Düşünün; Diyar-ı Bekir’i ve Amed-i!
Öyle ya;
Diyar-i Bekir!
Nam-ı diğer; Güneydoğu'nun Paris’i!
Amed'im.
Yerküresinde,
En eski yerleşim birimlerinden biri.
Kuruluş,
İnşası M.Ö.3000 yılına kadar uzanıyor.
Dört bir tarafı "surlarla" çevrili tek, kent!
Medeniyetlerin beşiği Mezopotamya'nın "ana karargâhı".
* * *
Ve bugün!
Bu kentin yaşayanları olarak, "hal-i durumu" hasb-i hal edersek.
Pek tabi ki;
"Şehir milliyetçiliğinden de" dem vurursak.
Diyarbakır,
Diyar-ı Bekir ve Amed'imin hal-i nice diye sorar isek?
Peşin İfade edeyim, "anlam ve yapıları" yitirdiğimiz yerdeyiz.
Nedeni, ne derseniz?
Hal-i âlem ortada.
* * *
Ne,
Geçmişin bize bıraktığı "mirasa" sahip çıkmışız?
Ne de;
Bugüne özgü "yaşanılır" bir ortam yaratmışız.
Hep,
Cepten hoyratça yemişiz.
Eklenti yapmışız, ama dönüp "tek hamlede" tüketmişiz.
Sebebi de;
Ahali olarak "yerel" ve kent anlamında; "sahiplenme" ruhuna sahip değiliz.
Yani;
Şehrimize ve yaşadığımız alana, solduğumuz havaya, atmosfere "pek" alaka göstermiş değiliz.
* * *
Hep,
Günübirlik hadiselere ve yaşam alanlarına bakmışız.
Tıştek nabe?
Devjeberde.
Yani,
Bir şey olmaz. Bırak gitsin.
* * *
Şöyle;
Gözlerinizi bi kapayın, "düşünün".
Ve şehrin,
Yaşam alanlarını "gözlerinizin" önüne getirin?
Sonra da,
Az sonra aktaracaklarımı da "hayal" ederek, havsalanıza alın.
Tabi;
Peşinen ifade edeyim siyasi "görüşlerden" arınmış bir ruh haliyle, bunu yapın.
* * *
Çünkü
Burada "akıl terazisine" alacağımız, "yaşam" alanlarımızdır.
Evet;
Diyebilelim iyi ki, Diyar-ı Bekir’de yaşıyorum!
İyi ki, Amed'liyim!
Burası;
Yerküresinde en yaşanılır bajeridir(kenttir-şehirdir).
Arınmış,
Bir zihinle, kulak ve gözleriniz satırlarda olsun.
* * *
Diyar-ı Bekir.
Doyumsuz bir yeşilliğe sahip.
Öyle ki,
Her bireye, bir metre kare yeşil alan düşüyor.
Parklar,
Şelaleler, doyumsuz tarihi manzaraları mekân edinmiş, restoranlar.
Kır evleri.
Betonarmeden,
Uzak ağaçlıklar içerisinde devasa yapılar.
10–15 katlı bina.
Ama yeşillikler ve ağaçların iç dokusuyla; kaybolmuş gibi.
* * *
Tarihi surlar.
Burçlarıyla, "turizmin" hizmetinde.
Turist rehberleri cirit atıyor.
Her Sur'un dibinde bir danışma bürosu.
Turistler cıvıl cıvıl.
Yedi düvelden, gelmişler.
Sadece;
Bir yıl içerisinde 1 milyona yakın turist gelmiş.
Kimi tarih, kimi inanç turizmi için.
Onlarca beş yıldızlı otel.
Dinlenme alanları.
Gelir ve istihdam yaratan, "bacasız fabrikaya" kazandırılmış işlerlik.
* * *
Şehir içi yollar.
Bal dök, yala misali.
Otoparklar.
Çok katlı, her mekân ve yapının altında; "araç parkı".
Çevre yolu.
Trafik akışı. Sinyalizasyon.
Araç sürücüsü,
Yaya trafiği "tam bir saygı" çerçevesinde; "yol" verici.
* * *
Çöp.
Bir tek izmarit göremezsiniz.
Ya da yere tüküren mi. Olamaz.
Temizlik görevlileri her cadde ve sokağın başında; 24 saat mesaide.
Çevreyi kirleten var mı, "trafik polisi" gibi müdahale.
Anında; "kabahatler" kanuna muhalefetten ceza.
* * *
Mahalle. Sokak. Siteler...
Tertemiz.
Herkes, "evini ve sokağını" temiz tutuyor.
Biri kirletti mi,
Semt sakinleri "en büyük" kabahat işlemiş noktasında "uyarıyor".
