GEMİ SU MU ALIYOR?
Deniliyor ki, Ethem Sancak'ın "çıkışı, disipline verilişi, partiden istifası" bir kaçıştır.. "Gemi su alıyor", ondan terk ediyor?.. Ha bir de, Nihat Özdemir'in TFF'den istifasını da, aynı kefeye koyanlar var!.. Spor yasasının altında imzasının olmasında imtina ediyormuş!.. Ek olarak, Erdoğan'la "yola çıkan" ve "beşlide yer alan" bu isimlerin, terk-i diyarlıkları, sıradan değil!.?
***
İlk etapta, "belki farklı anlam, ünlem ve noktalar" geliştirilebilir "ne oluyor" diye!?.. Ben de, öyle düşünüyordum.. Sonra irdeleyip, tarihe baktığımda hiç de öyle değil!… İşin hakikati, özellikle Erdoğan'ın "siyasi ve uluslararası kimliği…" Pek tabi ki, 20 yıllık "iktidar tecrübesi" noktasında, durum değerlendirmesine baktığımızda şahsi düşüncemde, "pek de gidişleri anlam içermiyor?"…
***
Bir halk deyimiyle; "yel kayadan" ne alabilir, "tozdan" başka!… Erdoğan ve lideri olduğu parti, "Ne Sancak'la ne de Özdemir'le" kurulmadı ve ne de, onlarla büyümedi!.. Bir büyüme, gelişme olmuşsa onlar "iktidarın nimetinden, "nemalanıp" geliştiler, palazlandılar, servetlerine servet kattılar!… Ayrılışları da; diğerleri gibi!… Söylenecek söz; "siz de mi?" belki olabilir!..
***
Özellikle de, Erdoğan'ın "dünya lideri" vasfını aldığı bir evrede!.. Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili yürütülen "barış" görüşmelerindeki dahiyane "diplomasideki", tarihsel işlevine, dünya ayakta alkışlarken!!!.. Günde, üç ila 5 dünya devleti liderleriyle, görüşen, "yeni dünya düzeninde" rota belirleyen çıkışlara sahip bir Erdoğan var iken; "kim kale alır" bunların gidişini, ayrılışını!..
***
Hangi ruh ve psikolojik etkiyle, AK Parti kervanından ayrılan, terk eden, kişilerle aynı cephede konuşlanan Sancak ve Özdemir'e söylenecek söz ki şimdiden dillendirilmeye başlandı "sizi nankör kediler sizi!".. 2018 sonrası Erdoğan'ın çevresinden ayrılan, AK Parti treninden inenlere baktığımızda; görüyoruz etki ve tepki dozajları "yelden öteye" bir anlam teşkil etmiyor!…
***
İşte yeni kurulan iki partinin lideri!.? Ve Gül'ün partiden istifası ve sonrası, kendince sözde yarattığı sinerji!!.. Ya da yolun yarısında, başka yola sapanların varlık halleri, gittikleri mahallede mi varlıkları!.. Gelinen aşama itibariyle, Erdoğan ve AK Parti'den ne götürdüler dersek!!.. Veyahut bulundukları kulvara "kimin ne kadar katkısı" oldu!?… Etkileri "havanda su dövmeden" öteye gitmediği aşikardır!…
***
Şu gerçeği de, siyasi muhaliflerin görmesi ve idrak etmesi lazım!.. Eğer ki, Türkiye'nin yarınlarını yönetmeye talip iseler!.. Erdoğan'ın "kişiliği ve kimliği" üzerine geliştirilen, geliştirilmeye çalışılan, kurgulanan, her ne ise!.. Ortaya konulan spekülasyonların muhtevası, neyi içerirse içersin; "bir sonuca" varmaları, mümkün değil!…
***
Çünkü, 20 yılda Türkiye'ye kazandırdıkları; "çağ atlatan" yer üstü ve yer altı projeler unutulmazdır!.. Köprüler mi, tüneller mi, boğazı birbirine bağlayan tüp geçitler mi, havaalanları mı, otoyollar mı, hastaneler mi, eğitim mi, üniversiteler mi!.. Yani, Cumhuriyet tarihinde yapılmayanın bu iktidarda yapılıyor olması; tarihseldir!..
***
Demem o ki, "Erdoğan'ı tarih kitapları" yazacak.. Pek tabi ki, ona ve davasına kuyu kazanları da, dipnot olarak tarihe not düşecekler… Tabi Sancak ve Özdemir'in AK Parti treninde inen diğerleri gibi; "cephe oluşturup, mevzi kazacak, kumpas kuyularını açacaklarını" beklemek abesle iştigal olur.. Ki, sanmıyorum!.. Eğer ki, tersi olursa "köstebek misali toprağı başlarına dökülür"!…
***
Zaten, Türkiye’nin siyasi tarihine ve iktidarlarla iş tutan iş çevrelerinin daha sonraki akıbetlerine dair; nice örnekler var benzer duruma ilişkin!.. Yediklerini sonrasında, nasıl da kustukları?!.. Ve tabi ki, elde, avuçta hiçbir şeyin de kalmadığı gerçeğini, göz önüne alırsak!… Sonuç itibariyle; herkes bulunduğu yeri ve haddini bilecek..!
