DUMANSIZ "ATEŞ" OLUR MU?
Haberdar olmayan yoktur.
Hanefi Avcı'nın tutuklanma hadisesinden.
Tutuklu!
Suç vasfı; "Devrimci Karargâh" isimli sol bir örgüte yardım ve yataklık etmek!
Ne diyelim;
Hak tecelli ede.
Dünden beri "pür" dikkat takip ediyorum; özellikle "fikir" icrasında olanların ne düşündüklerini.
İrdeliyorum kim ne diyor diye?
Doğrusu;
Son dönemlerin "paranoyak" düşünce girdabında seyreden fikir polemiği burada da var.
Hani her hadisede "vuku bulan" tarafgir tavır takınma var ya; "Sazan balık" misali; atlamak!
Hüküm icra etmek.
İşte öyle bir durum var.
Bir kesim var ki; suçsuz tutuklama komplo kesip atıyor.
Hem de öyle böyle değil;
Tabiri caizse limon sıkan. Ya da; "peşin" hükümle suçsuz, yargısız infaz yapılıyor diyen.
Kimse; "hak tecelli ede diye" bir ifade kullanmıyor.
Ya da; "bir derin nefes" alıp; süreci tahlil etmiyor.
Neyse biz diyelim; "hak tecelli ede" diye!
* * *
Dedik ya geçmişi biraz sorgulamak ta lazım!
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz diye lügatımıza giren bir söz var?
Avcı'nın tutuklama fezlekesinde ifade edilen şekliyle; Hanefi Avcı teröristlere Yardım ve yataklık yapmış mı?
Şuan için akli selim olayı irdeleyen herkesin kafasında "cevap" aradığı soru bu!
Tabi; hukuk da bu soruya cevap arıyor?
Kesin hükmün verilmesi için; o da zaman gerekli.
Avcı!
Savcıya konuşmadı, susma hakkını kullandı, hâkime ise anlattı.
Ama ne anlattığını şuan için bilmiyoruz.
O nedenle bekleyip göreceğiz, zaman işledikçe neyin ne olduğuna daha vakıf olacağız.
* * *
Ama benim en çok;
"Akla ziyan" kabul ettiğim daha 24 saat dolmadan Avcı için hüküm verenler.
"Dürüst ve suçsuz?" diye!
Hatırlarsanız;
Ergenekon ilk patlak verdiğinde de aynı düşünce hâkimdi bu kesimdeki zevatta.
Sonra;
"irin aktıkça" sesler kesildi, düşünceler farklı bir konsept aldı.
Biz şuan için;
Sadece olabilir mi, olmaz mı?
Birilerinin komplosu mu?
Yoksa gerçek bir "suç" teşkilatlanması mı?
Soru ekseni bol bir vaka olması münasebetiyle; söyle de söyle diyemeyiz!
İnsan beyninde; ilk etapta "ciddi" bir vicdani sorgulama fırtınası esmiyor değil?
Esiyor!
Özellikle;
Hadisenin "kendi" içtihadındaki dokusu.
Ve tabi ki "öncesindeki" gündemi meşgul eden zaman.
Arıza yaratıcı!
* * *
Bakınız!
Birçok kişi şöyle diyor;
Bu adam 30 yıldır Devlet memuru.
Ki bu memuriyeti "az-buz" bir memuriyet değil.
Devletin "güvenlik" sibobu olarak yer almış biri.
Polis!
Ve bu mesleğin birçok "basamağında" görev yaptı.
Hatta
İstihbarat’ın en gözde ismi oldu.
Bir çok ilde Emniyet Müdürlüğü.
Şuan bile Eskişehir Emniyet Müdürü...
Unutulmaz icraatları da var.
Mesleği icra ettiği zaman dilimi içerisinde hayli "isminden" söz ettirdi.
Mesela;
Susurluk çetesinin deşifre edilmesinde önemli "rol" oynayan kişilerden biri!
Gidip ifade verdi, Meclis Araştırma Komisyonuna!
Yani;
Tüm bunları "şeceresinde" bulunduran kişi suç işlemez.
Herhangi yasadışı bir faaliyetin içerisine girmez.
Kabulü mümkün mü?
Hayır!
* * *
Eğer böyle düşünüyorsak;
O zaman "gözümüzü ve kulağımızı" bazı gerçeklere kapamış oluruz.
Hem hâkim ve hem savcı oluruz!
Onun için biraz; "resimlere" ve içeriğine bakmak gerekir.
Şöyle ki;
Türkiye'nin "geçmiş karanlık" döneminin şuan ortaya çıkan resmi.
Ergenekon çatısı altında toplanan "Derin devlet" yapılanmaları.
Gladyo "dokusu".
Kürt mevzusu ekseninde 50 bine yakın insanın katledilmesi süreci.
İşlenen 17 bin faili meçhul cinayet.
JİTEM.
PKK İtirafçıları.
Gibi "kendi" karanlıklarında; bataklıklar oluşturan zihniyetler.
Velhasıl;
Kimin eli kimin cebinde, kimin eli hangi oluşumun silahında olduğu gerçeğini "silip-atmamız" lazım.
Ki Avcı için;
"Sütten çıkmış ak kaşık" diyerek; peşin bir fikir ortaya koyabilelim!
Yukarıda sıralanan "şeceresi" paralelinde Avcı'ya yapılanları "komplo" deyip kesip atabiliriz.
Hatta
Kitabında "ne olduğu" anlaşılmayan üslupla ifade edilen "Cemaatin" aldığı bir intikam diyebiliriz.
Daha da ileriye giderek;
Polis-Savcı ve Hâkim "komplosu" diye "mühür" basabiliriz.
