Fatura Salt Albay'a mı?

Haftanın,

Sohbetine başlarken, önce, Uludere'ye bi uzanalım!

35 Sivil insanın "katledilmesi" ve olayının şuan ki "akıbeti" ne diye?

Alınan bilgi ve kamuoyuna yansıyan haliyle$

Vakanın iç dünyasının "sırrı hikmet-i" henüz aralanmış değil.

"İhanet mi, gaflet mi ihmal mi?" var noktasında net bir adres yok.

Muğlak bir resim.

Ama bahse konu olasılıkların hepsi de "mevcut" diyebilirim?

Çünkü seyr-ü seferi birçok halka oluşturuyor ihmalleri güçlendirme açısından.

Ancak vahim olan odur ki,

"Vaka" sıradan bir mesele tahkikatına doğru hızla kamufle edilmesidir.

***

Şöyle ki,

Bir önceki yazımda da ifade etmiştim.

Davanın,

Soruşturması, sorgulanması ve yetkilisi "çok başlı" mecrada yürümemeli.

Tek,

Elden sınırsız yetki donatımıyla, "üstesinden" gelinebilinir.

Aksi takdirde;

Şemdinli'deki "hadise gibi", bor çok tarafgir sızmaya çalışır. .

Tıpkı, "İyi çocuklar" gibi.

O zaman da,

Yapılan, yapanın, yaptıranların "yanına" kar kalır.

Vicdanlar da,

Kendi iç dünyalarında "askıda" kalır ki, "eyvah ki eyvah" olur.

Bir sonra ki "tarih tekerrürü de doğal olarak kaçınılmaz hale gelir.

Onun için,

"Bu işin" adil ve eşitlikçi bir hal-i ruhiyatı olmalıdır.

Ama yok.

***

Niye derseniz.

İşte aleni girişimin şuan ki sonucu.

Katliamın "faturası",  Gülyazı Sınır Alay Komutan Vekili Jandarma Albay Hüseyin Onur Güney'e kesildi.

Her şeyin müsebbibi diye!

Dün de, "görevden alındığı" açıklandı.

Peki,

Salt Güney mi, bu işten sorumlu ve ilk suçlu.

Yok mu bu işin "emir komuta" zinciri.

Olmaz mı?

Sivili,

Rütbelisi

Karası,

Havacısı, onlar da "bu emir komuta" zincirinin birer halkası değil mi?

35 insanın "katliamının" sorumlusu ve muhatapları değiller mi?

***

Bir de;

İstihbarat deniliyor.

Yereli,

Ulusalı,

Ve Uluslararası "bilgi akışına" mükellef olan, istihbarat elemanı ve grupları.

Hatta,

Örgüt içerisinde bulunanlar.

Onlar da,

"Müteselsile" sorumlu ve muhatap değiller mi?

Eee.

O zaman, "tek suçlu" o sınırdaki albay mı?

Hayır.

Bu katliam;

"Tek kişinin" yapacağı ve icra edeceği, yol haritası olarak kullanacağı mesele değil.

Komplike.

***

Onun için de,

Albay'ın "görevden" alınması, "her şey hal oldu" anlamına gelmeyeceği gibi vicdanları da rahatlamaz.

Berisi,

Hem de çok ve çok berileri gerekli.

Eğer,

Türkiye'nin çağdaş, demokratik ve eşitlikçi bir ülke diyor isek "silsilesi" lazım.

17 rütbeliden söz ediliyor.

Hava, kara, istihbarat birimleri.

Hepsi "komuta kademesi zinciri" olarak, görevden el çektirilmeli ki.

Soruşturma,

Tahkikat ve inceleme de tek elden yürütülerek, "eşitlikçi" bir atmosfer oluşabilsin.

Ki, "ak ile kara" ortaya çıktın.

Dökülen sivillerin kanı yerde kalmasın.

Kamu ve ailelerin vicdanları "huzura" kavuşsun.

***

BAŞBUĞ'A, EŞİT ADALET Mİ İŞLEDİ?

Evet,

Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ.

Tutuklandı.

O da,

Şuan Silivri "sakinleri" arasında, ikamet aldı.

Bakalım,

Bundan sonrası ne olacak. Elbette ki;

"Mevla’m neylerse güzel eyler" olur olacak.

Ama,

Ben de Başbuğ için, "geciken" adalet eşitliği diyorum.

Bugün,

Her ne kadar Adalet herkese eşit olmalı deniliyorsa.

Ve "eşit" işliyor, diye konuşan var ise de.

Kazın ayağı öyle değil.

