Dersim Katliamı ve Dersimli Kemal!

Öncelikle,
Önceki gün'e gidelim.
Sonra da, düne yansımasına bakalım.
Ardından,
Topyekûn "harmanlamanın" geliştirdiği ürüne yoğunlaşalım.
Hikmeti,
Kamil neye işaret edecek diye?

* * *

Malum,
Salı günleri, mudtat olarak Partilerin grup toplantısı var.
Meclis'te,
Grubu bulunan partiler bu günde; "gündemi" konuşurlar.
Tabi bir de; partiler ve liderlerin "birbirlerine" yönelik, atıfları olur.
Önceki gün gözler,
CHP'nin Genel Kurulu'ndaydı,
Kürsüde,
Benim adım Kemal diyen, Kılıçdaroğlu var.
Salonda,
Bir hayli kalabalık. Denildiğine göre; kalabalık illerden heyetlerden oluşmuş.

* * *

Salon dolu.
Yani; bir nevi "ver coşkuyu" havasının estiği bir ortam hâkim salonda.
Kılıçdaroğlu,
Başbakan Erdoğan'a yönelik "çıkışlar" sergiliyor kürsüden!
Çıkış,
Sonra da çöküşe hikmetli hal-i ruhiyatıyla Başbakan'a diyor ki;
"Ben Dersim çocuğuyum..."
Sanki
Ülke ahalisi ve Başbakan onun "Dersimli" olmadığını biliyor.
İlk kez, ifade ediyormuş b.ir edayla "Dersimli" olduğunu söylüyor.
Vay be...

* * *

Salonda bir alkış var.
"Ben dersim çocuğuyum" diyen Kılıçdaroğlu'na.
Kendini alamıyor, gelen alkışları yenilemek üzere Adım Kemal diyen Kılıçdaroğlu bu kez diyor ki.
"Ben Atatürk'ün çocuğuyum."
Yine alkış.
Neyse ki,
"Ben İnönü’nün çocuğuyum" demedi.
Ya onu deseydi, ne olurdu?
Onu da,
O bu sözü söylediğinde, "söyleriz" ne olabileceğini.

* * *

Sahi;
Kılıçdaroğlu'nun nüfus cüzdanında Dersim yani Tunceli yazılmıyor mu?
Bildiğim kadarıyla, eğer "nüfus" kaydını.
Bazı dönek siyasiler gibi; "değiştirmişse" bilmem. Ancak değiştirmemiş.
O zaman;
Kılıçdaroğlu'nun Dersimli olmadığını inkâr eden var mı?
Yok.
Zaten; Başbakan Erdoğan'da böyle bir inkârda bulunmadı.
Ne,
Şu il, ne bu kent demedi. Dedi ki;
"Sen nasıl Dersimlisin. Çık dersimlilerden özür dile.
Eğer,
Dersimliysen, "geçmişe" ve bugüne, kâmil ol.
Yüzleş,
Geçmişinle, "sorgula", yaşadığını ve büyüklerinin yaşadığı "Dersim katliamını" gör, hatırla.

* * *

Sonra da,
Lideri olduğun Parti adına "özür dile".
Çünkü
1936–37–38 ve 39 yıllarında, lideri olduğun Parti iktidardaydı...
Başbakan,
Celal Bayar, Cumhurbaşkanı da İsmet Önünü idi.
Mustafa Kemal Atatürk'te, ömrünün son yıllarını yaşıyordu.
O üç yıl
Yani dört yıllık iktidar döneminde 13 bin 806 Dersim'li katledildi.
Binlerce,
İnsan yerinden-yurdundan edilerek sürgüne gönderen.
Evleri,
Barkları ateşe verildi. Bir nevi; "soykırım" icra edildi.

* * *

Seyyid Rıza'nın idam edilmesi.
O gün;
Malum "tek partili" iktidarın acımasızlığıyla CHP "tipçik" devrini yaşatmadı mı?
O gün,
Dersimde atılan bütün olumlu adımlara karşı.
Yeter ki;
"Kan dökülmesin" diye, Dersim, Güneydoğu'nun diğer bölgelerindeki ahali.
Kürtler.
Başkaldırmasın diye, üzerlerine 'tankla-tüfekle-bomba" ile gidildi.

* * *

Seyyid Rıza için;
Asmayacağız denildi, ama "astılar".
Son arzusu olan; "beni oğlumdan önce asın" isteğini bile çok gördüler.
Ki,
İdam sehpasında olanın "son arzusu" yerine getirilir.
Ama
CHP'nin altı oklu sözde "sosyal demokrat" iktidarı, "çok gördü".
Seyyid Rıza'nın,
Oğlu İbrahim babasının "gözleri" önünde, bir kaç adım ötede "boğazına ilmik geçirilerek, idam edildi.