***
ALTINI NE YAPABİLİR?!…
Hükmü şimdiden vermek; "ne vicdani, ne de insani" olur!.. Ama girdikleri yola dair bir örnek verip, "strateji belirlemeleri" açısından; hatırlatmada bulunmak gerekmez mi?!…
***
En taze örnek?! İşte Macaristan'daki seçim sonuçları.. İktidarı devirme adına altı değil, yedi parti bir araya gelip; operasyonel faaliyete girdi. Mevcut Orban'ı "sandıktan" devirebilme adına, beklenen sonucu alamadı…
***
Yani, büyük bir hezimetle "sandığa" gömüldüler.. İşte buradan yola çıkarak altılı masanın aktörleri; "neden hezimet ve kayıpla" sonlandığını araştırmak üzere; bir heyetle araştırma yapmaları lazım!.. Stratejik derinliğe inmeleri gerekir!.
***
Nitekim Macaristan'daki seçim sonuçlarına ilişkin şu yorum yapılıyor.. Muhalefet iktidara gelirse neyi nasıl yapacağı üzerine derli toplu bir program ortaya koyamadı. Orban’ı eleştirmekten başka yapacaklarıyla ilgili masaya somut bir dayanak sunamadı.
***
Muhalefet kumar oynadı.. Birbirinden ayrı kamplar halinde, kendi gerçeklerini yaşayan kesimleri birbirine yakınlaştırmaktan, henüz kararsız seçmeni ikna etmekten, toplumu bütünleştirmekten ziyade ayrışmayı derinleştirdi.
***
Nitekim, Türkiye'deki altılı parti, hal-i hazırda pek dikiş tuttukları yok!.. Sürekli "iç hizipleşme ve kriz" yaratıcılık var.. Kaçıncı toplantıdır bir araya gelirler, ama hala "somut" bir ittifak bütünlüğü yok..
***
Var olan tek "ittifak" o da Erdoğan hasımlığı!.. Ve seçim vaatleri de; ne olduğu her yönüyle meçhuliyet arz eden; "Güçlendirilmiş Parlamenter sistem(!)"den dem vurma!… Tipik bir Macaristan hali!...
Ki, seçimi kazanan Orban’ın "yaptıklarım, yapacaklarımın teminatıdır" diyerek, masaya koyduğu yıllardır denenen, sınanan kendi şahsıydı. Bundan kazançlı çıkan da, bu işi çok daha iyi yapan Viktor Orban oldu.
***
BÜYÜKELÇİ MEVZUSU!…
Okur sorusuyla, fikri takip mekanizmasını işleterek!?.. Şu Büyükelçi'ye "onay mı, redakte" adına, altılı partinin "manifestosunun" gönderme, tartışması ne aşama!.. Soru ve yanıt birbiriyle, kucaklaştı mı!?.. Yoksa soru hala askıda mı?!…
***
Malum, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bunu geçen ay, dile getirdi!.. Tarih 28 Mart.. Kılıçdaroğlu'na şöyle seslenmişti..
“Kılıçdaroğlu, biraz dürüstsen, bu millete biraz inancın varsa, 6’lı masa toplantısından sonra beraber oluşturduğunuz ve tutanak altına aldığınız bildiriyi, hangi büyükelçiliğe düzeltmeye gönderdin, bunu açıkla”
***
Ki biz de kaleme almıştık!.. Kim bu büyükelçi diye.. Aradan günler, hatta hafta geçti… Kılıçdaroğlu cephesinde, herhangi bir yanıt gelmedi!.. Ne evet, ne hayır, ne de "bu bir iftira ve yalan" diye!.. Yani tık yok?..
***
Nitekim önceki gün Soylu hatırlatarak sordu!… Tabi iki şık da ekleyerek… Dedi ki; “Sevgili Kılıçdaroğlu, altılı toplantıdan sonra ‘bir büyükelçinin’ bir büyükelçiye metni düzeltmek için gönderdin. Problem 1, bu iki büyükelçiden hangisi satış yaptı? Problem 2, kime sattı?..”
***
Diyeceksiniz ki; hala mı yanıt yok!… Ne yazık ki, Kılıçdaroğlu cephesinde bir yanıt yok!… Belki duymamıştır diyeceğim; ama Hindistan bile duydu!… Neyse; yanıt ne olursa olsun, "o büyükelçinin kim olduğunu bilen var?".. O da, devlet-i aliye!… Yetmez mi, "kimin kimle iş tuttuğunun" bilinmesi için!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Allah’ına güvenmiş nesiller. İslam’ın kurulmuş devletleridir.