DİYALOG ŞART!

Zaman,
Süreç,
Ve şu anki vaziyet!
Hiç kuşkusuz;
Hakkâri’de vuku bulan "sinsi ve hainlik" içeren saldırının neye hizmet ettiği hepimizin malumudur.
Her ne kadar "çok amaçlı" bir organizasyon ise de;
Özü itibariyle "Kürtleri ve Süreci" boğmaya yöneliktir.
Onun için;
İlk andan itibaren ifade ettiğim gibi!
Ki;
Toplumun tüm kesimleri bu konuda hemfikir.
Bu "vahşet" aydınlanmalı, sır olarak kalmamalıdır?
Hele;
Faili Meçhul hadiseler kervanına katılmamalıdır.
Burda;
Fail PKK mı?
Derin-PKK mı?
JİTEM-Kontra mı?
Yoksa uluslararası "şer güçleri mi?"
Ya da başka bir mekanizma mı?
Her kimse!

* * *

Gerçi bu ifade; "ağza sakız" misali sürekli çiğniyoruz.
Ama
Gerçek olan da bu!
Kime uzanıyorsa uzansın.
Arkasında kim ve kimler çıkarsa çıksın.
Kodları.
Ve şifreleri kimi işaret ediyorsa etsin.
Bulunmalı.
Çözülmeli, ortaya konulmalı.
Öyle vicdanları "rahatsız" eden.
Beyinlere "kuşkular" yerleştiren.
En önemlisi toplumsal "suç potansiyeli" korkusu körükleyen;
17 bini bulan Faili Meçhuller hanesine yeni bir artı olarak konulmasın.

* * *

Çünkü
Hakkâri olayı!
Çoluk, çocuk, kadın, yaşlı 9 kişinin ölümüyle.
Geriye Zeynep'in yaralı haliyle kalan 4 kişiden ibaret değil.
Onların ardından "gözyaşı döken" aileler!
Millet ve ülke olarak "vicdanı" yaralayan bir vaka bu!
Herkesin;
Rahatlaması gerekir.
Ve "Oh be..." deyip bu kez "terörist katliam" faili meçhul kalmadı?

* * *

Aksi takdirde;
Güneydoğu cephesinde "ayrı" bir vicdani "suç"  olarak görünecek.
Batı cephesinde "ayrı" bir vicdani suçlu kabul edilecek.
Kuşku dinmeyecek.
Şüpheler hep var olacaktır.
Dedik ya;
Hükümete ve hükümetin komutasındaki kurumlara düşen aciliyet isteyen önemli hamlelerden biri de; bu işin aydınlatılmasıdır.
Velhasıl!
Olabilir "olmaz mı" ikileminden kurtulmamız lazım.
Şu deyip "kesip" atmak sonuç içermez.
Basmakalıp, statükocu düşünceden öteye gitmez.
Bilakis "yeni" sonuçların üremesine neden olup; doğurur.

* * *

...Ve!
Gelelim "sürecin" son gelişmelerine!
Bilindiği gibi;
PKK önceki gün "eylemsizlik" süresini uzattığını duyurdu.
Bir haftalık bir süre. Sonrası; meçhul!
Birileri;
Bir hafta ne ki?
Çok kısa bir zamanda ne yapılabilinir diyor?
Bu "işin" deresinde farklı kıyılar söz konusu fikrine kapılabilinir?
Doğrusu;
Burda önemli olan "gaye ve samimiyet" hükmüdür.
Dere ne ise, kıyısı da aynı kil toprağa sahip!
Eğer;
O "hüküm" hasıl ise "anlık" bir zaman dilimi bile yeter de artar.
Yeter ki;
Ak ve kuşku hissetmeyen bir "samimiyet" varlık göstersin!
Ama
Yok, öyle değilseniz!
Aldatan, hile ve hainlik hesabına kapılmış gayeler silsilesine sahip iseniz.
Hadisenin "çözümü" değil, çözümsüzlüğü nasıl olabilir düşüncesindeyseniz.
Size "anlık, haftalık, aylık" değil, yılları yüzyılları süre olarak verseler bile; sonuç değişmez!

