EN BÜYÜK REİS; HALKTIR..
Mevcut sonuçlardan daha önem arz edici olan “milli iradenin” ortaya koyduğu stratejik önemi büyük tavır olsa gerek.. Ki o tavırda, “en büyük reis, halktır. Ben ne dersem o olur, irademin üzerinde irade tanımam” mesajının açıkça, verilmesi oldu.
***
Şöyle ki.. “Yüz yılın seçimi” olarak ilan edilen 14 Mayıs’taki seçim sürecinde hiç kuşkusuz ki, "enva-i legal ve illegal” yapıların, arz-ı endam ettiğini, ittifak ve işbirliğine girdiğini gördük.. Partilerin yapılarından tutun da, hatta sandığın ikmaline kadar “sızan sızana!”
***
Halk deyimiyle, “bornunu sokmayan, müdahil olmayan” hiç bir zümre, yerli ve yabancı zümre kalmadı!.. Şantaj mı, tehdit mi, kumpas mı, kaset mi, video mu, ses kayıtları mı bini bir para?.. Alayı havada uçuştu, alayı kendine özgü vücut bulmaya çalıştı..
***
ABD mi, Avrupa mı?!.. Örgütler mi, liderleri mi?. Cezaevleri mi, kozmik odalar mı!?.. Siyasi liderler mi, yabancı medya mı?! Hepsi, manipülasyon odaklı faaliyette bulundu.. Yedi düvelli bir seçim çatışması atmosferinde havası solundu..
***
Tarihsel yönde, eşine benzer bir seçim süreci yaşanmadı.. Ama tüm bu “girift organizasyonlara” rağmen, “milli iradesinden” sandığa olan inancından, demokrasinin “en büyük kazanım” olduğu gerçeğinden, bu halk zerre-i miskal taviz vermedi..
***
Büyük bir olgunlukla, büyük bir sabır ve metanet içerisinde, sağduyunun ulvi değerleriyle; “en büyük reis, bu millettir” hakikatini, yüksek sesle dile getirdi.. “Birey özgürdür, hür iradesi kutsaldır, oy ise namustur” gerçeğini, mühürledi..
***
Her bir oyun “kıymet üstünlüğü de”, 90 yaşındaki dedenin elinde bastonuyla sandığa gitmesi, yataklı hastaya “seyyar sandıkla” oy kullanılması, annesini sırtına alıp, sandığa götüren evladın “irade temsiliyetine” inanışı!.. Ve daha neler?..
***
İşte tüm bunlar, önceki gün Türkiye’nin yüzüncü yıl seçiminin olgunluğunu tescilleyen ana faktörler oldu.. Milli iradenin “dik duruşu, tavizsizliği” demokrasiyi taçlandırdı.. Bu tacın “istikrar, istikbal ve istiklal” bazlı, korunması, kollanması gerekir..
***
Dün “sıcağı sıcağına” fikri beyanda bulunduk.. Ki yazıyı kaleme alırken, saatler 21.00’i gösteriyordu, A.A’nın verilerine göre de, “ipi göğüsleyen, Erdoğan gözüküyordu?”.. Düşüncelerimizi de bu yönde aktarmıştık…
***
Lakin, zaman geçtikçe, sandıklar açıldıktan sonra “ibre değişti?”.. Şimdi, mevcut ibre üzerinden az ve öz, bir kaç kelam edersek.. Yine çok söylenecek ve yine ders-i ibret noktasında mevzu edilecek çok, hadiseler ikmal oldu, edildi.!
***
Bir kere, Erdoğan’ın “ilk tur sınırına” takılması, bizatihi sistemin kendi sonucudur.. Ki o sistemi de, hayata geçiren elbetteki bu iktidardır ve Erdoğan’ın bizatihi kendisi.. 50 artı 1.. Eğer ki, bu sistem olmamış olsaydı, vaziyet bugün farklı olurdu…
***
“Seçimler çoktan bitmiş, Erdoğan bir kez daha reis seçilmişti”.. Ve biz de, ileriye dönük Türkiye’nin “milli meselelerine” hükümetin ve muhalefetin, nasıl kafa yoracağına dair, kelamlar etmiş olacaktık.. Ama edemiyoruz, çünkü, netice henüz yok!…
***
Evet yüzde 49.3, Erdoğan’ı belki reis yapmadı, ama velakin “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun, diyen anlayışı da” hükümran yapmadı. Ki, siyonizme ve emperyalizme rağmen, altılı ittifaka, masa altındaki güçlere rağmen; Erdoğan alt edilemedi!.. Yani yenemediler…
***
Partileri, ittifaklara, sahadaki solunan hava açısından; sonuçlara bakarsak!.. Millet ittifakı erozyon yaşadı.. CHP’nin ortak liste anlayışındaki maya, tutmadı!.. Ortak listede 35-40 civarında milletvekilinin, CHP’nin cebinden çıktığını görüyoruz..
