ECZACILAR İSYANDA!..
Dün sabah erken saatlerinde Diyarbakır Eczacılar Odası Yönetimi Kurulu'ndan mesaj aldım..
Sosyal medya hesabımdan gönderilen bir mesaj..
Ömer bey lütfen dikkate değer görün notuyla gelen mesaj, aslında yazılı bir basın açıklaması…
Açıklamayı okudum..
Ciddi konular içeriyor…
Aktarılan bilgilere göre, ki daha önce de, buradan konu etmiştim, özellikle de "nöbetçi eczane önlerinde oluşan uzun uzadıya kuyruklar ve ilaç yokluğu nedeniyle vatandaşların, eczane eczane dolaşma hallerinin sağlıksız bir süreci işlettiğine dair!..
***
Yani; "ilaç teminindeki" kriz, dün olduğu gibi 2022'nin başında da giderek de büyüyor..
SGK'nın "ödeme listesinden" çıkardığı ve piyasada uzun süreden beri "bulunmayan ilaçların" ciddi bir "halk sağlığı" sorununa yol açtığı artık tartışılmaz bir gerçek..
Ki bu durum, eczacılar ile vatandaşı da fiziki şiddete varan düzeyde "karşı karşıya" getirmiyor değil!..
İki arada bir derede kalma misali..
Doğru, hem eczaneler hem de vatandaş, SGK ile İlaç Firmaları arasındaki "döviz kuruna odaklı" anlaşmazlıkları yüzünden; "vahim sorunlar ve sıkıntılar" yaşıyor…
Halk deyimiyle; fırsatçılık var!
***
"İlaca erişimin bir hak olduğu gibi" erişilememesinin de "insan hakları" ihlali olduğu kadar "sosyal devlet" kavramını da yerle yeksan eden vaziyet, yasal mevzuata göre de "suç" teşkil ettiği tartışılmazdır…
Yaşananlar karşısında Eczacıların tıpkı vatandaşlar gibi "isyana" varan serzenişlerini bu minvalde, dikkate almak lazım…
Çünkü konuşan sadece eczacılar değil, vatandaş da var!…
***
Açıklamada özetle şu ifadeler yer alıyor..
"Ülkemizdeki önemli bir ilaç firması, belirttiğimiz nedenlerle uzun süredir piyasada olmayan bir ilacı, SGK’ya taahhüt ettiği iskontoyu uygulamadan depolara gönderme kararı aldı.
Covid tedavisinde de önemli bir bileşen olarak kullanılan kan sulandırıcı bu ilaçlara vatandaşlarımız kutu başına 116 TL’ye varan bir ödeme yapmak zorunda kalacaklar.
Başka bir deyişle SGK’lı da olsa, bu parayı verme imkânı olmayan vatandaşlarımız ilaca erişemeyecekler."
***
"SGK’nın karşılamadığı, piyasada olmayan ya da üretici firmaların iskonto uygulamadığı ilaçların fiyatlarından eczacınız sorumlu değildir" diyen yazılı açıklamada şu uyarı yapıldı.
"Özellikle pandemi sürecinde üretici firmaların ilacı bir kâr aracı olarak görmeleri; kamu yetkililerinin bu sorunu çözmek için adım atmaması kabul edilemez.
Eczacılar vatandaşlarla temas halindedir ve yaşanan tüm bu sorunların yükünü giderek artan şekilde taşımakta, görevlerini yapamaz hale gelmektedirler.
Kamu yetkililerini bir an önce bu sorunlara çözüm bulmaya davet ediyoruz.
İlaca erişim bir haktır.
Hiçbir firma ve yetkili bu evrensel sağlık ilkesini bozacak kararlar alamaz, uygulayamaz."
***
Gelinen aşama için eczacının da, vatandaşın da “canı burnuna gelmiş” öfkeyle soluyor..
Bunu minimize edecek olan da, devlet-i aliye olduğu gibi, ilaç firmalarının "fırsatçılığı" terk etmesidir…
***
GÜZEL OLAYINDA İKİ NOKTA!..
Birinci nokta şu!..
PKK ile HDP'liler arasında "bir bağ, bir ilişki, birliktelik yok demek", abesle iştigaldir…
Safdilliktir..
Ki artık kabul edilmesi gereken bir realitedir; tarafların birlikteliği!..
Bunu da salt HDP Milletvekili Semra Güzel'in örgüt üyesi Volkan Bora ile olan "sevgili" ilişkisi üzerinden okumak, bağlantı kurmak da doğru değil..
Çünkü, 90'lardan itibaren bu ilişki gelişerek bugünlere geldi…
PKK kırsalda, HDP ise düz ovada varlık gösteriyor!..
Biri illegal, diğeri legal görülüyor!….
Ki Güzel'in dışında "dağda faaliyet gösterip" sonra Vekil olan isimler de yok değil..
Teşkilat yöneticiliğine terfi eden de..
Kısacası ilişkileri inkar eden yok..
Kendileri de "ilişkimiz yok" demiyorlar..
