DİYARBAKIRSPOR'A KULAK TIKAMAYIN
Evet!
Köşenin müdavimleri olarak bildiğiniz gibi Diyarbakırspor'a ve gidişat serüvenine karşı "sessiz" kalma protestom dün son buldu.
Sizlerden gelen baskı,
Kulüpte olup-biten rezaletlerin haddi hesabının olmayışı,
Ve gidişatın vahim sona doğru yönlendiğinden dolayı.
Bir nevi "bıçak kemiğe dayandı" misali "sessizliği" bozup ses verdik.
Hal-i Pür melalimiz, melaliniz "hiç de iyi değil" diye!
Dünkü yazımdan sonra; "inanılmaz" tepkiler aldım.
Kendi kendime;
Meğer ne çok kişi varmış benim gibi "sessiz" protesto içerisinde olan.
Sayı abartılı kabul görebilir. Ama şunu ifade edeyim arayanların haddi hesabı yoktu.
Toplumun birçok katmanından arayan oldu.
Hele cebindeki son kuruşu, bir hafta süreyle çalışıp kazandığı parayı ödeyerek maça giden genç kardeşlerim.
Gönlünde "Yeşil-Kırmızı" sevdası bulunan çok kişi...
Kimi telefonla, kimi faksla, kimi elektronik postayla; "duygularını" ifade etti.
Kimi de; "yazılanların" devede kulak olduğunu söyledi.
Eleştiren de oldu, "niye bu kadar bekledin" gibisinden.
Ancak hepsindeki genel ruh hali; Şaşkın, üzgün ve öfkeli?
* * *
Diyeceksiniz ki;
Bu öfke, bu üzüntü ve bu şaşkınlık kime?
Dün ifade ettim!
Diyarbakırspor'un "mevtaya" dönüşmesinde kimlerin sorumlu ve katsı olduğunu, tepkilerin de bunlara yönelik icra edildiği.
Taraftarların da tepkisi aynı istikamette.
Kim ya da kimler?
Özellikle Diyarbakırspor'u şu anki "batağa" saplayan Yönetim.
Ve başındaki zevat.
Eski yönetimler.
Zamanında gerekli hassasiyeti göstermeyen kent yöneticileri.
"Siyasi" duyarlılıkta nam sahibi STK'lar.
Spor taban birlikleri. Taraftar dernekleri.
Siyasetçiler.
En başta da biz yerel ve görsel medya, sanal yayın kuruluşları.
Velhasıl; hepimiz.
Ama hepimiz topyekûn bu durumda "ihmal" sahibiyiz.
Belki; ses verdik!
Tepki koyduk, kendimize göre üzerimize düşeni yaptık diyebiliriz.
Doğru.
Ama "çözümün" vuku bulmadığı ortam için; demek ki yapılan ve yaptıklarımız yeterli değil.
Öyle ise;
Artık bazı kozları kullanıp etkili ve yetkili zevatı hareketlendirmeliyiz.
Ki; 42 yıllık maziye sahip bu takım ve kulüp "bedbahtlıktan" kurtulsun.
* * *
Sanmıyorum;
Diyarbakırspor yarım asrı bulan "hayat" koşusunda bu kadar "çirkeflikler" ihtiva eden bir süreç yaşamadı.
Talan edilmedi. Batak üstüne bataklar yaratılmadı.
İliğine kadar sömürüldü.
Yetmezmiş gibi; "Onur, şeref ve Arması" ifade etmekte üzüntü duyuyorum ama gerçek olan o;
Bu kadar "ayaklar altına" alınmadı.
Düşmedi, düşürülmedi.
Taraftarıyla, misyonuyla, siyasi mülahazalarıyla, Türkiye'nin 3 büyük takımından sonra gelen Diyarbakırspor nerde?
Kabullenemediğim.
Ve akıl-sır erdiremediğim nokta kentin üst düzey yöneticilerinin hala da "sessizlik" içerisinde olmasıdır.
Çıt çıkmıyor. "Cehennemin zümre" der gibiler.
Ne diyeyim;
Salt Diyarbakır'ın değil, Diyarbakır halkının da değil, Diyarbakırspor'un da bahtı, taşı gibi kara.
Bilemiyorum;
Diyarbakır'ın alın yazısı mı, kaderi mi?
* * *
Değil! Olmamalı, olmasına izin verilmemeli.
Seslenmek istiyorum;
İlin Mülki Amiri olan İl Valisi Mustafa Toprak'a.
İlin Belediye Başkanı Osman Baydemir'e.
4 BDP'li, 6 da AK Partili Diyarbakır Milletvekilleri.
Ve diğer siyasi dinamikler.
STK'lar. Yatırımcılar. Ve kentin eşrafları.
Diyarbakırspor'la alakalı olup-bitenlerden haberdar mısınız?
Değil derseniz; inanmam.
Çünkü bu köşeyi ve bu gazeteyi mutat takip ettiğinizi biliyorum.
Haberdarsınız.
Peki;
Nasıl Diyarbakır'ın birçok değerini "yerlere" seren süreci kabullenebiliyorsunuz?
İçinize nasıl sindiriyorsunuz?
Sakın!
"Bir yönetim var" deyip işin içinden çıkmayın; "uzak kalışımız" bundandır demeyin.
Yönetimin başarılı(!) icraatları ortada. Kamuoyundaki güveni(!) ha keza.
Onun için; halka ve sokağa bi kulak verip, dinleyin.
Dahası; "gazete" manşetlerine konu olan; usulsüzlükler zincirini bi okuyun.
