DIŞARIDA PKK’NIN İÇERİDE DEVLET TAKIMI
Evet,
Bu başlık size ilginç gelebilir?
Ancak yazıyı okuduktan sonra eminim sizler de benim gibi düşüneceksiniz.
Hiç kuşkusuz ki;
Güneydoğu'da 30 yıldan bu yana süre gelen "bir çatışma" ortamı var.
Ve bu hadise;
Kimine göre "Kürt" sorunundan gelişmekte.
Kimine göre, "terör" olgusu.
Kimilerine göre de; "hakların talebi".
Bölgenin,
Yaşayan bireyi olarak biliyoruz; "durum" neye hikmet?
Ama,
Biz her nasıl bir "düşünce" ve tanım sizler tarafından konuluyorsa konulsun.
Zaten en büyük; "engel" hal, bu tanım kavgası.
Neyse;
Düşük veya yoğunluk icra eden çatışma ortamının "faturası" ağır.
Binlerce,
Bu vatanın evladının toprağa düşmesine.
Bir o kadar anne ve babanın "yüreğinin" yanmasına.
Eşlerin dul,
Çocukların yetim/öksüz kalması.
Ve halen de; "acı" bedel ödeniyor.
* * *
Ölen kim;
İster Türk, ister Kürt, ister Çerkez, ister Laz.
Hepsi, bu ülkenin "evlatları" ve ana baba kuzuları.
Eline silah alıp dağa çıkan Kürt genci de.
Terör diye ona karşı dağ-bayır gezen Asker de.
Özü itibariyle;
"Kirli" bir çatışma atmosferi içerisinde; yaşanan bir "iç çatışma".
Ve dikkat edin;
Yer küresinde hangi ülkede "böylesi" iç çatışma yaşanmışsa, "ayrılma ve bölünme" kaçınılmaz olmuştur.
Ama ne var ki;
Türkiye'de yaşanan ve yaşatılan sürec ve hadiselere rağmen "halk bir bütünlük" içerisinde.
Bunun nedeni de,
Ülke insanının mayasının güçlü olması ve bin yıllık "kardeşlik" duygusunun, varlığıdır.
* * *
Lakin;
Bu kardeşlik "duygusunu" çökertmek istiyorlar.
Hizipleşme,
Ortamını yaratmak için de, "bazı derin" kesimler, boş durmuyor.
Dün olduğu gibi,
Bugün de farklı "konseptler" geliştirerek, "kaos ve şiddeti" körükleyen faaliyetler icra ediyor.
Hatırlayın,
Bir dönem "siyasette" bu aksiyonu geliştirmek istediler.
Ergenekon vari.
Uzun yıllar,
Bu minvalde faaliyet icra ederek, "iktidarlar" değiştirildi.
Olmadı,
"Oluk gibi" kan akıtılarak, katliamlar yapılarak "Kürt-Türk" kavgasını, büyütmek istediler.
"Sen-ben" diye!
Başaramadılar.
Ama hala da aynı istikamette gitmiyor değiller.
Gidiyorlar.
* * *
Nitekim;
Her geçen gün "maskeleri" düşüyor, kirli yüzleri ortaya çıkıyor.
Şimdi;
Bu "hizip" zihniyet, Spor'da da faaliyet göstermekte.
Özelliklen de, son bir kaç yıldır sirayetteler.
Ana,
"Malzeme de" Diyarbakırspordur.
Onun üzerinden "tehlike" yaratmak gayretinde bulunuyorlar.
Kırsaldan gelen her şehit haberinde.
Ya da, iktidarın "demokratik" açılımlara ilişkin her adımında.
Veyahut
Kürt siyasal harekâtının her hangi bir "siyasi aktivitesinden"
Veya da, güvenlik harekatından hemen sonra.
Bu güçler;
Farklı mekânlarda Diyarbakırspor'u "malzeme" olarak kullanıp, üzerinden plan icra etmektedirler.
* * *
İki ateş arasında. Hani derler ya;
"İki arada bir derede" diye. Aynen de öyle.
Kim yok veya hayır diyebilir ki; Diyarbakırspor yıllarca kenti şehrinde "Devlet takımı" olarak anılmadığını?
Ve yine kim diyebilir ki;
Diyarbakırspor gittiği her deplasmanda "PKK ve PKK takımı" olarak, tezahüratlara maruz kalmadığı.
Son bir kaç yıla bakalım.
Diyarbakırspor bu "engel" içerisinde ne kadar zarar gören taraf oldu?
Daha açık bir ifadeyle; Diyarbakırspor'a PKK'nın faturası ne kadar "ağır" kesildi?
* * *
2009 futbol sezonu! Diyarbakırspor Süper lig'de.
Hükümetin "demokratik açılımı" var.
Habur’dan, Öcalan'ın çağrısı üzerine "barış" adına gelen PKK'lılar var.
Ülkede, "bir barış" atmosferi yaratılmış, artık "çatışma yok kardeşlik var" duygusu hâkimdi.
Ne oldu; Diyarbakırspor Bursa deplasmanında?
Üç başlı,
Canavar misali tarafların "derin ve milliyetçi" yapıları, gelişmelerden rahatsız oldukları için, saldırdı.
Ve ard arda; hadiseler vuku buldu.
