ESKİ DÖN DE NASIL DÖNECEKSİN?…

Yahu, el insaf ya!… Önceki gün, izliyorum. Eski bir parlamenter. Akademisyen. Hukukçu. Gazeteci. Siyaset bilimcisi. Bir de, "araştırma" şirketinin sahibi... Kelli; felli hepsi. Mevzu; "Partili Cumhurbaşkanlığı" sistemine "dur" denilsin.. Eee; yeniden "parlamenter sisteme dönülsün?”

***

Saatlerce konuştular.. Ama bir tek kişi dahi, "Parlamenter Sistem'e" nasıl dönüleceğini açıklamadı?. "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin "muhtevası" nedir diye, laf edici olmadı?.. Halk deyimiyle; "herkes işkembeden atıp, tutmaya" çalıştı?.. Ki, zerre-i miskal da, "sistemin" nasıl değişeceğinden de be haberdar?..

***

Programın moderatörü soruyor.. Nedense soruma cevap alamıyorum; "Parlamenter Sisteme" dönmek, "dönüyoruz" diyerek, olabiliyor mu?. Akademisyen, hukukçu, eski parlamenterin cevabı; "u" dönüşü, hedef "tek adam…" Kimse bunun için "bir anayasa değişikliğinin yapılması" gerektiğini, zorunluluk arz ettiğini konuşmuyor.

***

600 milletvekilinden, en az 200 milletvekilinin "değişiklik" için bir teklif sunması gerektiğini, akıllarına getirmiyor?. İlk aşamada, bunun yapılabilmesi için, "partilerin" ittifak kurması gerekir demiyorlar.. Millet ittifakı.. Ki "Güçlendirilmiş Parlamenter" sistemini, dillendirenler onlar.. Teklifi sunmaları gereken onlar; ama konuşan yok!…

***

Eee diyelim ki, teklif için 200 milletvekilinin imzası alındı.. Ve Anayasa Değişikliği, meclise sunuldu. Peki, "onay" için, kaç milletvekili olması lazım. Elbette ki, 360.. Muhalefetin buna "gücü var mı?.." Yok..! Velev ki, Cumhur ittifakı farklı bir "teklif" sunsa... 200 Milletvekili Ak Parti tek başına, bulur.. Ki, 291 milletvekili var.. MHP'yi de, eklerseniz, 340..

***

Dikkat edin!.. 340 Millletvekili sayısına rağmen, "muhalefetin" oyuna ihtiyaç var ki, 360'ı bulsun.. Diyelim ki, 360'ı buldular.  Meclis onay verdi. Peki her şey bitti mi?.  Değişiklik denilen Parlamenter sisteme hemen dönülebilir mi?...  Hayır.. Ancak, değişikliği referanduma götürmek zorunda..

***

Malum!.. Mevcut Anayasa, Cumhurbaşkanına meclisten en az 400 oyla geçmiş bir değişikliği doğrudan onaylama ya da referanduma götürme yetkisi veriyor.. Ne demek bu; yetki tamamen Cumhurbaşkanı'nda.. Referanduma götürüp, götürmeme kendi isteğine bağlı!…

***

Sonuç itibariyle yapılan tartışmalar görülüyor ki "havanda su dövmenin" ötesinde bir efor sarf edilmiyor?..

***

Gerçek şudur ki.. Konuşulması gereken ana "düğümü çözen", iki sistem arasındaki "farkın" tıkanıklığı.. Buna dair, zihin yoran yok!… Yeni sistemin "hatalarının" nasıl çözüme kavuşabileceğine dair anlatım da yok!… 

***

Yani, muhalefetin "eveleyip-gevelediği" ama somuta erdiremediği eski sistem'in hangi alanda "güçlendirilmesi" istendiği ile mevcut sistemin hatalarını gidermek arasında nasıl bir "çözüm" üretilmesi gerektiği sorusuna odaklanan yok!…

 

***

Bir kere şunda net olunmalıdır!… Eski sistem her açıdan daha iyidir veya yeni sistem her şeyi ile kötüdür demek doğru değil… Eski sistem arıza-i duruma sahip olduğu içindir ki, yeni bir sistemin arayışına girildi.. Ve bu halk, referanduma evet dedi… Zaten hiçbir siyasal sistem yüzde yüz başarılı da olmamıştır, değildir de…

***

Her sistemin kendisine göre, "tıkanıklık" noktası vardır?..  Önemli olan sistemin daha iyi işlemesi için tıkanan noktaları görebilmektir?.. Bunu değiştirmek ve çözümler üretebilmektir. Zira sistemler toplumun ihtiyaçları üzerine inşa edilir. Bir tür ortak akıl programları şeklinde, "ihtiyaçları" karşılamanın düşünülmesi gerekir…

***

Bugün kuvvetler ayrılığını sağlamak, denge ve denetim mekanizmasını işler hale getirmek, anılan bu sistemlerin kendi içerisindeki değişikliklerin dışında siyasi partiler yasası, seçim barajı ve seçim kanunlarında uygun değişiklikler yaparak mümkün olabilir.. Bunun dışındaki yönelişler her sistem için yeni sorun alanları yaratacaktır… Bilinmesi gereken de budur!?.. Demem o ki, "dön de nasıl dönebilirsen" ne mümkündür?…

***

 

REFORMLAR GELİYOR..

Neyse!.. İşi havanda su dövmeden çıkaralım.. Takılırsak; zihin zayiatı olur?.. Zaten, AK Parti tüm bu konuşulan "tıkanmalara" dair, reformlar silsilesine odaklanmış… Ekonomi.. Demokrasi.. Hukuk.. Üç alanla alakalı; reformlar geliyor.. Görünen o ki; Şubat ve Mart ayı "reformlara" odaklı bir siyaset seyir alacak..

***

Reformların detayları da netleşiyor.. Söylenecek söz düşünülen reformlar "sıradan" olmayacak.. İnsana, insanlığa "dokunan" ve "beklentileri" cevaplandıracak, zihinleri "bulanık" atmosferden kurtaracak, reformlar olacak.. Ne diyelim; haydi hayırlısı!…

***

 

NAFİLE…

Dün demiştim ki, CHP "umutsuz" bir vakaya dönüşüyor.. Aynen de öyle.. Partiden ayrılıp, "parti" kuranlar var.. Ki bir değil, iki parti.. Ve üç gün önce, istifa eden üç milletvekili.. Vakıa bütün olarak; "Parti Kurucu Değerlerinden hızla uzaklaşıyor" şeklinde değerlendiriliyor…

**

Peki, CHP bu "değer yıkımına" ne diyor?.. Fransız.. Ağzını açan, "Saray'ın kumpası" deyip, kendini suret-i haktan gösteriyor.. Ha bu arada, sorsanız "biz gümbür gümbür iktidara geliyoruz" diyorlar.. Nasıl geleceklerse!..

***

Bir CHP'li ne diyor?.. Ana muhalefeti İyi Parti'ye bırakacağız.. CHP bu kadar; "içten" kaynıyor.. Ki, kazan ateşten inmiş değil.. Her tarafı taşıyor.. Kısacası, CHP'nin yamalı bohçası artık, "dikiş" tutmuyor?… Nafile yani?…

***

Vaziyet, ülke ve millet için büyük bir "şanssızlık ve nimet kaybı", iktidar  için de; "en büyük şans ve nimet" şu CHP'nin ve muhalefetin "kısır" muhalefeti..

**

GÜNÜN SÖZÜ

Geldiğin yeri unutmuşsun ama gideceğin yer sana bunu hatırlatacak.