EN BÜYÜK HAZİNEMİZ!

Bilgili ve birikimli olmak.
Ya da; eğitimli olmak.
İnsanoğlunun "yaşam" maratonundaki en büyük zenginliktir.
Kazanımdır.
Bitmez, tükenmez, daima üreyen bir hazinedir.
Güç te, kudret te, nizam da, karakter de "tamamen" bu argümanlarda saklıdır.
Onun için de; hep şuna inanmışımdır;
İnsanın en büyük zenginliği "hayat birikimidir"!
Elde ettiği tecrübedir. Ve bunlardan "ders-i ibret" çıkarmaktır.
Çünkü en büyük emek, en büyük kudret ve en büyük kazanım;
"Yaşamın" zaman tüneli içerisinde elde ettiği "değer biçilemez" birikimlerdir.
Bu birikim; ne elle tutulur, ne de "parayla" satın alınır.
Tamamen yaşanır ve öğrenilir.
Yaşamın kazandırdığı insanın beynindeki "erdemliktir"
Büyük bir hazinesidir.
İstediğin kadar harca, istediğin kadar "değer" kazandır.
O daima; "ışıktır".
 
***

Taktir edersiniz ki;
Zenginlik tükenir, mal-mülk yanar biter.
Bir kibritle, elle tutulan, gözle görülen tüm birikimler "yanar, kül" olur.
Toza dumana karışır, hiçbir eser bırakmadan gider.
Hatta destek aldığınız insan dahi ölür.
Ve yalnız kalırsınız.
O hazinenin sahibi değilseniz;
Sudan çıkmış balık olursunuz.
Ama "yaşamın zaman tüneli" içerisinde;
"İnsani ve ahlaki" değerler noktasında elde ettiğiniz ve beyninizde;
"Yaşatma" idrakine vardığınız.
 "Hayat birikimine" sahip iseniz, sizin için sorun yoktur.
Sorun; onu üretime "sokabilmenizdir".

***

Onun için de; en büyük sermaye ve hazine "kendi beyninizdeki" hayat birikimidir.
Atalarımızın dediği gibi;
"Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür".
İnsanın beynindeki birikimlerin en büyük destek ve en büyük dayanak olduğunu, bu atasözü "acı ve güzel" bir dille ifade etmektedir.
Kendine güvenmeyen, kendi ayakları üzerinde duramaz.
İlahi Kudretin dışındaki hiçbir güç "beynindeki birikimi" üretemeyeni ayakta tutamaz.
Onun; yaşam adımlarını attırmasına güç olamaz.

***

Sonuç itibariyle;
Taşıma suyla değirmen ne zamana kadar döner?
Suyun var olduğu ana kadar.
Ama su bittiğinde, hangi güç o değirmeni döndürebilir?
Suyu bulsan bile, "taşıma" olduğu için, taşıyıcı bulman gerekir.
Yani "hayatın" halkaları, birbirine bağlı.
Biri diğersiz, diğeri öbürsüz olmaz.
Düşünün; hiç boş çuval dik durur mu?
Mümkün değil.
Durmaya ve destekler verilmeye çalışılsa bile, "yamuk-yumuk" bir görüntü verir.
Ama içi dolu olduğunda, "dik" görünür.

***

Peki, şöyle etrafımıza baktığımız oldu mu?
Yaşamın zaman tüneli içerisinde, belli bir yol kat etmiş olan biri; "elde etmesi gereken" o muhteşem birikim kudretine sahip midir, ya da; sahip olma derecesi nedir?
Kullanırken, doğru kullanabiliyor mu?
İşte bu tahlilde, şu yol çizilmeli diyorum.
O da; kişinin dün söylediğini, bugün "kabul" ediyor mu?
Ya da, o sözün arkasında mıdır?
Eğer küçük bir korku ve baskıya dayalı girişim karşısında; "dün söylediğini, bugün söylemedim" diyerek inkâr ediyorsa, bilinmelidir ki, "onun yaşam birikimi" yoktur.
Çünkü "günlük" hayat koşuluna endeksli, üretimsizdir.
Ne yazık ki, mesleki yönde bizim en çok sıkıntı çektiğimiz de, "hayat birikimi" olmayanlarla sıkça muhatap olmamızdır.

***

Ne makam, ne ünvan, ne de temsiliyet!
Ulu-orta söylenen, bir değil, bir-kaç kişinin "kulaklarıyla" dahi, duyduğu açıklamayı ya da sarf ettiği yorumu; bir süre sonra "söylemedim, iftira, yanlış" diye dönüş yapıyor.
İşine gelince iyi, işine gelmeyince tu-kaka misali.
Onun için hep "insanın birikimlisine" inanmışımdır.
Çünkü o özünde, sözünde ve hayatında "birdir".
İkisi olmaz.
İkisi olan derse, bilin ki "bukalemun"dur.
İkiyüzlü olduğu kadar, cahildir, eğitimsizdir.
Her ne kadar "Koca Koca" çerçeve içerisinde diplomalar oluyorsa da.
İsimlerinin önünde "sıfatlar" ekli ise de;
"Birikimi, Bilgisi ve Eğitimi", insan hayatı için değersizdir.

***

Bir üstadın ifadesidir.
İnsanın karakter yapısıyla alakalı.
Şöyle diyor;
İnsanlar 4'e ayrılırlar diye.
Kimisi bilir ki bilir! Yani bildiğini bilir.
İşte o insan "alimdir"!
Ona tabi olun ve uyun; izinde gidin.
Çünkü o yanlışı da bilir, doğruyu da bilir.
Ardından geleni "yanıltmaz", hatayı da ona mal etmez.
Ama kimisi de var bilir.
Ne var ki; bildiklerinin farkında değil.
Yani bilmiyor ki bilsin.
Bu da "alimdir", ama "uykudadır"!
Uyandırılması gerekir.
Kimisi ise vardır, bilmiyor.
Biliyor ki bilmiyor.
Bu ise cahildir.
Ona öğretiniz.
Yani öğrenmesi gerekendir.
Lakin birisi vardır bilmiyor.
Ama hiç bir şey bilmiyor.
Bilmediğinin de farkında değil, çünkü kendisini bilmiş görüyor.
Bu tür insan ise, ahmaktır.
Ondan uzak durun, çünkü öğrenecek beyine sahip değil.