EJDERHAYLA BOĞUŞABİLMEK?
Seçime dair "aksiyon" içeren vakalar doludizgin!
Enva-i,
Şekille organizasyonlar icra edilerek "olaylar" körükleniyor.
Şiddet, çatışma, terör, kan ve gözyaşı...
Sonrasında siyasi "etnik" inkârı!
Bir de;
Bu seçimde "ilk" olma özelliğini alan "belden aşağı" rezilliklerin, deşifresi.
Güneydoğu'da ayrı,
Batı ve iç Anadolu da "farklı" siyasi mülahazaların üretilmesi.
Velhasıl;
Hepsi farklı mekân, zemin ve düşünce "oluşturuyor" ise de.
Tarihin,
Tekerrür halinin sindirdiği tecrübe penceresinde baktığımızda şu gerçek çıkıyor.
Hepsinin;
İç dünyaları "bir kapı" önünde, kesişiyor.
Dallar,
Farklı ama "kök" ve yeşeren dallar bir toprakta, suyu da aynı membadan geliyor.
***
Tabi;
Üzerine "kurgulanan" senaryonun içtihadı, birçok mevzu başlığı taşımaktadır.
Hani,
İlk anda "istediğinize" ulaşamadığınızda "bu olmazsa" bari bu olsun dersiniz ya.
İşte;
Böylesi bir "aksiyon" içerici, senaryolar zinciri sahneye konulma gayreti var.
Birincisi;
Seçimi "sabote" etmek.
12 Haziran'ı "getirmeden", ülkeyi tar-ü mar etmek.
Bu olmadı mı?
İkincisi;
Seçim sonrasında "Sivil Anayasayı" akil kılmak.
Seçimden,
Çıkan iktidarı "devre" dışı bırakıp, vesayeti ve derin kurulların hayatını devam ettirmek.
Şayet,
Bu da becerilmezse.
O zaman üçüncüsü devreye girecek.
O da;
Siyasal ve Etnik Kimlik "üzerine" çatışmaları körükleyip Kürtlerin coğrafyasını şuan ki gibi "sokakları" savaş alanına çevirmek.
Berisinde,
Ülke geneline "sirayet" edip, Kürt-Türk hizipleşmesiyle, sokağa dökmek.
Ve böylece;
Askeri "vesayete" haklı bir zemin oluşturmak.
Olmadı.
***
Tüm bu "senaryoların" içtihadı, toplumda itibar görmeyip, atıl kaldı.
Pusudakiler de,
Cesarette "zayıf" kalıp, cesaretsizleşirse.
O zaman da,
Yine Güneydoğu "eksenli", Ortadoğu'daki ülkelerde vücuda getirilen "iç ayaklanma" halini yaşatmak.
Şuan;
Ulu orta "gelişen" vakaların zincir halkaları bu okumayı getiriyor.
Belki,
Dereyi görmeden paçayı sıvama düşüncesi olarak, ilk etapta gören olabilir.
Böylesi,
Felaket tellallığı getiren "senaryoları" Türkiye kaldırmaz diye!
Öyle.
Ama "emareler" ve diğer Ortadoğu'daki ülkelerin "geldiği" noktaya baktığımızda, "benzer hal" mevcut.
Yani,
"Kaçar" bir, durum icra edilmiyor.
* * *
Kaç gündür;
Bu minvaldeki meramımı dilimin döndüğü kadarıyla, aktarıyorum.
Tabi ki;
"Keskin" ifadeleri de, yumoşlayarak anlatıyorum ki "birileri" düşünce arızasına girmesin.
Hassas.
Bir o kadar da "farklı" düşünceleri üretebilecek bir hal.
Çünkü;
Sürecin körüklediği atmosfer en çok Kürtlerin "kanına ve canına" mal olmaktadır.
Yani,
Derin organizasyon masallarda ifade edilen "ejderha" gibi, çok başlı ve çok kollu.
Görmek lazım!
Bölgedeki,
Çatışma, operasyon ve ölümlerin yarattığı "tepkisel" hal kime yarıyor?
Batıdan baktığınızda;
Kan, gözyaşı ve şiddet, getirisi olan korku imparatorluğu sözde BDP'ye yarıyor.
