FİTNE KÖRÜKLEYEN ZİHNİYET
Malumunuzdur;
Ahmet Türk'e yönelik "kalleşçe" icra edilen yumruklu saldırı hadisesi.
Çok çabuk "unutulacak" bir olay değil.
Tarih süreci içerisinde "ciddi" bir sayfaya sahip olacağı aşikârdır.
Çünkü "yumruğun" hedefinde; "ülke" bütünlüğünü zedelemek vardı.
Kürt-Türk "kardeşliğini" bozmak. Fitne, fesat ve hizipleşmeyi "körüklemek".
Türkiye'yi dün de ifade ettiğim gibi; "böl-parçala ve yut".
Yani özü itibariyle; "yumruğun" açılımı bu.
Zaten "farklı" düşünmek bile abesle iştigaldir.
* * *
Hadisenin vuku bulduğu günden buyana gelişmeleri;
"Pür" dikkat takip ediyorum.
Sanırım sizler de; "aynı" hassasiyet içerisinde "olup-biteni" izliyorsunuz.
İktidar, muhalefet, siyaset ve toplum. Katmanların ekseriyetinde; 'yekvücut' bir tepki.
Karşı duruş vardı. Olması gerektiği gibi.
Tabi!
Benim bu yöndeki "gelişmelerin" yansıra "hadiseye" bakış açılarını da; gözlemledim.
Kim nasıl bir fikir icra ediyor diye. Özellikle de; "medya" cephesini.
Şunu ifade edebilirim ki; "bir kaç" kalemin dışında; "hassasiyet" gösteren yok.
Gazete "manşetleri de" aynı; "duyarsızlıkta".
Baykal'ın "Van'daki Yumurtalı" saldırısı, daha "iri puntoyla" sunulurken;
Türk'ün "kan akıtan" yumruklu saldırısı "tek sütunluk" yer bile çok görüldü.
* * *
Bu "vahim" mesleki ilgisizlik yetmezmiş gibi;
"Bir de" fitne körükleyen kalemler vardır ki; "lanet" okumamak elde değil.
Samsun "soytarısı' meczup'tan öteye.
Ahmet Türk'e "yumruğu" atanı. Onun arkasındaki "zihniyeti".
Polisin ve diğer güvenlik birimlerinin "zafiyetini".
Vali'nin "keyfiyeti", Emniyet Müdürü'nün "görmezden' gelen görev anlayışı.
Velhasıl; "saldırının" senaryosunu sorgulamaları gerekirken.
Neden, niçin, nasıl ve kim? diye "satırlar" döşemeleri lazım iken.
Olayın vuku bulduğu günden buyana; "Sırrı Sakık'ın" olay esnasındaki tepkisi.
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in de "tepki" açıklaması.
* * *
Onlar için "yazılan-çizilen" malzeme; "bu iki" isim.
"Yer edinmede" dikiş tutturamayan Yılmaz Özdil.
Ve "hangi fikrin" kararsızı Hadi Özışık.
Samsun'daki "soytarı"nın icra ettiği eylemi "gösterilen" tepkiyle eş değer tutuyorlar.
Nasıl bir akıl "izanı" bilemiyorum.
Zaten "düşüncelerine" akıl sır erdirmek de; zor.
Bugüne kadar da ermiş değil. Ben onları 'Şemdinli' hadisesinden bilirim.
Devletin 'kirli yüzünün' deşifresinde; 'nasıl' kendilerini kalkan ettiklerini.
Bize karşı 'nasıl saldırganlık' içerisine girip; haince 'ifadeler' kullandığını.
Biz o gün onlara "hukuk" nezdinde cevap vermiştik.
Hem de "tazminata" mahkûm ederek.
* * *
Neyse!
Zat-ı muhteremler.
Sakık için "Karizmayı" çizdirdi diyorlar.
Neymiş gerekçeleri.
Sakık "olay esnasında" saldırgana 'aşırı tepki' göstermiş.
Polisleri "göreve" çağırması esnasındaki yüz ifadesi çok "sinirli" imiş!
* * *
Özışık.
Sanırım "tokat ve yumruk" yemiş değil.
Yemiş olsaydı; "hadise" esnasında insanoğlunun "yüz ifadesine" vakıf olmuş olurdu.
Demek ki; 'tecrübe" edinmesi gerekir.
Biri "tokat" atmalı.
Düşünün biri size tokat atacak.
Parti liderinizi ve siyasal düşüncenizin savunucusunu "yumruklayacak".
Siz de; "el bebek-gül bebek" güleceksiniz.
