Geçmişinden, Korkanın geleceği karanlık olur!

Şöyle;
Tarihi öneme sahip bir deyim vardır.
Özellikle,
Yarınlar, gelecek açısından "rehber" mahiyetinde bir ifade.
Denir ki;
"Geçmişinden, be haberdar olanın geleceği muteber olmaz..."
Aynen de öyle.
El hak demek lazım.
Lakin,
Tarih sayfalarına baktığımızda, ancak ileriye dönük, hesap icra edebiliriz.
Ama,
Ne var ki, "tekerrürüne" rağmen, ülkemizde "ders-i ibret" alınmış değil.
Bilakis, "inkar" hâsıl.
Çünkü
Hep "inkâra" dayalı, hâkimiyet ve hüküm sergilenmiştir.
Ve böylece "gölgelenmiştir" gelecek açısındaki yol haritaları.
Bırak,
Çayıra Mevla kayıra misali.

* * *

Evet ustalar,
Bu nedenle boşuna şu sözü ifade etmiş değiller.
"Yalan söyleyen tarih utansın."
İşte,
Çok kısa bir "tarihi" zamana arzı olan "Dersim" zulmü.
Bakınız;
Başbakan Erdoğan konum ve misyon babında.
Geçtiğimiz hafta;
"Tarihsel" anlam içeren bir, tavır ortaya koydu.
Ki,
Cumhuriyet tarihlinden günümüze geçen yüz yıllık süreç içerisinde.
Hiç bir lider, hükümet adamı "ifade" etmiş değil.

* * *

Dedi ki;
Dersimde,
13 bin 806 kişi katledildi. On binlercesi sürgüne gönderildi.
Bu vaka da, CHP iktidarı döneminde olmuştur.
O dönemde,
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü.
Başbakan Celal Bayar.
Genelkurmay Başkanı da, Mareşal Fevzi Çakmak.
Ve tabi ki,
O döneme haiz gölge Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk.
Tek,
Parti dönemi.
Tabi, o döneme ait belgeleri de tek tek, göstererek.

* * *

Aslında,
Bu mevzu "Kılıçdaroğlu'nun, Dersimli "inkârından" gelişti.
Bunları sıraladıktan sonra;
Başbakan Dersim ahalisine yapılan "zulmü" katliam olarak, ifade etti.
Ve dedi ki;
"Dersimlilerden Özür diliyorum".
Kendim,
Ve devlet adına "özür" diliyorum...
Büyük bir cesaret.
Devlet adamına yakışan bir tavır.
Büyük devlet olabilmek,
Ve büyük, millet olabilmek, noktasında "işte tarihi" yüzleşme, dedi.

* * *

Ne var ki;
Doğru söyleyeni, dokuz köyden kovarlar babında.
Bu ifadeyle;
Tabiri caizse; "kızıl-kıyamet" koptu!
Tabi,
Bu "tozu-dumana" katanlar, belli cenahın zümresi.
Sözde,
Diyebileceğim solcular.
Birde, "Milliyetçiyim" diye geçinen, MHP.
Vay,
Sen misin "Dersim" isyanı(!) için katliam diyen.
Nasıl,
Bir başbakan olarak "özür" dileme cesaretini gösterirsin.
Siyasi,
"Polemiğin" alev topu, sözcükleri böyle ard arda dizildi.

* * *

İnanılmaz.
Ve "tarihle yüzleşme" noktasında, korku körüğüyle vahim bir ortam yaratıldı.
Siyasetin,
"Ahlak" erozyonu, infial yaratan, "provokasyona" yöneldi.
Öyle ki;
"Tarihle" yüzleşmek.
Yani; "Dersimin" sorgusunu yapmak.
Ve Derslim halkından "özür "dilemek.
Söz de,
'Cumhuriyetle" hesaplaşma olur.
Daha da ileri gidilerek;
"Atatürk'e" ve Cumhuriyete karşı beslenen "kinin", intikam duygusunun dışa vuruş şeklidir.

