CUMHUR'UN CUMHURİYETİ!
Sizce; Cumhuriyet "birliğin" simgesi değil mi?
Yoksa; Cumhuriyet "önüne" gelenin kendisine özgü bir kimlik kullanımı mı?
Doğrusu; Cumhuriyet, "Cumhur" yani halk. Ve hürriyet yani özgürlük.
İkisinin "bütünleşmesiyle" oluşan; "birliktir".
Ama ne var ki; Türkiye'nin şuanki hali durumunun penceresinden bakıldığında; iki durum da kamil.
Niye diyeceksiniz; tek şık varken iki şık birden olur mu?
Ne hazin ki; durum böyle!
İşte size; Ankara'dan iki, hatta üç resim. Ve tabi ki; ardından Diyarbakır'ın karesi.
Birinci resim: Çankaya Köşkü'ndeki Cumhuriyet resepsiyonu.
İkinci resim: Genelkurmay Merkez Orduevi'ndeki Cumhuriyet balosu.
Üçüncü resim: CHP ve Lideri Kılıçdaroğlu, Bağdat caddesi'ndeki Cumhuriyet kutlaması.
Yani; Herkesin Cumhuriyeti kendine!
Öyle değil mi, galiba öyle.
* * *
Yedi düvele karşı harp etmiş. Bağımsızlığını ilan etmiş.
Tek yumruk, tek devlet olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne sahip olmuş.
Türk'ü, Kürt'ü, Laz’ı, Çerkez’i hep birlikte; omuz omuza.
Peki sonra;
Gel faşizan, tepeden inmeci, statükocu, inkarcı ve hizipçi anlayışla "farklılıklar" dayat.
Herkes kendine; "kumar" oynar gibi.
Cumhur'un başı kim?
Hiç kuşkusuz ki; Cumhurbaşkanı.
Şuan Cumhurbaşkanı kim, Abdullah Gül.
O zaman; Cumhur'a "alternatif" cumhur, Cumhurbaşkanını "kabul" etmeyen bir tavır olur mu?
Olmaz!
Ama ne var ki;
Bu ülkede "yıllardır" vuku bulan derin anlayışlar yüzünden oluyor?
* * *
Neymiş; Laik ilkesine "ihlal" varmış; rejim elden gidiyor muş?
Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül başörtülü.
Popülist bir dürtü.
Bakın; Köşk'teki resepsiyonun fotoğraflarına.
"Gerçek Cumhur burada" diyor.
Çünkü; Başörtülü de, mini etekli de.
Yedi düvele karşı verdiği savaşla bağımsızlığı elde eden "tüm" paydalar hazır.
Türk mü, Kürt mü, Zaza mı, Laz mı, Çerkez mi?
Sünnisi, Alevisi, Ermeni’si, Yahudi’si.
Velhasıl; hepsi! Türkiye mozaiği, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı kimliğiyle orda.
* * *
Peki;
Merkez Ordu evinde kim vardı?
Yalnız ve yalnız; Asker ile eşleri.
Peki;
Bağdat Caddesinde kim vardı?
CHP'nin Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve bir grup jet sosyete.
O zaman;
Gerçek cumhuriyet nerde?
Hiç tartışılmaz.
Cumhur, Cumhuriyeti ilk Kez, tarihi bir milatla "gerçek sahibi ve ev sahipliğiyle" kutladı.
Bir yazarın ifade ettiği gibi; Cumhurbaşkanını kabul etmeyen zihniyet,
Neden o Cumhurbaşkanının "terfi" onayını kabul ediyorlar.
O zaman; "O imzayı" da kabul etmemeleri gerekir.
Bu fikir ve duruş çelişkisi değil mi?
Zaten;
Hal-i durumu anlaşılmaz kılan da; "fikir ile zikrin" birbirine sürekli tezat oluşturmasıdır.
* * *
DİYARBAKIR'IN CUMHURİYET RESMİ
Doğrusu;
Diyarbakır'daki Cumhuriyet kutlamalarının verdiği resim; bir önceki yılın tıpa tıp, aynıydı.