Pusuda bekleyen diğer güçler de, "canına minnet" dedi.
Futbol Federasyonu,
Diyarbakırspor Yönetimi,
Devlet mekanizması ve siyasal iktidar "koruma kalkanı" yerine, "darağacı" kurdu ve ipi çekti.
Diyarbakırspor mevta!
* * *
Diyarbakırspor, sadece Bursa’da değil.
Ankara’da, İzmir’de, İstanbul’da ve ne hazindir ki kendi bölgesinde de "aynı hakarete ve mağduriyete" uğradı ve uğruyor.
Yani, "gelen vuruyor, giden vuruyor, gören vuruyor"
İşte size; hadiselerin son örneği Elazığ.
Komşu kent.
1.5 saat ötede.
Sivrice, Hazar Gölü bunlar Elazığ coğrafyasında, ama yaşayanını sorarsanız yüzde 70-80'ni Diyarbakırlı.
Düşünün; ne lig maçı, ne milli bir maç.
Sıradan, bir dostluk ve hazırlık maçı yapıyor, iki takım.
Ki, son yıllarda bir hayli "dostluklar" kurulmuştu.
Hatta 8 yıl önce dostluğunu ortaya koyup Elazığspor'u ligde bırakan takım olarak biliniyor, Diyarbakırspor.
* * *
Bakın,
Önceki akşam dostluk maçının havası, "nasıl provoke" edildi.
Tribünlerde güzel atmosfer.
İki takım futbolcuları karşılıklı alkışlanıyor.
Her şey amacına uygun şekilde, sazlı-sözlü, alkışlı, "panayır" havasında.
Ancak;
Ne olduysa devre arasında oldu. Nazar değmiş misali.
Elazığ’ın yanı başındaki
Tunceli’den gelen 2 şehit haberinden sonra ortalık karıştı.
Bunu fırsat bilen "o derinde" bulunan ve fırsat kollayan "milliyetçi" duygu sömürüsü provokatörler devreye girdi.
Elazığlı,
Dostların ifadesiyle Elazığ Atatürk Stadı kale arkası tribününde aşırı milliyetçi ve ırkçı yapıdaki bir grup taraftar.
Bunların Diyarbakır-Elazığ dostluğundan hoşlanmadıkları, "iki kent ahalisi" tarafından da yakından ifade edilmekte.
Onlar yine kışkırttı.
Bir anda mantık duygulara teslim oldu.
Meşhur kitle psikolojisi devreye sokularak; "şiddet" körüklendi.
Sonrası malum.
* * *
Siyasi, ırkçı ve dışlayıcı sloganlar.
Sahaya atlamalar ve kırılan koltuklar.
Bilânço, biri polis, 5'i de Diyarbakırlı 6 kişi yaralı.
Neyse ki;
"Can kaybı" yok.
İki tarafında sağduyulu taraftarı, yöneticisi ve futbolcuları ile teknik heyeti "fırsatçılara" imkân vermedi.
Nitekim;
Diyarbakır sporlu Hakan "olabilecekleri" tahmin etmiş olacak ki, maçın 67. dakikasında topu kendi kalesine atarak, "durumu" eşitledi ki tansiyon bir ölçüde düşsün diye!
Düşünün;
İki komşu kentin dostluk maçında bunlar oluyorsa gelecek vahimdir.
Demek ki iş sporu aşmış.
* * *
Birileri çirkin tezgahlarını spora angaje edip, "ideolojik" çatışmayı yeşil sahalara indirmek istiyor.
Bunu bizler görürken yetkililerin görmemesi mantık dışıdır.
Daha önce de ifade etmiştim;
Spor toplumları kaynaştıracağı gibi yanlış zihniyetlilere müdahale edilmediği zaman bölünmeye, ayrışmaya da yol açabilir.
Devlet erkânı ve hükümet bu konuda ne düşünüyor bilemiyorum?
Sözde sporda şiddet yasası çıktı, temiz eller için şike operasyonları başlatıldı.
Peki, yeşil sahalara dadanan ve geleceğimizi tehdit eden şu;
"SPOR ERGENEKONUNA" kim dur diyecek?
Yok, mu bu zavallıları, çarpık zihniyetlileri, derin kafalıları ve faşist ruhluları tribünlerden alacak.
Hukuki nizama getirecek yargı ve yargılamalar?
Bakın;
Sezonun startına az bir süre kaldı. Eğer, şimdiden önlen alınmaz ise.
Önümüzdeki haftalar;
Bu hadiseleri de gölgede bırakacak çok daha vahim olaylar çıkabilir.
Kirli savaş ve çatışma ortamı; "bilinmeli ki" her türlü, hainliğe açıktır.
* * *
Ben buradan ifade edip diyorum ki;
Elazığ'daki hadise "gelecekteki" tehlikeli durumların habercisidir.
Olacaklar için; "geliyorum" diyor. Onun için de, Söz Gazetesi olarak, durumu manşete taşıdık ki. Etkili, Ve Yetkili zevat, hadiseyi "sıradan" bir vaka olarak, algılama gafletine girmesin. Bunun,Yarın deplasman maçları var ki, iyi görmek ve okumak lazım. Ne diyelim. Bizden, Buradan "yüksek sesle" ifade etmek.