* * *

Hele bir de;
Boş vermişliği kendine şiar edinenler.
Geçmişte,
Olup-biteni tabiri caizse "çöp" mahiyetinde halının altına süpüren böylesi siyasi "kulvardakilerde".
Niye geçmişle yüzleşelim ki?
Her toplumun,
Tarihsel "hayat idamesinde" kara sayfaları olmuştur?
Bunları hatırlamak,
Yeniden yaraları deşmek, "sorgu-hesap" içerisine girmek.
Velhasıl,
Bırakalım geçmiş "hatasıyla-sevabıyla(!)" öyle kalsın.
Eğer,
Çemberde kalınırsa, "o zaman" yeni nefretler oluşur?
Hizip durum "agresifleşir."
Ne alaka.
Evet, ne alaka; geçmişe "yüzümüzü" kapatmak.

* * *

Bu cephenin;
Bir de "faşizan" söyleminde olanlar var ki, "Aman Allahım".
Kafatasçı!
Öyle derin bir tavır koduyla "meseleye" yaklaşım göstererek, düşman kesildiler.
Ne yazık ki,
Bunu icra edenler de, "Sol" cenah.
Yani bir nevi, CHP'nin arka bahçesi olan, "Türk Solu".
Malum bir de dergileri var.
Türk Solu dergisi diye.
İçlerinde,
Kürtlere ve Güneydoğu insanına "ne kadar kin ve nefret duygusu" varsa dökmüşler...
Eee.
Dersimli olup, CHP Genel Başkanlığına yükselmiş.
Adım Kemal,
Diyen Kılıçdaroğlu "Dersimi" inkâr ederse, Dergi de "en ağır" ifadeyi kullanmaz mı?

* * *

Salya akıtan,
Aşağılık bir üslup icrasıyla kalemlerinin zehriyle.
Dersim halkı,
"Devlet'e isyan" etmiş.
Olaylar o minvalde, çıkmış.
Hak ettikleri için de, "devlet" onlarla mücadele etmiş.
Yani.
Asıl, Devletten "Özür" dilemesi gereken, "Dersimliler" diye buyurmuşlar.
Postmodren anlayış bu.
Şoven,
Düşüncelerini daha da ileri götürerek.
Kürt meselesini.
Daha doğrusu, Güneydoğu halkının "köküne" dinamit koy, hepsi imha edilsin, demişler.
Yok, daha neler?

* * *

Ulus-Devlet, sorununu bir ayda çözeriz.
Yeter ki;
Dersim gibi Hakkâri, Şırnak ve Diyarbakır'ı tüm Doğu ve Güneydoğu'yu" yerle bir edin.
Çoluk çocuk,
Çocuk, kadın yaşlı demeden.
1937'deki,
Gibi "süngüleyin", topluca vadilere gömün.
Kurşuna dizin.
Yeni, Dersimler, yeni Zilan vadileri yaratın.
İdama gerek bırakmadan;
Geriye kalanları da, "sürün", Irak'a.

* * *

Ne yazık ki;
MHP Lideri Bahçeli'nin,
"Dersimde olanlarla bugün PKK-KCK'nın eylemleriyle aynı şey" sözünü, geride bırakan Türk Solu "zihniyeti".
Hitler'i,
Beri tarafa iten, düşünceyle "Kürtleri" bu coğrafyada yaşatmayın diyor.
Ve bunu,
Değil yıllarca, bir kaç günde, bir-iki haftada bitiririz diyorlar.

* * *

Öyle ya;
Bir kez daha;
Zilan vadisindeki "katliamı" Kürtlere yaşatın
Zaten,
Bugüne kadar "nice" Zilan vadisine benzer katliamlar yaşamadı mı?
Düşünüyorum,
Sol'un felsefesine yıllarca hizmet etmiş, barışı-kardeşliği öne çıkaran.
Halkçı,
Bir duygu seliyle bu zihniyetin peşinde koşanlar.
Hatta,
Bedel verenler.
CHP.
Ve onun Türk Sol'unun bugünkü, "dünya görüşü" karşısında.
Öyle inanıyorum ki;
"Mezarlarında" dik durar hale gelmişlerdir.