Sadece; İsim ve sima farklılığı vardı.
Şöyle ki;
KCK davasında "sanık" olarak yargılanan Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir.
Suriçi Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, kutlamalarda yer aldı.
Asker Baydemir'le tokalaştı. Hatta sohbet etti. Milli marşı birlikte okudu.
Vali, Asker ve Başkanlar sıcak diyalog içerisinde.
Geçtiğimiz yıl gibi;
Bu kez bir Gazi Baydemir'e "ay yıldızlı" kravat hediye ederek; anlam ihtiva ettirdi.
* * *
Resepsiyona gelince;
Sayın Mehmet Ali Altındağ'la birlikte katıldık.
Atmosfer; "sıcak" ve diyalogu yüksekti.
Vali Mustafa Toprak, eşi mütevazı ve güler yüzle konukları kapıda karşıladı.
Gecede; Askeri Erkan, Yargı tam kadro hazırdı.
Kentin; İdari ve sivil kadrosu. İş dünyası.
Ve seçkin davetli kesimi.
Tabi; Gönül isterdi ki gündüz vakti kutlamalarda olduğu gibi gece de; Belediye Başkanlarının katılım göstermesiydi.
Ama yoktular.
Evet.
Gündüzün ve gecenin, Diyarbakır'daki Cumhuriyet resimleri özetle bu anlatımı ihtiva etti.
* * *
TAKSİM'DE İNTİHAR SALDIRISI
Evet.
Taksimi, pazar sabahı kana bulayan "canlı bomba" hadisesi.
Zaman, Süreç ve gelişmelerin "seyr-ü seferi" nazara alındığında; hayli derinlik ihtiva etmektedir.
Şöyle ki;
Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya'nın "AK Partiye" kapatma sinyali veren; çıkışı.
Cumhuriyet "resepsiyonuna" yönelik; Askerin "sırt çevirişi".
Aslan Güner vakası.
ABD'nin, Füze kalkanı konusunda "aba altında" sopa gösteren tehdidi.
İsrail'in Türkiye'yi "birinci derecede" düşman görme çıkışı.
28 Şubat'ın "aktörlerinin" yeniden, "dini senaryolar" üretmesi.
CHP'nin, "muhalifler" tasfiye ediliyor, çığlığıyla iktidara saldırması.
Ve en önemlisi de;
Kürt sorununun çözümü noktasında PKK'nın "eylemsizlik" sürecinin sona erdiği gün.
Bir de;
Başbakan Erdoğan'ın Batman, Mardin ve Şanlıurfa'ya günü birlik gezisi.
Tüm bu olup-biteni üst üste koyduğumuzda;
Taksim'deki "canlı bombanın" neye hizmet ettiğine az çok fikir veriyor.
Ha bir de;
Sözde basının "amiral gemisinin" başyazarı, Oktay Ekşi'nin hak ettiği "tasfiye" oluşu.
Kimin işine gelir; bu "canlı bomba" saldırısı?
* * *
Doğrusu;
Bu ülkenin "gelişmesini istemeyenlerin" işine gelir.
Bu hükümetin iktidarda olmamasını isteyenlerin işine gelir.
Bu ülkede, barış, huzur, güven, istikrarın sağlanmasını istemeyenlerin işine gelir.
En önemlisi;
Ülkenin yarım asırdan bu yana "kanayan yarası" olan Kürt sorununun çözümünü istemeyenlerin işine gelir.
Bu; Taksimdeki "canlı bomba" saldırısı.
Bilmem.
Dikkatinizi çekti mi, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz de olay yerinde incelemelerde bulundu.
Acaba bu incelemesi şuna rivayet mi;
Bu canlı bomba 28 Şubat'ın.
Ve Ergenekon'un, Gladyonun "tezgâhı mı?"
İtiraf etmek gerekirse;
Beyni zorlamıyor değil bu "tezgâh" durum.
Sizin de, kafanızı kurcalamıyor mu?