GERÇEKLER GÖZARDI EDİLEMEZ
Offf be... Offf.
Şu yaşadıklarımız!
Ülke ve millet olarak "içine" düştüğümüz hadiseler ağı.
İnsana "öylesine" derin bir şekilde "iç çektiriyor ki".
Değil bir "Offf" binlerce "Offf" dedirtiyor.
Çünkü olup-biten "akla ziyan" bir durum.
İnsan beynini "tar-u mar" ederek devre dışı bırakıyor.
Duygu esiriyle "hisler" öne çıkıyor.
Düşünce tamamen "kapalı" devre. İşlev görmüyor.
* * *
Siirt, Pervari, Manisa, Edirne ve dün Ceylanpınar!
"Sapık" hadiseler!
"Seri" cinayetler!
"Toplu" katliamlar!
"Parçalanmış" aileler.
Ve geride bırakılan "derin" acılar.
* * *
Dediğinizi duyar gibiyim;
"Bu iğrençliklere" karşı duygular nasıl öne çıkmaz diye?
"Kan-ı beyne" sıçratan vakalar.
Diyeceksiniz ki;
Bu nasıl iğrençliklerdir?
Bu nasıl sapık hadiselerdir?
Bu nasıl "silsile" misali ardı ardına vuku bulmaktır.
Bu nasıl "insani" karakterist yapıdır.
* * *
Bilemiyorum!
Volkanik dağ gibi "ha bire" püskürtüyor.
Milletin "iç dünyasına" ve değer olgularına; "dehşeti ve vahşeti" nail ediyor.
Deniz vurgunu misali. Kramplar bindiriyor.
Durmadan "vurgun" yiyoruz!
Her vurgun "ayrı bir hançer" misali toplumda derin tahribatlar oluşturuyor.
* * *
Bakınız;
Bir kaç gündür "yakıcı" hadiselerin saçtığı "vahşetin" etkisindeyiz.
Önce Siirt'te vuku buldu.
4'ü kız kardeş 7 İlköğretim Öğrencisine "7'den 70"e yüzlerce kişi "cinsel" istismar.
Ve tecavüz. Polis mi, asker mi, ileri gelen mi, öğrenci mi, öğretmen mi?
Velhasıl; "kimi ararsanız?"
Sonra; Pervari hadisesi.
Her ne kadar 1 yıl önce "vuku" bulan bir vaka ise de; "icrası" tüyler ürpertinin ötesinde.
Bu kez; "Çocuk, çocuğa".
Bir de 3 yaşındaki bir çocuğun "öldürülmesi".
Yani cinayet var.
* * *
Ardından; Manisa!
Şantajla, baskıyla "küçük kızları" fuhuş’un ağına çekmek.
Yine 70'lik "kartlar" başı çekiyor. "Ölmez" gibi.
Trabzon'da "Baba" kızına.
Ve dün Ceylanpınar'da. 22 yaşındaki bir sapık 3 ila 14 yaşındaki "iki erkek çocuğa" tecavüzü.
Beri yanda İzmir'de "üç gün içerisinde" üç cinayet.
Aynı silah, aynı kişi. Şükürler olsun ki; dün yakalandı.
Gerekçe yine "sosyal-ekonomik" sarsıntı.
Peki, daha önceleri;
İzmir mi, İstanbul mu, Samsun mu?
81 il'de!
* * *
Doğrusu;
Bu iğrençlikler ve sapık ruh hali geçmişte vuku bulmuyor değildi?
Oluyordu? Hem de "daha iğrenç" şekliyle.
Lakın "ketum" kalındığı için; "dışa" pek vurgusu yoktu.
İlk kez; bu kadar "geniş" ve vahim bir "sapıklık" durumu hâsıl buldu.
Çünkü benzer ama "birey" ölçeğinde kaldığı için "gizli" kalıyordu.
Ama bugün; "artık" aleni.
Büyük bir ahlaki çöküntü.
Ve vahim bir acı gerçek.
Neresinden tutulacağı bilinmez bir denklem.
* * *
Yani her ne kadar "haber" noktasında tepkiler vuku buluyorsa da!
"Kral çıplak" demek; ülke ve toplum "gerçeğinin" gün yüzüne çıkmasında büyük önem arz ediyor.
Çünkü "gerçeğin" idraki, çözümün "yol haritasıdır".
Peki, bu minvalde bir hareketlilik var mı?
Yok.
Aslında "Suçlu eğitimsizlik, zanlı basın" gösterileceğine bunun tartışılması ve sorgulanması gerekir.
Ama nerde?
İlin Valisi "hadiseleri" münferit bir olay olarak görürse.
"Biz soruşturduk, müfettiş görevlendirdik.
Soruşturma ve inceleme halen devam ediyor."
Demekle; "iş bitti" düşüncesine hâkim idareciler varlık gösterdiği sürece.
* * *
Bu ülkenin "gerçek" hadiselerinin çözümü; mümkün olmaz.
Siyasiler "suskun".
İktidar "münferit" düşüncede.
İçişleri Bakanlığı, Aileden Sorumlu Bakan.
Adalet Bakanlığı. Milli Eğitim Bakanlığı.
Ve özellikle Siirt'in "Sivil Toplum Örgütü" temsilcileri.
Kentin "kanaat" önderleri.
Siirt'in "adını" kirleten hadisenin "haberlerine" yorum getireceklerine.
Sorunun "tekerrürü" nasıl engellenebilinir?
Toplum "bu eksende" nasıl eğitilebilinir?
* * *
Çocuklar ve "cinsel" istismara uğramamaları noktasında; "ne yapılabilineceğini" anlatan; eğitim.
Ve bu suçu işleyen "ruh dengesi" bozukların "cezalandırılması".
Caydırıcılık "üzerinde" etki oluşturan düzenlemelerin yapılması.
Bunların yansıra; "hadisenin" iç dünyasını araştırmak.
Aileler ve çocukların "hali" durumu.
Sosyal, hukuki ve ekonomik "ölçek" nedir?
Bahsedildiği gibi mi, yoksa "yeni sırlar" ve aydınlanması gerekenler var mı?
Aileler 'para" karşılığı mı anlaştı, yoksa "aşiret ve töre" baskısından mı uzlaştı?
Bunlara kafa yoran yok mu?
İzliyor ve okuyorum; "Her ne kadar" abartılı habercilik anlayışı güden varsa.
Bizlerin de tepki gösterdiği "manşetler" vuku buluyorsa da.
* * *
Yine de; konuşan ve tartışan "basındır".
Diğerleri "deve kuşu misali" kafaları kuma gömüşler.
Gerçeklerden; kaçıyorlar.
Sonuç;
İnfial, isyan, öfke, hüzün, acı ve sarsıntı.
Bunu gören ve duyan var mı?
Can paremiz, yarınlarımız, göz bebeğimiz.
Evladımız, kanımız-canımız çocuklarımız.
Göz göre göre; "istismar" ediyorsak.
Sokakta "taş atan" çocukların "taşlarını" toplum ve ülke olarak hak ediyor olsa gerek.
Evet! Dönüp bir aynaya baksak!