***
Şöyle ki!.. Siyasette iki artı iki dört etmediği gerçeğiyle, ortak listesinden seçime giren DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi ile DP, CHP’nin mevcut oylarına pek “oy getirmediler.?” Tesiri yüzde 0,5 bile olmadı.. Kaldı ki seçim vaadi olan “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemine” dönüş için de, istenilen sandalye sayısı oluşmadı..
***
Cumhur ittifakı sandalye yönünde beklenenin üzerinde oy aldı.. AK Parti Milletvekili seçimlerinde de öne çıktı.? Ama bir önceki seçime göre, kaybı yüzde 6 oldu.. Vaziyet eğer ki ikinci tura gidilirse, Erdoğan açısından “ciddi bir avantaj” sağlar.. Yani eli güçlü, seçime girer..
***
Seçim sürecinde en çok merak edilen deprem bölgesinde Erdoğan ve AK Parti’nin alacağı oylar!?. Ki muhalefet bu alanda hayli, yaraları kaşıdı diyebiliriz.. Ama Erdoğan yine önde çıktı.. Ki 2018’deki, sonuçları korumuş diyebiliriz…
***
Benim en çok dikkatimi çeken, MHP ile İyi Parti eksenindeki “şaşırtıcı sonuçlar” oldu.. Özellikle “baraj altı” kalacağı yönünde çok da propaganda yapılan MHP denir ya “sürpriz yaptı?”.. Yüzde 10.6 aldı.. MHP için “yüzde 10 barajı” indirme stratejisinin de, yanlış sonuçlara vesile olduğunu da görmek lazım..
***
Nitekim, İyi Parti 10 puan sınırında.. Henüz aşmış değil.. Anketlerin ortaya koyduğu yüzde 16-17 oranındaki beyanlar da boşa çıktı.. Tabi bunun etkenleri, “masadan kalkması, masaya dönmesi ve de HDP ile aynı safı kollaması” oldu.. İnce’nin çekilmesi, Sinan Oğan’a yaradı görünüyorsa da özünde, İyi Parti pastayı aldı..
***
Yeşil Sol Parti’ye gelirsek.. Ekseriyetiyle Doğu ve Güneydoğu seçmeninin sergileyeceği tavır da, pür dikkat takip ediliyordu.. Vaziyet tipik olarak CHP çatısı altındaki “ortak listenin” getirisinin olmadığı gerçeği, burda da yer aldı.. Beklenen olmadı..
***
Kürtlerin “Türk solu” ağırlıklı işbirliğine sıcak bakmadığı bir kez daha kendisini hissettirdi.. Ki HDP yüzde 11 iken, mevcut durumda yüzde 2 bir kayıp söz konusu.. Yüzde 8’lerde.. Nitekim Diyarbakır’da 1 milletvekilini CHP’ye bıraktı.. Ne diyor Sancar, “Oylarımızda azalma oldu.. Özellikle Batı illerinde bu azalma daha dikkat çekici. Bir başarısızlık söz konusu.."
***
Netice itibariyle, soluksuz geçen seçim sürecinde ortaya çıkan tabloyla alakalı, iktidarın da muhalefetin de çıkaracağı dersler vardır.. Artılar eksiler eleğe alınıp, sonuca odaklanmalı.. Çünkü, 28 Mayıs’taki seçim için “şimdi ne olacak sorusuna” yanıt aranması lazım..