* * *

Erdoğan,
Belge iki diye açıkladığı, belge bi bakın.
1939 tarihili bir belge.
Jandarma Genel Komutanlığı belgesi.
Dersimdeki,
Katliamda kesin sonucun alınmasına kadar operasyonların devam edeceği ifade ediliyor.
Ekinde de bir cetvel var.
Ölü, yaralıların listesi.
13 bin 806 kişinin öldürüldüğü yazıyor.
Altındaki imza Faruk Öztrak.
İçişleri Bakanı.
Hangi iktidarın,
Tek Partili CHP iktidarının, bir bakanı.

* * *

Evet,
Başbakan Erdoğan Dersim vahşetine ilişkin kürsüde tarihi belgeleri deklare ederken.
Altını çizerek,
Geçmişle yüzleşmenin ve hesabının verilmesi, sorulması noktasında sorumluluk aldı.
Gerekirse;
Devlet adına "Dersimlilerden" özür dilerim. Ben özür diliyorum" dedi.
Peki,
Bu "özürle" her şey bitti mi?
Hayır.
Bence,
Dersim, Kahramanmaraş, Sason.
Ve beri yanda;
Güneydoğu'da son 30 yıldır olup-biten kirli çatışma hali.
Velhasıl;
Bu özür bence "bir başlangıç" teşkil edilerek.
Türkiye,
Pak ve Ak bir gelecek, yarın için "geçmişiyle" yüzleşmeli, hesap vermeli, sormalı.

* * *

Şimdi gelelim;
"Ben dersim çocuğuyum" diyen, adım Kemal'e.
Evet,
Siz inkâr etseniz de, "Dersim" vakası, kara bir leke.
O dönemin,
Hükümetine ve iktidardaki zevata.
CHP,
Bu durumun müsebbibi.
Asıl,
Özür dilemesi gereken, CHP ve onu himaye edenler.

* * *

Adım Kemal.
Unutmasın,
"Atatürk'ün çocuğuyum", demekle O kara kele silinmez.
Bir de;
O sözle Hüseyin Aygün'ün "Atatürk'te haberdardı" sözünü, anlamsız kılmaz.
Lakin;
Atatürk değil midir ki, CHP'nin kurucusu. Yine; o dönemdeki Cumhurbaşkanı İnönü.
Değil miydi;
Silah ve siyasi iktidar arkadaşı.
Vaki olur mu,
Serçe parmağın bildiğinden, başparmağın habersiz olması?

* * *

Aslını,
Kökenini ve geçmişini "inkâr" etmek!
Yer küresinde,
Enderdir, şuan ki hali durumu, yaşayan Kılıçdaroğlu ve arkasında olduğu zihniyet.
Sonuç;
İtibariyle Kılıçdaroğlu, "iki" özür borçlu.
Hem,
Dersim halkından, "partisi" döneminde yaşanan soykırım vari katliamdan dolayı "özür".
Hem de,
Dersimli olup ta, mevzu ya Fransız kaldığından dolayı, "özür" dilemeli.
Celallenmeye,
Hiddetlenmeye ve öfke seli oluşturmaya gerek yok.
Bu hal,
Alenice görülüyor ki, "suçluluk" psikolojisine işarettir.

* * *

Evet,
Dersim hadisesinin "fitili" ateşlendi. Uzun bir süre de, mevzu hasb-i hali sürecek.
Başbakan,
"Özür" vurgusuyla, tarihi misyonu yerine getirdiği gibi.
Yine tarihi bir sorumluluk aldı.
O da,
Dün açıkladığı "Dersim katliamını" ortaya koyan dört belgeyle sınırlı kalmamalı.
Her şey,
Dersimle başlayıp, Şeyh Said ve tabi ki, Beddiüzaman Saidi Nursi vakasına kadar.
Ve bugün, olup-bitenler.
Geçmişle,
Yüzleşme noktasında tüm tarihi arşiv ve devlet belgeleri "ortaya konulmalı".

* * *

O dönemle alakalı;
Varsa devlet ve nizam kusuru "özür" dilenmeli.
İtibarlar,
İade edilmeli. En önemlisi de, "yasal" güvence altına yeni nizamlar oluşturarak.
Bir daha;
O günleri ve dünleri "yaşamamak", ders-i ibret babında, "Anayasal" güvence oluşturulmalı.
Yoksa
İnönü gibi "soykırımlara" hevesli olanlar, "fırsat" buldukça, arz-ı endam edecek.
Yoksa
Kılıçdaroğlu gibi "aslını da-feslini de" inkâr edenler, birer kara şal gibi "ülke gerçeklerini" karartırlar.
Özür de,
İtibarın geri verilmesi de.
Bilinmelidir ki;
"Büyük devletlerin" şanında vardır.
Eğer; Türkiye bu hal-i durumuyla; "büyük devlet" olma vasfında ise.

* * *

Bence;
Türkiye'de "önemli" gelişmeler kaydediliyor.
Bir başbakan;
Kendisi salt çoğunlukla iktidarda olduğu bir zaman diliminde.
Çıkıp,
Dersimde "katliam yapıldı", hatta bir soykırım anlamına gelen "vahşeti" yaşattılar sözü.
Sıradan,
Ve ucuz kabul edici bir "söylem" olarak görülmemeli.