"FAŞİST BİR PARTİDE NE İŞİN VAR?"
Öncelikle,
İfade etmek istiyorum, bahse konu yazı başlığındaki cümle bana ait değil.
İfade,
Tamamen CHP Diyarbakır eski Parlamenteri Mesut Değer'e ait.
Bilmem,
Okudunuz mu, dünkü Zaman Gazetesi nüshasını.
Bu ifade,
Değer'le yapılan görüşmeden çıkarılan yazı başlığı.
İlginç bir ifade!
Daha doğrusu,
Sözün sahibi ve muhatabı açısından zaman tüneli, bir takım çelişkilere kapı aralıyor.
Önce;
Değer'in bu ifade de kimi kast ettiğine bakalım.
Çünkü,
Değer "faşist bir partide ne işin var" ifadesinin ardından cümleyi şöyle devam ettiriyor.
"Buna rağmen, nasıl olur da CHP Genel Başkan Yardımcılığına getiriliyor".
Peki,
Değer kimi kast ediyor.
Tabi ki; Sezgin Tanrıkulu'nu.
* * *
Tanrıkulu ve CHP aynı kulvarda bulunuşları sizce; "çelişki" ihtiva etmiyor mu?
Bence; ediyor!
Bilindiği gibi;
Sezgin Tanrıkulu "Kürt meselesi" konusunda, eylem ve görüş noktasında geçmişi olan biri.
Mesela;
PKK'dan yargılanan sanıkların uzun yıllar avukatlığını üstlendi.
Anadilde Eğitimi savunan, Kürtçenin kamu alanında kullanılması gerektiğini düne kadar her platformda vurgulayan.
Ki,
Diyarbakır Baro Başkanlığı döneminde "'Kamu bütçesinden" Kürtçe Ajanda bastırdığı için yargılanan.
Ve,
Yerelde "Çok dillilik" kararı nedeniyle yargılanan Sur Belediyesi Başkanı Abdullah Demirbaş'ın avukatlığını üstlenen bir kişi.
Yine,
2007 yılındaki Milletvekilliği Genel Seçimlerinde DTP (Bağımsız-BDP)'den bağımsız aday olduğu açıklanan.
Bilahare,
Basın toplantısı düzenleyerek partinin istemi ile "adaylıktan" çekilen.
En önemlisi de;
Şu an ki Partisinin "üzerinde" fırtınalar kopardığı, ağır eleştirilerle siyasal iktidarı "acizlikle" suçladığı, Kandil ve Mahmur kamplarından gelip Habur'dan gelen PKK'lıları karşılayan ve avukatlığını üstlenen biri.
Her ne kadar;
CHP'ye katıldıktan sonra Kandil'den gelen ve PKK örgüt üyesi olmaktan yargılananlar Müvekkillerince azledildi ise de.
* * *
Şimdi,
Tüm bunları "üst üste" koyduğunuzda devasa "Bir Kürt Savunucusu" bina çıkmakta.
Bu icra noktasında;
Sorulmaz mı "iki ayda" ne değişti?
Önce,
CHP rozetini taktı, ilk yönetim değişikliğinde "hızlı adımlarla" en zirveye çıktı.
Garip!
PM'ye, oradan da MKY'ya ve ardından Genel Başkan Yardımcılığına.
Doğrusu;
Kafamın almadığı nokta şu!
CHP,
Diyarbakır İl Teşkilatının ve Partinin en kıdemli üyesi olan Değer'in bilgisi ve oluru alınmadan, dışlayarak bu nasıl gerçekleşti?
Diyeceksiniz ki;
Siyaset bu, her yol bu koşuda mübahtır?
Neyse!
Zaten,
Benim derdim ve "neden" diye sormak istediğim, "tepeden inmeci" siyasi yükseliş değil.
Benim,
Asıl üzerinde durmak istediğim Sezgin ile CHP'nin kendi eksenlerinde "uyuşmazlıkları" ve çelişkileri.