* * *

Evet!
Amaç;
"Bağcıyı dövmek değil de, üzüm yemek ise".
O zaman;
"Eylemsizlik" sürecini aktörler iyi bir organizasyonla işlemelidirler.
Bence;
Hükümet.
Siyasi partiler.
STK'lar.
BDP ve DTK.
Aydınlar ve eli kalem tutanlar;
"Sorumluluk" ilkesiyle el birliği, gönül birlikteliğiyle "uzlaşı" rüzgarı estirmeleri lazım.
Özellikle de;
Birilerinin "askıya" alındığına hükmettiği "Demokratik Açılımı" dolu-dizgin sürdürmeli.
Burda icra edilen;
Bir taviz verme değildir.
Bu icra edilecek olan gerçek ve doğru olan "devlet zekâsı"dır.

* * *

Mesela;
BDP ile yapılması önceden planlanan "görüşmenin" yapılması şart!
STK'ların "hazırladığı" rapor.
Bu eksende görüşme talepleri.
DTK eş Başkanları Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk'le "kabine" görüşmesi.
Dün hava muhalefetine takılan Aysel Tuğluk'un İmralı’ya gidip "Öcalan'la" görüşmesi.
Bunun ivedi olarak; yerine getirilmesi gerek!
İster "kapalı kapılar" ardında, ister de lordlar kamerası dediğimiz; odalarda.
Makul unsurlar içerisinde; görüşülmeli.
Hani bir söz vardır;
"Demokrasilerde" çare tükenmez diye!
Bugün;
Ortadoğu ekseninde görüşmeler var.
ABD'de bu yönde "düzenlenen" kapalı zirveler var.
Avrupa'nın "bol kapılı" odalarında bu eksende aktiviteler sürmüyor değil.
Sürüyor!
O zaman;
Sorunun "öz havasında" olanları neden masanın etrafında olmaları gerektiği gerçeğiyle hareket edilmiyor.

* * *

Bence;
AK Parti hükümeti şu gerçeği görmeli.
Özellikle de;
Kürt sorunu noktasında Başbakan'a "akıl veren" aktörler!
Referandum'da çıkan "sonucun analizinden de" anlaşıldığı gibi;
Halkın ifadesiyle "Siz sorunu çözün, biz sizin arkanızdayız" gerçeğini anlatmalılar.
Çünkü
Bu halk. İster Kürt ister Türk olsun!
"Artık yeter, çatışmalar son bulsun. Barış sağlansın" diyor!
Zaten!
Bugüne kadar bu gerçekler bu "akil adamlar(!)" zümresi tarafından icra edilmediği içindir ki;
Hep inşa edilen çıkmaz sokak, "barışı" engellemiştir.
Bari bu kez;
Savaş sever "çıkmaz" sokakları inşa etmenin yerine.
Onları bertaraf edebilecek; düzlükler oluşturup "Barışı" yakalamamız lazım.

* * *

Çünkü!
Acılar artık öylesine bizleri ve tüm ülkeyi akil kılmıştır ki;
Her fırsat "geleceğin" aydınlık zincirinin bir halkası olarak görülmektedir.
Onun için;
Diyalog ve karşılıklı "uzlaşı" sohbeti en büyük hamledir.
Ufukta bunu görüyoruz.
Belki afakî bir düşünce olabilir.
Ama neden olmasın!
Belki ki;
48 saattir "sır gibi kayıplarda" olan Başbakan Erdoğan bu yönde "fikir" aktivitesinde.
Lakin
Her kayboluşun sonrasında; "önemli" süreçler vuku bulmaktadır.
Haydı hayırlısı.
Cuma'ya bi bakarsınız; Meclis hareketlenmiş.
Randevular yeniden kabul görmüş.
Birilerinin iştahını kaçıran "Demokratik Açılım" süreci yeniden hayat bulmuş.
Rota fırsatların değerlendirme alanında; tam hız seyir yapmaktadır.
Yeter ki; Cesaret olabilsin!