***

Farklı,

Davalarda benzer yüzlerce örnek var.

Ama ben,

Davanın kendi içtihadında "adaletin eşit" icra etmediğinden örnek vereyim.

Başbuğ,

"İnternet Andıcı" davasından tutuklanmadı mı?

"Terör örgütü kurmak, silahlı terör örgütü üyesi olmak" diye?

Peki,

Aynı davadan, "cezaevinde" onlarca general yok mu, var?

Suçlandıkları,

Haklarında hazırlanan iddianamedeki nev-iler, "aynı" değil mi, aynı?

***

O zaman,

Başbuğ ki cezaevinde bulunanların Örgüt lideri" olduğu söyleniyor ise.

Neden,

Önceki güne kadar keyfe mayeşa içerisinde, dışarıdaydı?

Birçok,

Kalemin ifade ettiği gibi, "Başbuğ" için o dönemde ayrıcalık neydi?

Üniforması mı,

Bulunduğu makam mı,

Yoksa bilinmeyen başka bir "derin" hal mi vardı?

***

Hatırlarsak,

İnternet Andıcı ve benzer nevine sert çıkmıştı Başbuğ.

Kameraların karşısına geçip; "Bu kâğıt parçası" demişti.

Hatta,

Darbe teşebbüsüne "silah" temini noktasında, her yerde fışkıran "silahlar" için de.

"Bunlar boru" demişti.

Düşünüyorum,

O gün de "Adalet" işlemiyor muydu, "eşitlik" denilen asli dokusundan söz edilmiyor muydu?

Ediliyordu.

Acaba,

Adalette "günün" beklentisi içerisinde mi?

***

Başbuğ,

İfadesinde Yaşar Büyükanıt'ı işaret ediyor.

Andıc'ın,

Baş aktörü olduğuna ilişkin, diyor ki "İnternet andıçları" onun döneminde hazırlanmış.

Aslında,

Bir nev-i haklı bu iddiasında.

Çünkü,

E-Muhtıra'nın sahibi de, Yaşar Büyükanıt.

Şemdinli'nin, "İyi çocuk" sözünün de sahibi.

Diyorum ki,

Acaba Adaletin eşitlik mekanizması!

Ne zaman,

Büyükanıt için, ikmale gelecek?

Koruyan ve kollayan ne?

Acaba,

Denildiği gibi halen Dolmabahçe'nin pazarlığı mı, söz konusu.

Velhasıl,

Yargı "işliyor" ama çok geç işliyor.

Ne diyelim,

Yılların "statükocu" zihninden ancak, kendini arındırabilmiş bir düşüncede hükmünü icra ediyor?

KONGRE SKANDALI KİMİN ESERİ?

Bu arada,

Hafta sonu AK Parti Diyarbakır Kayapınar ilçe kongresi vardı.

Bakan Eker,

Milletvekilleri,

Parti Genel merkezi yetkilileri, tam kadro hazır.

2 bine yakın,

Partili salonu, dolmuştur, coşkulu bir atmosfer.

Yani,

Hiçbir sorun yok, her şey yolunda seyrediyor.

İktidar partisi olma vasfıyla.

***

Ama gel gör ki,

Kongrenin sonucu ve yönetim listesi.

Hani derler ya; "skandal".

Aynen de öyle,

Skandaldan da öteye, "fiyasko" bir kongre sonucu.

Şöyle,

130 bin nüfusa hitap eden Kayapınar İlçe Teşkilatının delege sayısı 400.

Dikkat,

Bunların yüzde 10'ü bile değil.

Sadece,

32 tanesi "oy kullanmış", gerisi oy kullanmamış.

***

Bir de,

Yönetim Kurulu listesinde biri var ki.

Seçmeni,

Ve temsil ettiği seçim bölgesi ayrı bir ilçe.

Yönetime,

Dâhil olduğu ilçe ayrı. Nezir Buğum.

Yenişehir,

Belediye Meclis Üyesi.

Ama kendisi,

Şimdi bu görevine bir de Kayapınar İlçe Yönetim Kurulu üyeliğini ekledi.

Aslında,

Burada "söz konusu" bile olmaması gereken bir "etik" arızası.

Ama,

Önceki gün ve dün bir hayli, "yerel eleştiri" mülahazası olduğu için, değinmek istedim.

Evet,

Burda kim yaşananların sorumlusu doğrusu benim için önemli değil.

Ama

Şunu net ifade edebilirim ki, AK Parti "gizli" komploların, organizasyonu içerisinde, debeleniyor?

Hal hayra alamet değil.

Sorgulanması lazım.