Kentimizi,
Mahallemizi, sokağımızı temiz tutalım diye?
* * *
İdareciler.
Siyasetçiler, yerel yöneticiler,
En kutsi görev misyonuyla, "hiyerarşi" içerisinde.
Hepsi;
İşinin ehli, görevinin başında.
Tek düşünce; "halka hizmet".
Vaki değil;
"Siyasi" mülahazalar arenasında "güreşte" el ense tutması.
Kurumlar.
Saat gibi; hepsi "tıkır tıkır" işliyor, "bugün git-yarın gel" yok.
İş bitirme.
Yolsuzluk, usulsüzlük, üçkağıt.
Adam kayırma.
Gibi;
Ahlaki bir erozyon mu, "ne mümkün".
* * *
STK'lar.
Kanaat önderleri,
Akıl diyebileceklerimiz.
İş adamları.
Esnaf.. İşletmeci, istihdam yaratıcı..
Hepsi.
Canhıraşane bir şekilde; "mücadele" azminde.
Her ne iş, ya da yapılan-edilen varsa "kent ve kent ahalisi" içindir.
Ne siyasi bir gelecek hesabı, ne de makam mevki ve yeni imkânlar elde etme gayesi.
Kabil değil.
* * *
Siyasiler.
Hepsi; "yek vücut" misali.
Ne varsa;
Ne konuşulacaksa, "Amed’imin ve Diyar-ı Bekir-im" içindir.
Yatırım mı..
İstihdam alanları mı..
Sorunların çözümü mü?
Yeni projeler mi?
En babası, "benim şehrime" olacaktır, deyip "iktidarına, hükümetine ve partisine" dayatıyor.
Önce;
"Benim Diyar-ı Bekir-ime" yapılacak diyor.
Parti mi,
Siyasal düşünce mi, "önemli" değil, kentim için bir araya her zaman gelirim.
* * *
Eğitim kurumları. En baba hale sahip.
Üniversitelerin kapılarında gençlerimiz uzun kuyrukta.
Öyle ki;
Artık "üniversitelerin" en üst seviyelerine bile, "rica-minnetle" gidiyor.
Başarı yüksek.
Sosyal,
Siyasal ve ekonomik günlük hayat mı, "değme" gitsin.
Ne fakir,
Ne yoksul,
Ne işsiz,
Ne biçare diyebileceğimiz, mağdur biri,
Yok. Bulamazsın.
Herkes;
En baba haliyle "geçinip" gidiyor, zenginlik denizinde.
* * *
Spor.
Enva-i; Futbol, basketbol, voleybol, tenis ve diğer branşlar.
Hepsi en ateşli taraftar ve takım ruhuna sahip.
Diyarbakırspor.
Avrupa'nın değil, dünya takımlarıyla boy ölçüşüyor.
Basketbol.
Voleybol.
Diğer ata sporları.
Madalyonların,
En dehşetli "24 ayarına" sahip olanı bizde.
Alt yapı.
En cevherli yapıya sahip.
Bir de;
Sahip çıkmamız var ki; "evlat gibi".
Dünya,
Avrupa ve ülke şampiyonları "baş tacı".
Ev, araba, iş. Ne dersen?
* * *
Bir de;
Gençlerimiz, çocuklarımız.
En sosyal alanda.
Uyuşturucu.
Tiner.
Bally.
Esrar, eroin, hap, kokain.
Ne mümkün kimse kullansın.
Sur diplerinde.
Ya da okul önlerinde "kimin haddine" düşmüş "satış ve torbacılık" yapsın.
Polis,
Semt sakinleri, okul idarecileri "anında" enseler.
Cesurlar.
* * *
Hisseder gibiyim.
Sıkıldınız.
Hatta "bizle" alay mı ediyorsunuz diye, içinizden de geçiriyorsunuz.
Ne diyeyim.
Sizler,
Arınmış bir ruh haliyle, "Diyarbakır'ı" düşünürken.
Ben de;
"Hayal âlemine" dalıp, "istediğim Diyarbakır'ı" gözlerimin önüne getirdim.
Bilemiyorum;
Karar sizin. Ben yazdım, siz de okudunuz, karşılaştırın.
Yaşadıklarınızla, gördüklerinizle, benim yazıya döktüklerim ve hayal ettiklerim "neyi" hikmet ediyor.
Her şeye.
Ama her şeye rağmen, "şehir milliyetçiliği" ruhuna alerji oluyorsak da.
Diyarbakır'da,
Diyar-ı Bekir de
Ve Amedim de "yaşamak" zorluklarla boğuşmak olsa bile; "güzeldir".