* * *

Sayın,
Mehmet Ali Altındağ'ın zaman köşesinde ifade ettiği gibi..
Atatürk,
Kabrinden kalkıp "solcuların" bu halini görseydi.
İnanıyorum ki,
"Hepsini" darağacına "birer vatan ve millet" düşmanı olarak, asardı.
Vahim bir hal.
Bu çağda ve bu küresel dünya konseptinde Hitlerin, Zihniyetini geride bırakır bir düşünceyle, Kürtlere kin besleniyor.
Sonuç itibariyle;
Vesayetçi,
Statükocu, Bolşevik!
Despot ve aynı zamanda; "tekçi" faşizan zihniyetin, dizaynın korunması.
Vaki midir;?
Geçmişiyle yüzleşmeyenin "geleceğinin" daha garanti oluşu.
Maalesef.
Türkiye daima kendi içinde; "savaş" bir toplum olmuşsa.
Bu tamamen;
"Bu tamamen, geçmişten, ders-i ibret" almayışındandır.
Yanlışla,
Yanlışla gitmenin ısrarı. Ve inkâr halidir.

* * *

O nedenle;
Diyorum ki yeni bir dünya düzeni ve nizamının inşasında.
Öncelikle,
Ve özellikle "geçmişin" idrak-i ve ders-i ibreti, olmalı.
Tekrar-ı,
Zühul etmemesi noktasında; "yüzleşmeli ve sorgulamalıdır" tarihi geçmişini.
Varsa bir yanlış düzeltilir.
Doğru varsa, örnek alınır.
Kaybedilen,
İtibarsızlaştırılan, "devletin" o gün ki, "dini ve ahlak-i" konseptiyle oluşturulan, topluma rağmen, toplumu "çökerten" mevzuular.
Demokrasinin,
Evrensel yaşam dokusunun eleğinden geçirilir.
Herkes,
Ama herkes "hakkına, hukukuna ve eşitlikçi" haklarına, kavuşur.
Böylece;
"Hesapsız ve sorgusuz" bir mevzu kalınmaz.

* * *

Öyle ki,
Bir daha "korku ve endişeyle" geriye bakılmaz.
Varsa,
Bakılacak ve ayna tutulacak geçmiş.
Onu da, "duygular manzumesiyle", anar.
Çünkü;
Geçmişiyle "yüzleşip-hesaplaşmanın" yarattığı pak bir, tablo var!
Her ne kadar;
Detaylarında, ölümler, katliamlar, soykırıma varacak, toplu cinayetler.
Sürgünler,
Ve kıyamlar var ise de; "duygu seliyle", Atalarımız diyebiliriz.
Yoksa,
Hep "geçmişi" kirli ve tabi ki oluşturulan "korku" imparatorluğuyla.
Aman kimse;
Konuşmasın, dokunmasın, söylenmesin.
Çünkü; "onlar dokunulmaz ve sorgulanmazdır"?

* * *

Velhasıl,
Cumhurbaşkanı Gül'ün ifadesiyle.
Gelin,
Dersimin "arşivleri".
Gelin,
Zilan vadisinin "arşivlerini"
Gelin,
Maraş olaylarının "arşivlerini".
Gelin,
Son 30 yılın hadiselerinin "arşivlerini",
Gelin,
12 Eylül Askeri Darbeye ilişkin "arşivleri"
Gelin,
17 Faili meçhule ait "arşivleri",
Açalım, tartışalım, görüşelim ki, "Yeni bir Türkiye" konsepti oluşturabilelim.
Geçmişinden,
Korkanın geleceği karanlık olur!
Hayırlı Cumalar.