Saldırgan'a "Beyefendi yapmayın ayıp oluyor?" diye nezaket göstereceksiniz.
Polislere de; "Kusura bakmayın. Bi zahmet buraya bakar mısınız?
Şu beyefendi, yumruk attı. Lütfen ona bir şey der misiniz?" diyeceksiniz!
Hadi canım sen de.
Siz bu kadar centilmen misiniz?
Biri "size bir yumruk atsın da" görelim.
Sizin yüz ifadeniz; "resminizdeki" gülümsemeyi muhteva eder mi?
* * *
Baydemir için de; "ağzını bozdu" diyor!
Ve bunu yaparken de; sözde Diyarbakır halkını rencide ediyor.
Peki, Baydemir ne demişti;
"O meczup" kışkırtıcı saldırgan'a yönelik.
Yumruğu atan ve arkasındakilere şöyle demişti Baydemir;
"Şerefsizler ve alçaklar".
Özışık'a göre; "bu küfre' giriyor. Bunu söylememesi gerekirmiş.
Söze "bayanlar, baylar" diye başlamalıymış.
Saldırganı ve arkasındaki şahsiyetleri de;
"Beyefendiler" olarak ifade etmeli imiş?
Bunları demediği için; Baydemir "keşke hiç konuşmasa" imiş?
Yüzü kızarmayan kalem sahibi Özışık.
Bu icraata bir de "Kırmızı kart" gösterip; hata olduğunu yakıştırıyor.
* * *
Bir de; oyuncu ve taraftar 'benzetmesinde' bulunmuş ki.
Evlere şenlik.
Kendisine "yakışan' ahlaki değeriyle; "oyun" kurguluyor.
Biri seyirci, öteki oyuncu diye!
Seyirci döver-söver. O haklı.
Ama oyuncu "tepki" gösterirse 'haksız'.
Faul.
Ha. Bir de Ahmet Türk'ün babacanlığından söz ediyor.
Eee. Diyeceksiniz ki; Ona da laf edecek değil ya.
Belli mi olur?
Çünkü... Diyor!
"O konuştukça (Baydemir) biz, Ahmet Türk gibi nezaketi ve asaleti elden bırakmayan politikacıları daha yakından tanımış oluyoruz.
Keşke Ahmet Türk gibi bir kaç tane daha ılımlı siyaset yapan Kürt politikacı olsaydı...
Ve keşke...
Osman Baydemir gibi siyasetçiler hiç olmasaydı hayatımızda."
* * *
Özdil'e ve Özışık'a. Nasıl "öz" iseler?
Aslında; 'faşizan' düşünceye sahip kendileri gibi 'köşe işgalcileri" olmazsa.
Medya'da 'işgalci' olarak varlık göstermezlerse.
Yazdıkları ve çizdikleri 'fitne, fesat" ve tinetli düşünceler üretilmezse.
Bu ülkede, bu coğrafyada.
Kürtler de, Türkler de. Velhasıl 73 milyon insan.
"Barış ve kardeşlik" içerisinde, yaşar.
Hatta "kurt ile kuzu" kardeş olur.
Ama elden ne gelir?
Neyse! Biz "metanetimizi" koruyalım.
Böylesi zat-ı fitnelerin gayesidir; "ortamı" gerip.
Kaosu "körüklemek".
* * *
MÜDÜR ERKAN İLİŞKİSİ?
Gelelim; Samsun'daki "soruşturmanın' selametine.
"Son durum ne?".
Malum;
Dün İl Emniyet Müdürü Muzaffer Erkan görevden uzaklaştırıldı.
Soruşturmanın selameti açısından.
Lakin Erkan hakkında ilginç bilgiler 'internet sitelerinde' yer aldı.
Özellikle Zaman gazetesinde.
Kafalara "bir dizi" soru yükleyen ilginç ilişki de;
Sözde Erkan Diyarbakır'da yargılanan Albay Cemal Temizöz'le "kanka" imiş.
Denizli'de "birlikte" görev yapmışlar.
O dönemde; Erkan Emniyet Müdürü.
Temizöz de Alay Komutanı.
Haberde; "Temizöz'ün" cezaevine düştükten sonra Erkan yakından ailesiyle ilgileniyormuş?
Bir de; Hikmet Çetin'in de "dünürü" imiş.
Ne tesadüf ama.
Eee..
Ne diyelim?
Burası Türkiye. Her şey olabilir..
Mutlaka bunun da bir hikmet-i durumu hâsıldır.
Hayırlı Cumalar..