EN AKILLI ADAY KİM?

Malumunuzdur.
Ülke olarak Mahalli seçimlerin "sathı-mailine" girmiş bulunmaktayız.
Hummalı bir siyasi hareketlilik hakim.
Hem parti merkezlerinde, hem de taşralarda.
Dünkü yazımda Diyarbakır "cephesinden"; kısmi olarak bu hareketlilikle alakalı bazı detaylar vermiştim.
Özellikle de; AK Parti ekseninde olup bitenle alakalı.
Ve sevgili Mazhar Bağlı hocanın "manidar" görülen;
"Belediye Başkan adayının Kürt olup olmaması önemli değil" tezini anket sonucu diye deklare etmesi.
Lakin şuan için bu mevzuu askıya almış durumdayım.
Onun için de; asıl mevzuya gelmek istiyorum.
Yani "en akıllı kim?" hikayesine.

***

Bakınız;
Zamanın birinde, bir bilge yollara düşmüş.
Dünyanın en akıllı adamını bulabilmek için.
Ülke, kent, ilçe, köy demeden diyar diyar geziyormuş.
Derken; yolu Akşehir'e düşmüş.
Tam da Nasrettin Hoca'nın köyünden geçerken; köy ahalisine sormuş.
"Sizin köyün en akıllı adamı kim" demiş?
Köy ahalisi de; Aha şu Kavuklu olan Nasrettin Hoca'yı göstermişler.
Bilge yanaşmış, Nasrettin Hoca'ya.
Elinde bir çomak yerde daire çiziyor.
Nasrettin Hoca da elindeki çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş.
Bilge bir daire daha çizmiş ve dörde bölmüş.
Hoca da bölünmüş dört daireden üç dilimine çarpı işareti koymuş.
Köy ahalisi büyük bir merakla ikisini izliyor.
Birden Bilge hocaya hayranlık içerisinde saygısını ifade ettikten sonra tebrik etmiş.

***

Hoca ve Bilge'nin "kucaklaşmayla" son bulan ama bir tek kelimenin dahi zikredilmediği ortamı sormuşlar.
Nedir diye?
Bilge konuşmuş;
—Bu adam gerçekten dünyanın en akıllı adamı. Yere dünyayı çizdim. O da ortadan ekvator geçer dedi.
Ben dünyayı dörde böldüm, o da dörtte üçü sudur dedi.
Ben yerden buharlaşma sonucunda ne olur dedim.
O da yağmur yağar dedi.
Bilge'den alınan cevap sonrasında köy ahalisi bu kez Hoca'ya sormuş.
Ne yaptınız, ne konuştunuz diye?
Hoca cevap vermiş;
Bu adam oburun biri.
Yere bir tepsi baklava çizdi. Ben de yarısı benim dedim.
Daha sonra tepsiyi dörde böldü. O zaman dörtte üçü benim dedim. O da tepsi altından ateşi hafif hafif almalı dedi.
Ben de üstüne fındık fıstık eklersek daha iyi olur dedim.

***

Böyle bir hikayeyi niye anlatıyorum.
Merak ettiğinizi de hisseder gibiyim.
Şöyle ki; şuan Parti Bilgeleri bildiğiniz gibi diyar diyar geziyorlar.
Dağ-bayır demeden; kendilerine göre "En akıllı Belediye Başkan Adayı" kim diye?
Ne yazık ki; AK Parti için diyorum.
Bilgeler "en akıllı" adayı bulma noktasında; şuan için pek de "doğru" tercihte, akıllı stratejiyle yol aldıklarını söylemek mümkün değil.
Çünkü; konuşmayan, tartışılmayan, düşünce ve icraat "terazisine" alınmayan.
Sadece "siyasi ağabeylerin" işareti.
Sadece; "grant giyimleri.
Sadece; "çokbilmiş" dil kullanmaları.
Sadece; her işe laf yetiştiren olması.
Yeterli mi? Hayır.
Geçmişte benzerlerini gördük.
Devasa vücudu olabilir. Çok renkli giyinebilir.
Bir iki laf da üretebilir.
Ama "akıl üretmede" gerideyse.
Onun geliştirebileceği icraat ta; o beyne göre olur.

 

***

Şöyle ki;
Belediye Başkanı bir şehrin "her yönüyle" gelişmesi ve gelişmemesi noktasında "en büyük" faaliyet yetkisine sahiptir.
Onun için de; toplum için, şehir için Belediye Başkanının vasfı "çok" önem taşır.
Eğer bugün; ülkenin bazı kentlerindeki "Belediyeleri". Ya da şehirleri "örnek" gösterip, övgüler geliştiriyorsak.
Gıpta ile söz ediyorsak. Bu göreve getirdikleri Belediye Başkanının "karizmasıdır".
Vizyonudur, aktivitesi, zekasıdır.
Yani "en akıllı kişi" olmasıdır.
Ve ahali de; onun o zekasına ve karizmasına borçludur.

 

***

Demem o ki;
Kişi diyaloga ve iletişime açık olmalı.
Sağır, kör, dilsiz ve ulaşılmaz olmamalı.
Mazisi temiz.
Siyasi kirlenmenin "lekesini" almamış olmalı.
Bilen, konuşan, düşünen, şeffaf olmalı.
Ceket ilikleyen. El-avuç ovalayan, "kapı kolu" almamalı.
Dilini de, dinini de, İnancını da, hürriyetini de, özgürlüğünü de "bağımlı" görmemeli.
Parada, şöhrette, rantta, çevre vurgununda "gözü" ve fikri olmamalı.
Hele "feodal" düşüncenin üretkeni hiç ama hiç olmamalı.
Mürekkep yutmuş olmalı.
Eli kalem tutmalı.

***

Ve ne afişlerde; ne de bilboardlarda "şu rezaleti" diye; yazılar zikredilmemeli.
Özellikle de kentin "kanaat" önderleri noktasında
Yetkili ve etkili çevrelerle barışık, sözü, nazı, hatırı sayılır ve dürüstlüğünden emin olunan kişi olmalı.
Hani derler ya;
Alim kadar bilgili, cahil kadar cesaretli, kaplan kadar kuvvetli ve sağlıklı, puma kadar süratli olmalıdır.
Tabi en önemli etken de;
Şehrin Sosyo-ekonomik rezervlerini iyi bilen ve bunları harekete geçirip, şehrin ihya olması için icraatlar ortaya koyabilecek beyne, kafaya, zekaya, bilgiye ve tecrübeye sahip olmalıdır.
Yani özetle; "reis" değil.
Lider olmalıdır ki; "en akıllı" kişi diye kabul edilebilinsin.
Yoksa Bilge'nin çizimine, Nasrettin Hoca'nın çomak sokmasıyla "en akıllı" kişi diye yola çıkılırsa.
Sonra ahaliye baklava üstü fıstık-fındık hesabıyla "artık" bile yedirmez.
Lap-lüp. Rap bana, hep bana olur.
Onun için de; Siyasi Bilgeler "vitrine" değil; mutfağa iyi göz atmalıdırlar.
Ne siyasi ağabeylerin.
Ne de; eş-dost, ahbap, "kayırma" organizasyonlarına.
Bakınız; Cuma gününe az bi zaman kaldı.
Atı alan Üsküdar’ı geçmesin.