Güneydoğu'dan baktığınızda;
Vaka tamamen, Türk Milliyetçiliğinin "değirmenine" su taşıyor. Ama bu su; MHP'ye değil, AK Parti'nin değirmenine gidiyor deniliyor.
Bana sorar iseniz;
"Belki" sandıktaki oy oranına bir kaç puan "kar getirisi" olabilir.
Ama;
Bu getirinin bir de "geri tepmesi vardır". İşte o da, yediğini kusmadır.
* * *
Sade,
Bir dille ifade edilirse Kürt sorunu "MHP'siz ve BDP'siz" çözülür mü?
Ya da;
Parlamento'da "zıt" düşünceler değil, tek düşünce hâkim olursa, mesele hal olur mu?
Sizi bilmem.
Ama ben diyorum ki; "mümkün" değil.
Zaten;
Bu mümkün değil kesinliğinden yola çıkılarak, şuan ülke üzerinde "o çok başlı" ejderhanın senaryoları üretiliyor.
Mesela;
MHP'deki,
"Kaset aksiyonu" ve Bahçeli'ye ilişkin "tehdit" mektubu hepimizin malum!
Sanal âlemde,
"Ustura" gibi kesiyor. Öyle görünüyor ki; "seçim" süreci içerisinde daha bir aksiyon alacak.
* * *
Peki,
Bu kolektif "organizasyonun" sahibi kim?
Ya da;
Kimler MHP'ye "bel altı" saldırı gerçekleştiriyor.
MHP'ye bakarsanız;
Müsebbip AK Parti ve onun cenahındakiler. Ki medyanın bir kesimi de öyle diyor.
Bana sorarsanız;
İşin organizatörü "o ejderha" dediğimiz, yeraltındaki yapıdır.
Çünkü;
Anketlerde görüyor İktidar yüzde 45'lerin üzerinde. Bu da; "salt çoğunlukla" iktidar demek.
Meclis sandalyesine tekâmülü; 330'ün üzeri.
Öyle ise,
MHP-CHP koalisyonlu "hükümet" mümkün değil. Mayası tutmayan bu hal, MHP'nin "baraj altı" kalmasıyla yeni bir yol imkânı geliştirilmeli...
O zaman;
MHP'nin, Bahçeli'nin "enva-i" kirli çamaşırı ne varsa "ortaya" dökülsün.
MHP,
Dibe vursun.
AK Parti, mevcut halin üzerine çıksın. BDP'de, Meclis'te olsun.
Ülkücüler de 12 Haziran'dan sonra sokakta olsun.
* * *
Hatırlarsanız;
12 Eylül ihtilalinin "aktörlerinden" birinin, ülkücü kesim olduğunu.
O dönem;
Solun önünü kesmek için sokağa ülkücüler sürüldü. Çatışmalar, toplu kıyamlar yapıldı.
Perde arkasındaki organizatör yine bugün gibi o gün pusuya yatan "Derin" yapı idi.
Sonuç itibariyle;
BDP'de, MHP'de ve özellikle AK Parti "ulu orta" gelişen, meseleleri net okumalı.
Ve o minvalde;
Geren değil, umut veren "siyasi söylem" ve atmosfer geliştirmeleri gerektiği gibi; "demokrasinin" elini de güçlendirmeli.
Bilinmelidir ki;
Türkiye'nin "Kurtuluş" reçetesi ve alternatifi olmayan tek yolu, "Kürt sorunun" çözümü.
Ve yeni bir Anayasa ile talepleri "güvence" altına almaktır.
Çünkü
Meclisin "demokratik" yapısı, hadiselere karşı asgari müşterek "noktayı" daha aktif ortaya koyar.
* * *
Uzlaşı,
Anlaşma ve müşterek hal olmadığı mekânda, hayır yoktur.
En önemlisi;
Siyasal zemin ve medya dün de ifade ettiğim gibi "ikiyüzlü" hamiyeti ruhiyetten arınmalı.
Çifte standart siyaset;
Hiç bir zaman sorunların "çözüm" adresi olamaz, olduğu da vaki değil.
Onun için diyorum ki;
Yaşananlar "salt" tek gaye ve tek hedef içermiyor.
Çok başı ve boş dallı.
Velhasıl ejderhayla boğuşmak hayli zor.
Ama imkansız değil, alt etmek!