* * *
Sizce olur mu?
Hayır.
Çünkü ülkenin gerçek ve net "yüzü" böyle değil.
Avcı için de öyle değil.
Öylesine derin bir dönem geçirdik ve geçiriyoruz ki "kim dost kim düşman" belli değil.
Ya da; kim dürüst, kim sahtekâr?
Kim terörist, kim vatandaş belli değil.
Hatırlayın;
Güneydoğu'nun "karanlıkların" tavan yaptığı dönemde Devlet ve Devletin zevatı bölge insanını nasıl görüyordu.
"Potansiyel suçlu".
7'den 70'e herkes; "terörist" diye kabul ediliyordu.
* * *
Görenlerden biri de;
Hanefi Avcı değil miydi?
Bakın.
Dün Avcı'yla alakalı ilginç bir "vurgu" yazısı okudum.
Avcı'yı tanımlama şıkları şöyle!
A) İşkenceci,
B) İşkence pişmanı,
C) Susurluk’u aydınlattı,
D) Susurluk’u daha da kararttı,
E) Ülkücü polis şefi,
F) Demokrat polis şefi,
G) Devrimcilere hayran,
H) Devrimci katili,
I) Poliste cemaatleşmeye karşı çıktı, dürüsttü
J) Önü kesilince karşı saldırıya geçti, çıkarcıydı.
K) Avcıydı,
L) Kurban oldu.
Sanırım;
Son tanımlama da "Kep düştü kel görüntü" sözü unutulmuş.
* * *
Biri soruyor;
Sahi;
Ergenekon'dan tutuklu bulunanlar.
Ekseriyeti;
Devletin "güvenlik" takozunu oluşturan kesim.
Devlet memurları.
En az her birinin devlete hizmeti, 30 ila 40 yıl arasında.
Ama şimdi;
Devlet içerisinde bu görev süreleri içerisinde oluşturdukları "derin devletin" birer terörist ferdi olarak yargılanıyorlar.
Suç;
Mevcut düzeni yıkmak.
Anayasal suç teşkil edici; "darbelere" girişmek.
Mesela!
Faili meçhul cinayetlerin kara kutusu; Albay Cemal Temizöz!
"JİTEM'i ben Kurdum. Suikastlar ben olmazsam yapamazlardı" diyen Albay Arif Doğan.
Ya da; Balyoz planı icra etmek isteyen; rütbeliler.
* * *
Bilemiyorum!
Ben de "paranoyak" bir düşünceyle şöyle bir geçmişin resmine bakmak istiyorum.
Biraz da; hatırlamalarda bulunursam iyi olur.
Hanefi Avcı'ya "yargısız infaz mı" yapmış olacağım.
Yoksa "sütten çıkmış ak kaşık" diyenlere; katkı mı sunmuş olacağım.
Doğrusu; dağınık bir durum.
Ama beynimi kemiren profili ortaya koymak istiyorum.
Türkiye'nin;
1990'da başlayan Güneydoğu eksenli "karanlık ve sisli" döneminde "az önce" saydığım birçok isim o tarihlerde bölgede görev yapmıştır.
Arif Doğan mı,
Veli Küçük mü,
Cemal Temizöz mü,
Cem Ersever mi,
Hepsi o dönemde Güneydoğu'da görev yapıyordu, "Terörle Mücadele" adı altında.
Unutmayalım ki;
Hanefi Avcı da "o yıllarda" Diyarbakır'ın gözde "İstihbaratçısı" idi!
Ve görev yapıyordu.
* * *
Yani;
O dönemin onların deyimiyle "Terörle Mücadelede" silah arkadaşları.
Yüksek sesle düşünüyorum.
Acaba diyerek.
Ergenekon "son koz" olarak Hanefi Avcı'yı kullanmak mı istedi.
Avcı da, "olur" deyip, kendini öne çıkardı.
Kendi hayatını kaleme aldığı kitabın son bölümlerine "bir kaç sayfa" sığdırıp, isteklerini yerine getirdi?
Tabi;
Bu plan tutmadı.
Evdeki hesap çarşıya uymadı misali, "kep düştü kel göründü" deşifre olundu.
* * *
Mesela
İsveç'ten haber veren Abdulkadir Aygan'ın söyledikleri.
"PKK itirafçıları Avcı'nın "kadrolu" himayesindeki elemanlar" diyor.
Şöyle diyor Aygan;
"Hanefi Avcı'nın ekibinde çalışan Murat Demir ve Murat Aydın isimli iki şahıs Perinçek'in dergisine ellerinde silahlarla poz verip, 'DTP Diyarbakır il başkanı Vedat Aydın'ı bizler öldürdük' diyorlardı".
Galiba;
Önümüzdeki günler Avcı vakası üzerinden Ergenekon hadisesi bir hayli gündem teşkil edecek!
Bilemiyorum;
Avcı'ya Diyarbakır'da görev yaptığı süre içerisinde "kimlerle" ilişki içerisinde olduğu.
Dostluklar, kirvelikler.. Ve tabi ki; "hangi" itirafçılarla hasb-i hal içerisinde olduğu da; sorulabilinir mi?
Sonuç itibariyle;
Avcı'nın "yaşam felsefesi".
Ortaya çıkan hadiseler zinciri.
Savcı ve Hâkim’in önündeki "dosya" içerikleri.
Polis, Savcı ve Hâkim üçgenindeki gelişmeler.
Ciddi manada; kafa karışıklığı ihtiva etmektedir.
Eee!
Dumansız "ateş" olur mu?
Demokrasinin güçlenmesi.
Değişimin ve dönüşümün ihtiva etmesi "öyle" kolay değil.