* * *
Dedik;
Vebali ağır bir Diyarbakırspor tahribatı var!
Kısaca;
2011 yılı çok önemli bir zaman dilimine sahip. Ki seçim sürecine girdik.
Herkes kendisine özgü şimdilik "not" alıyor.
Seçim zamanı karşınıza söz verip yapamadıklarınız kadar Diyarbakırspor da çıkacak.
En azından bizim gibiler, bu kentin markasının bu kadar aşağılanmasına ve iflasa gitmesine neden seyirci kaldığınızı hatırlatacak?
Kendi adıma söyleyeyim;
"Her seçimle" alakalı yazımda Diyarbakırspor'un bizlere yaşattığı "onur kırıcılığı" hatırlatacağım.
* * *
Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener!
Bize göre. Birçok kişiye göre; Diyarbakır düşmanı.
Ki Diyarbakırspor'un bu hale gelmesinde onun da payı yok değil.
Ama; kafalarını kuma gömenlerin, kör ve sağırları oynayanların.
Diyarbakırspor üzerinden "nasıl vurgun" yaptıklarını; o gördü ve soruşturma başlattı.
Bakalım; Yardımcı hocaya 500 bin. Tercüman'a 43 bin. Ve futbolculara şişirilmiş sözleşmeler.
Hepsi "deşifre" olacak.
Beni arayan çok sayıda taraftarın serzenişinden biri de;
"Savcılar nerde, hâkimler nerde, hukuk yok mu?" idi.
* * *
Aslında;
Hâkim de, savcı da var. Hukuk desen ha keza!
Her ne kadar; "konum ve yapı" siyasi tartışmaları ihtiva ediyorsa da var.
Lakin "zülfüyâre" dokunulmasını istemeyenler de var.
Dün bu "noktanın" hassasiyetini konuşurken, Saffet Azbay hatırlattı.
Bir kaç yıl önce; Ankara'dan Diyarbakır'a gelen Şahin Ulu adlı spor adamının yürüttüğü incelemeyi.
O gün; Diyarbakırspor'un borçlarının incelenmesi için, Diyarbakır'a davet edilmişti.
Herkes bir beklenti içerisinde;
Diyarbakırspor'da nihayet temiz eller operasyonu olacak diyordu.
Merhum Gaffar Okan'ın dönemini de hatırlattı. Kulübü nasıl aldıkları ve borçlardan nasıl arındırdığını.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı.
Adam birkaç gün kaldıktan sonra birden bire gitmeye karar verdi.
İşin içerisinde çapan oğlanı olduğunu sezince;
Biz de kendisini Söz TV’de canlı yayına aldık.
Arkadaşlarımız sordu;
"Bu borçları temizlerim dediniz. Peki, ne oldu da temizlemeden gidiyorsunuz?"
Cevabı çok düşündürücü oldu.
"Trabzonspor’un borçlarını indirdim ama Diyarbakırspor’un mümkün değil.
Çünkü burada zülfüyâre dokunmak mümkün değil"
Aynen de öyle!
Zaten; Diyarbakır'ı ve Diyarbakırspor'u. Kısacası; yaşanılan ve yaşatılan tüm olumsuzlukların "zemininde" bu zülfüyârlar var.
Çünkü
Dayılar, yeğenler, kirveler, enişteler, kayınlar, ağa ve beyler.
Yıllardır Diyarbakırspor’u siyasi getirim uğruna kullanmışlardır.
Öyle olunca da; "davul da, tokmak ta, para da güç de" belli bir kumandanın elinde olmuştur.
Çark bildikleri gibi dönmüştür.
* * *
Tıpkı;
Bugünkü hal-i durum gibi.
Çağrım var. Tabi bu çağrım herkese! Etkili ve yetkili olan tüm zevata.
Gelin;
Diyarbakırspor'u bu batak halden "yanlışın neresinden dönülürse kardır" deyip bismillah diyerek kurtaralım.
Ve "Temiz eller operasyonunu" başlatalım.
Müfettiş mi,
Savcılar mı,?
Futbol Federasyonu mu?
Spor çok hassas ve aciliyet isteyen, kritik yapıya sahip.
Eğer bu "kirli işkembe" temizlenmezse, bir süre sonra "kangren" halini alır.
Tabi ki temizlenmesi için üstüne düşeni yerine getirmeyenler.
Onlar da bilsinler ki;
"Mucurlu yol" misali her an kaza yapabilirler.
Özellikle;
Kentin yöneticileri, siyasileri bu "mucurlu yol" çok çabuk insanı uçurur.
Böyle rezaletlerin icra edildiği ortamda; uçurum "sonucu" kaçınılmazdır.
O nedenle ilk adımı da kentin yöneticileri, atanmışları ve seçilmişleri atsın diyorum.
* * *
Ve bir çağrım da; Şu anki yönetime.
Dün de; ifade ettim. Daha fazla;
Kamuoyunda kendinize düşman ve itibar düşüklüğü yaşatmayın.
Diyarbakırspor'a da kötülük yapmaya devam etmeyin.
İstifa denilen mekanizmayı devreye sokun, son kötü hadiseniz bu olsun ki; barı size iyilik olsun.
Çetin Sümer.
Pazartesi günü "koruma ve kollama" pozisyonundan çok.
Bence bu yönde; "düşünce ve görüş" ortaya koymalı.
Çünkü;
Hem kendisine, hem ailesine, hem yakınlarına yeter "zarar" verdiği.
Artık; "Ateş topu" gibi; her tarafı yakıp-yıkıyor!
Tabi kendi kendini de; yakarak.