kışlalara dönüştürülüyordu..
İşte o dönemde CHP, Bakanlar kurulu kararıyla "cami" olan Ayasofya'yı "müzeye" çevirdi?
***
Danıştay ne karar verir bilmem!
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın beyanına göre, her halükarda Ayasofya'ya yeni bir "statü ve kimlik" kazandırılacak…
Umutla, hasretle "bekleyip" göreceğiz…
***
HUKUKİ YÖNÜ YOK?!
Gelelim; "müzeye" dönüştürülmesine yönelik Bakanlar Kurulu kararının, "hukuki" yönünün olup olmadığına..
Eldeki verilere göre..
Birçok tarihçinin anlattıklarına göre..
Tek parti ve şeflik döneminde..
Yani 24.11.1934 tarihinde CHP’nin, 2/1589 sayılı bir Bakanlar Kurulu kararı aldığı söyleniyor…
Bu kararda Ayasofya "camiden" müzeye dönüştürülüyor…
Ama sahte bir işlemle..
Ki o işlem de malum Bakanlar Kurulu ya da herhangi bir yasa düzenlemesi, "resmi gazetede" yayımlanmadığı takdirde "geçerlilik" kazanmaz…
***
Ayasofya Kararnamesi’nin akıbeti ile ilgili 7 Haziran 1995 tarihinde verilen bir dilekçeyi cevaplandıran Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü’nün, “24.11.1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Resmi Gazete’de yayımlanmadığı tespit edilmiştir” ifadesi dikkat çekiyor.
İşte bu ifade; Ayasofya'ya vurulan zincirin hukuksuzluğunu tescillemektedir…
***
Bakınız, Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'na.. Diyor ki; "Danıştay kararı beklemeden Ayasofya açılabilir, açılmalı" Çünkü 1924 Anayasası'na göre de bugünkü Anayasa'ya göre de kararnamelerin, kanun hükmünde kararname olabilmesi için Cumhurbaşkanı'nın onayından sonra Resmi Gazete'de yayımlanması gerekiyor. Ama Ayasofya için böyle bir durum söz konusu değil, burada açıkça bir hukuksuzluk var?"
***
O DÖNEMİN GAZETE HABERLERİ…
Hiç kuşkusuz ki 1453'te İstanbul fethedilince Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilen Ayasofya; 500 yıldan fazla "İslam'ın ve fethin" simgesi olarak, "cami" kimliğiyle hep faal oldu... Bizans'ın kadim mabedi tıpkı İstanbul gibi Osmanlı'nın eliyle Müslümanların şehri ve camisiydi artık. Ne hazin ki, fetihten asırlar sonra Osmanlı'yı yıkanlar ve işbirlikçileri Bizans'ın intikamını alırcasına Ayasofya Camii'ni müzeye çevirdiler. İçindeki kıymetli İslam eserlerini hoyratça yerlerinden indirip bir köşeye attılar. 1934'te karar verilip 1935'te başlayan bu CHP zulmü dönemin gazetelerinde durmadan övülüyordu.
***
AYASOFYA'YA ÇOKTAN GÖZ DİKMİŞLERDİ
Ayasofya Camii'nin 24 Kasım 1934'te müze olmasının kararlaştırılmasından bir sene önce..
Yani, 24 Aralık 1933 Pazar günkü Akşam Gazetesi'nde şöyle bir haber… 'Ayasofya Müze Olacakmış?'
O haberde şu ifadeler yer alıyor..
Bütün Bizans eserleri burada teşhir edilecekmiş. Maten Gazetesi İstanbul'dan Sud Est ajansına çekilen şu telgrafı neşrediyor:
Ayasofya'nın bir müddet sonra Bizans eserleri müzesi haline konacağı muhakkak gibidir.
Türk ve ecnebi âlimlerinin yardımları ile Ayasofya'da meydana çıkarılan mozaikler en kıymetli Bizans eserlerindendir.
Türkiye'nin diğer yerlerinde bulunan ve Bizans imparatorluğuna ait olan eserler de buraya gönderilecek ve sınıflara ayrılarak teşhir edilecektir."
***
BİZANS ENSTİTÜSÜ AYASOFYA'DA ÇALIŞTIRILDI!
Dönemin gazeteleri Ayasofya'da süren çalışmaları her gün ayrıntısıyla veriyordu. Her çıkan mozaiği bir başarı ve zafer olarak naklediyorlardı.
Gazetelerde çıkan haberlerden anlaşıldığı üzere Ayasofya'nın müzeye çevrilmesi için mozaiklerin ortaya çıkarılması çalışması yıllar önce başlamıştı.