"Biz sırtımızı kimlere dayadık" sözünü söyleyenleri hatırlarsak…
Ama, demokrasinin teamülü, yasaların benimseyiciliği, bu "realiteyi" nasıl görüyor derseniz?..
Orda durup, düşünmek gerekir!..
Onu da, zamana, konjonktüre göre nasıl okuduğu ve mevzuatları nasıl işlediği, "hal-i durumla" irdelediğinizde, akla ziyan bir sonuç çıkıyor…
İşte bu noktanın sonucunda netleşen tablo; "Yaman çelişkiler yumağını barındırmıyor değil?…
***
İkinci nokta şu..
Semra Güzel'in 2017'de terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlarda etkisiz hale getirilen örgüt üyesi Volkan Bora'yla olan "gönül ilişkisini" gösteren fotoğraflar!..
Ki Güzel, resimlerin ortaya çıkmasından sonra yaptığı açıklamada; "gönül ilişkisini" sevgili üzerinden, itiraf etti..
Hatta detaylarını da aktardı..
Yani, PKK'lı Bora ile olan "bağlarını, kırsala gidişini, görüşmesini" inkar etmiyor..
Bu resimleri de, HDP'den milletvekili olmadan önce çektirmiş..
İddiası, 2015'te görüştüm..
Bora da 2017'de öldürüldü..
Güzel ise 2018 seçimlerinde HDP'den Diyarbakır Milletvekili seçildi..
Resimler, ilişki içeriği bir bütünlük içerisinde vaziyetin "kanunlar önünde" karşılığı "suç teşkil" edişini, o yargısal süreci bağlar!..
Ancak kafa karışıklığı yaratan, terör örgütü üyesi Bora'nın öldürülmesinin üzerinden, 5 yıl geçtikten sonra "bu resimlerin üzerinden çıkan cep telefonunda yer aldığının" basına yansıması, ya da servis edilir hali, neyin hikmeti?!…
Ve yine bu beş yıl süreç içerisinde "kolluk kuvvetlerinin" elinde bu cep telefonu ve resimler var idiyse; neden bugüne kadar beklendi?..
O gün işlem görmedi..
Bu noktanın sonucu netleşen tablo birinci nokta gibi "Yaman Çelişkiler" yumağını içeriyor..
***
Hasılı kelam; "yaman çelişkiler" içeren mevzuya dair hal-i hazırdaki fikri beyanım bu yönde..
Zaman ne gösterir onu bilmem?..
Yargısal süreç neyi işletir, yeni dokümanlar, resimler, belgeler ortaya çıkar mı, çıkmaz mı, onu önümüzdeki günlerde göreceğiz…
Tabi ki siyasi yansıma da..
Partilerin tavırları..
HDP'ye karşı CHP ve İyi Parti'nin duruşu ne olur?..
Yani etkenler çok..
Yani, hadisenin seyrine göre biz de konum alıp, irdeleyip, hasb-i halimizi sürdüreceğiz…
Şimdilik bu kadar diyelim..
***
PALAVRA, PALAVRA!?.
Bilmem hatırlar mısınız!..
Yazı başlığındaki sözler Ajda Pekkan'ın şarkı sözleriydi..
"Palavra, palavra!" giderdi..
Erken seçime dair "kehanetler" üreten muhalefet liderlerinin, "takvim vermesi?"…
2021'in ilk yarısı denildi, tutmadı..
Sonu denildi tutmadı..
2022'de Haziran'da olacak, erken seçim denilip, duruldu..
Şimdi de, Eylül deniliyor!..
Gerçek şu ki, "verilen hiçbir tarih" tutmadı…
***
Yani, Ajda'nın şarkı sözleri gibi "palavra, palavra, palavra" kaldı..
Bakalım, 2023'e kadar daha "kaç tarih verilecek?"..
Nasıl olsa, palavra "rüzgarı" esip duruyor..
Eee alıcı ve satıcısı da olunca, ne diyeceksin!?..
Merak ettiğim bir soru var!..
Eğer ki, "erken seçim olursa, eğer ki seçim yine 2023'te" olsa da, Kemal Bey "Cumhurbaşkanı adayı olarak" sahne alırsa, "yerine kim gelecek, ya da CHP'nin başına kim oturur?"..
Hissetmiyorum!..
Ama muhakkak ki, CHP kendi içinde "bu sorunun" yanıtı noktasında, hayli heyecan verici bir akıl eforu sarf ediyordur..
Kemal Bey'den sonra; kim başkan?..
Kulislerde bir iki isim zikredilmiyor değil!..
***
Neyse, o isimlere girmeyelim!..
Malum, "yıpranmasınlar" malum çok çabuk da "fikir ve rota değiştirici" oldukları için, kalsın!..
Zaten her kim olursa olsun, gelirse gelsin "karar verici olan yerli değil, ecnebidir…"
***
GÜNÜN SÖZÜ
Topraktan geldik, toprağa gideceğiz. Mühim olan, çamurlaşmamak.