* * *
Çünkü;
"Kürt" kelimesini dahi söylemekten imtina eden ve ağzına almayacağını da, "etnik siyaset" yapmayacağını belirten Kılıçdaroğlu, onun parti lideri.
Bu siyasi "aktivitesiyle" Güneydoğu'dan nasıl, Kürtlerin güvenini kazanacak.
Ve tabi ki;
2011 seçimlerinde siyasi arenada aktörlük yapacak olan Sezgin Tanrıkulu...
Geçmişi ve Liderinin açıklamaları ile nasıl, Diyarbakır başta olmak üzere Kürt seçmenlerinin karşısına çıkıp;
"Ey ahali" bize oy verin diyebilecek?
Çok zor!
Çevresinden ve kamuoyundan aldığım bilgi,
Tanrıkulu'na gerek Diyarbakır'dan ve gerekse yakınlarından hayli yüksek derecede "sert eleştiri" aldığı.
"Ne işin var orda" diye?
Bilemiyorum;
Kılıçdaroğlu kendisini nasıl ikna etti?
Diyarbakır ziyaretinde yapılan "görüşmenin" etkisi mi, yoksa durumun evveliyatı mı var?
Ya da;
Başka bilmediğimiz "dış" etkenlerin, istemi mi oldu?
Tanrıkulu,
Aşina olduğumuz bazı siyasilerin ve icra ettikleri söylemi kendisinde vücuda getirip "Dün dündür, bugün bugündür mü" diyecek?
* * *
Sahi;
Bundan bir kaç ay öncesine kadar "savunduğu" değerleri yeniden savunabilecek mi?
Mesela;
Anadilde Eğitim'in olması gerektiğine ısrarcı vurgusu olacak mı?
Ve bunu kamuoyu önünde, Liderinin "kabul edilemez" söylemine rağmen savunabilecek mi?
Hele;
Demokratik Özerklik ve İki Dilli Hayat'a "yeşil ışığım" var diyebilecek mi?
Sanmıyorum!
Ama bekleyip göreceğiz!
Neyse!
Zaten henüz, Parti'nin "Çiçeği burnunda" isimlerinden biri.
Şu an için; "öyle" sivrilik hâsıl olacak çıkışlar beklemek doğru olmaz.
* * *
Ancak;
Tüm bunları göz önüne getirdiğim ve siyasi geçmişi de analiz ettiğimde Mesut Değer'in feryadını bir ölçüde de anlamak gerekir diyorum.
Ben;
Sosyal, siyasal, ekonomik ve de kültürel "feodaliteye" karşı biriyim.
Bunu ifade ettikten sonra;
Değer'in hassasiyetine geliyorum.
Düşün!
Sen ailece yıllar yılı, nerdeyse çeyrek asrı bulan bir zaman dilimi içerisinde Partine hizmet et.
Hayatını ada, sağlığını, mesleğini, paranı ve zamanını "feda" et.
Siyasi düşmanlara karşı;
Var gücünle mücadele edip, ağır bedeller öde.
Sonra,
Birileri "damdan düşer" gibi gelip, senin yerine ve koltuğuna otursun.
Bu durumda;
Küsülmez mi, feryat edilmez mi, tepki koyulmaz mı?
Hele;
Kılıçdaroğlu "yarım elma gönül alma" düşüncesini icra etmemesi de, ayrı bir üzüntü verici haldır.
* * *
Gelelim;
Şu "Faşist Parti'de ne işin var" sözüne.
Tanrıkulu'na sormak gerekir.
Siz,
Gerçekten Değer'e geçmiş zaman içerisinde "Faşist Parti'de ne işin var" dediniz mi?
Şayet,
Demişseniz! Siz hala da bu görüşü devam ettirenlerden misiniz?
Eğer;
Devam ediyor diyor iseniz o zaman size sormak lazım gelmez mi; "Sizin O Parti'de ne işiniz var?"
Ne diyelim;
"Haydi hayırlı uğurlu olsun" demekten başka!