2 Temmuz 1932 tarihli Vakit Gazetesi, Bizans devrinden kalma mozaiklerin meydana çıkarılması için 1932'de İstanbul'a gelen Amerika'da Boston şehri Bizans enstitüsü direktörü Profesör Mr. Thomas Withemore ve beraberinde bulunan İtalyan mozaik mütehassısları M. Gregorini ve M. Benvenut ile birlikte Ayasofya'daki mozaik çalışma faaliyetine devam ettiklerini yazıyordu.
Ayrıca Profesör Thomas Vhitıemore'un tanzifat bitmeden Ayasofya'daki haçları kimseye göstermediği de ifade ediliyordu.
***
ÜSTÜNE BASA BASA BİZANS MÜZESİ DENİLİYORDU!
1934 tarihli Akşam Gazetesi'nin 'Ayasofya Cami müzeler idaresine geçti' başlıklı haberinde, Evkaf ve Müzeler Müdürlüğü arasında devir teslim muamelesi yapılmakta olduğunu ifade ederken Ayasofya Camii'nde binanın şöhreti ile mütenasip bir Bizans Müzesi vücuda getirileceğinin altını çiziyordu.
Üstelik bahçesinin de temiz ve muntazam bir hale getirileceği ve Bizans eserlerinin en büyüklerinin, abidelerinin bu bahçede teşhir edileceği duyuruluyordu.
***
Ayrıca 12 Mart 1935 tarihinde Ayasofya'dan çıkarılan dört halife levhasının Sultanahmet Camii'ne asılması düşünülmüş ise de kapılar dar olduğundan cami içine konulamadığı ve tekrar Ayasofya'ya geri gönderildiği de yazılıydı. Dört halifenin isimlerinin yazılı olduğu tabelaları dahi Ayasofya'dan çıkarmaya kalkmıştı.
Üstelik Reis'ül Hattatîn Mustafa İzzet Efendi'nin eseri olan bu kıymetli yazılar yıllarca duvar diplerinde tozlu ve bozuk bir halde bekledi.
***
"YUNANLI DOSTLARIMIZ İÇİN..."
Ayasofya'yı Yunanlı dostlarımız için müze yaptık' mealindeki 1934 tarihli Akşam Gazetesi haberi CHP'nin gerçek yüzünü ortaya çıkardı:
***
Ayasofya Camii müze oluyor.
Bu küçük cümle Türk'ün hür vicdanı, müsaadekârlık ruhu hakkında yazılacak cilt cilt eserlerden çok kuvvetli ve belâğatli bir vesikadır.
Ruhanîlerin kilise dışında ve ayin haricinde ruhanî kıyafet taşımamaları için yaptığımız kanun, Yunanlı dostlarımızda, bir yanlış telâkkinin tesiriyle, lüzumsuz bir infial dalgası kabartırken bizim hiç tereddüt etmeden giriştiğimiz bir takım icraat Mesela şu Ayasofya müzesi teşebbüsü, derin bir intibah ve dikkat uyandırmak lâzım gelir...
***
ERBAŞ NE DİYOR…
Tüm bu gelişmelerin, tarihi vesikaların seyri içerisinde peki, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ne diyor?
Diyor ki…
“Gelişmeleri yakinen biz de takip ediyoruz. Elbette Ayasofya’nın ibadete açılması çok mutlu eder.
İnşallah açılır. Açılırsa Diyanet İşleri Başkanlığı olarak tüm camilerimizde olduğu gibi yine dini hizmetlerimizi vereceğiz.”
***
"Mozaiklere dair" görüşünü de Erbaş şöyle açıklıyor… “Biz dini hizmetlerle ilgileniyoruz. Ancak Ayasofya’da bulunan mozaik ve resimlerle ilgili kişisel görüşüm yerine Din İşleri Yüksek Kurulu’nun kararı önemli olacaktır. Elbette oradaki tarihi eserlerin korunması ve tarihi eserlere zarar verecek bir durum olmaması önemli.”
***
Sonuç itibariyle!
Ayasofya'nın "müzeden" camiye çevrilmesi yönünde hiçbir "ulusal ve uluslararası" hukuki "engeli" yok…
Olmadığı gibi de; "500 yıl süreyle" cami olarak hizmet vermiş bir "mabedin" 96 yıl sonra da olsa "asli" misyonuna dönmesi, bu ülkenin en büyük kazanımıdır!
Tarihine, kültürüne, medeniyetine "sahip" çıkmaktır…
***
Dün de ifade etmiştim!
CHP'liler diyor ya "Dünya ülkeleri nasıl bir tepki verirler?"
Ben de diyorum ki "Kudüs'e, Mescid-i Aksa'nın işgaline, Siyonizm’in zulmüne ne kadar tepki verdilerse, Ayasofya için de o kadar tepki verirler!
***
GÜNÜN SÖZÜ...
Ecdadını ve tarihini unutanın, gelecekte yazacağı bir tarih olamaz!...