***
İstanbul sonuçları.. Netice size neyi anlatır bilmem.. Ama, günlerdir İstanbul’u bırakıp, “seçim meydanlarında”, Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağım hevesiyle, koşturan İmamoğlu, hal-i hazırdaki konumuyla alakalı, ne ders çıkarır, sizce.. Eğer ki bir ders çıkarırsa, öyle inanıyorum ki “siyasi hayatı” açısından, tecrübe olacaktır.. Ama değilse; havanda su dövme olur…
***
Çünkü, İstanbul’un verileri İmamoğlu’nun “iyi bir reis, iyi bir emir eri olmadığını” söylüyor.. Kaldı ki, Ankara için de durum aynı.. Mansur Yavaş’ın da çıkan sonuçlarla “hangi yüzle” yol yürüdüğü siyasi oluşuma bakacak.. Makamlarına bir daha otururlar mı; “o yüz var mı?”..
***
Önceki gece, iki sözcü gibi 4 kez kameraların karşısına geçerek “seçim sonuçlarına” dair beyan vermeleri de, ayrı bir garabet idi.. Kaldı ki, “sandıklar daha açılmadan sonuçları açıklamaları” suç teşkil ediyor.. Velhasıl tek cümleyle özetleyecek olursak: bu sonuç sürekli istiskal edilen bir sessiz çoğunluğun, bütün hıncını sandıktan çıkarmasıdır. Nokta…
***
ADAYLARIN AZMİ; KAZANDI?
Ve gelirsek, Diyarbakır’ın özeline.. AK Parti 2018’in sonuçlarındaki 3 milletvekili sandalyesini korudu.. Tabi bu koruma, ne İl Teşkilatının ve ne de İlçe teşkilatlarının, himmetiyle, ya da yüzü suyu hürmetine oluşmadı.. Bilakis; aday listesine karşı içten içe yaptıkları hesapla oy oranı nasıl düşebilir, milletvekili sayısı nasıl azabilir, gayreti sergilendi il teşkilatı tarafından…
***
Mevcutlar ki artık eskiler oldular.. Onlar bile, AK Parti'den geçinen diğer eskiler dahil olmak üzere organizeli bir şekilde listeye karşı direnç gösterdiğini, seçim evresinin her aşamasında, sahayı takip eden biri olarak, gördük.. Kaldı ki, adayların ilçe gezilerinde bile bariz olarak, kameralara da yansıdı, teşkilatların adaylarla kaçak güreştiğini!…
***
Adaylarla bir araya gelmemek, seçim çalışmalarında bulunmamak adına, hayli imtina edici oldular.. Küçük olsun benim olsun, hesabına yattılar.. Özellikle, SKM’nin ne ulusal ne de yerel basınla tanıtım ve reklam adına temasa geçmemesi, sönük bir profille, aktarılan milyonların, “çay kahve ikramıyla” tüketilmesi!!
***
Ki amaç belliydi.. Milletvekili düzeyinde, 7 Haziran seçim sonucu ikmale gelsin.. Çünkü o dönemde de, bildik hesaplar yapıldı.. Listede olmayan Diyarbakır listesine, operasyon çekmeye kalkıştı.. AK Parti zar-zor bir milletvekili çıkarmıştı.. Ki sıralamada oy potansiyeli sahibi çok kişi olmasına rağmen..
***
Hasılı, tüm bu “ağacın kurdu” gayreti, ne yazık ki Diyarbakır’da yaşandı, vücut buldu… Ama her şeye rağmen, “teşkilatın beklentilerini” boşa çıkaran bir azimle, hevesler kursakta kaldı, Üç milletvekili seçildi.. Mehmet Galip Ensarioğlu, Mehmet Sait Yaz ve Suna Kepolu Ataman.. Seçilmelerinde kimse benim emeğim var demesin…
***
Her şey kendi azimlerinin ve mücadelelerin semeresiyle gelişti.., Onun sonucunda da, seçilmeyi kazandılar…Bakalım, önümüzdeki günlerde İl ve ilçe teşkilatlarına dair AK Parti Genel Merkezi, seçilen Milletvekillerinin “yaşadıkları” karşısında, gerekeni yapacak mı?. Yeni bir soluk, taze bir kan değişimi yapacak mı?..
***
Doğrusu bu ısrarımı seçim evresinde buradan dile getirmiştim.. Hatta, “denilebilir ki dere geçmeden at değiştirilmez, ama boğulma varken, denenir” demiştim.. 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi var.. Şimdiden ifade ediyorum; özellikle saha hakimiyeli noktasında “teşkilatın saf dışı bırakılması” en büyük kazanım olur.
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Demokrasiyi nimet kılan, iştah belleyenlerin var olmasıdır..