GÖZALTILARIN AMACI NE?

Yazımı dün geç saatlerde kaleme aldım! Nedeni de; 'gözaltılara' ilişkin son durumu beklemem di?
Taze bilgilerin 'katkısıyla' hadiseyi analiz etmek, hem de sizi son durum hakkında bilgilendirmek.
Bilgisayarın başına geçip 'gün boyu' aldığım notları kurgulamaya başlarken; son dakika bilgileri şöyle idi.
11 İl'de 'eş zamanlı' gözaltına alınan, BDP ve eski DTP'lilerden 5'i 'Adli şartla' olmak üzere, 8 kişi serbest.
Yani 'tutuksuz' yargılanmak üzere salı verildiler. Bunlardan biri de; Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran!

***

6 Özel Yetkili Savcı tarafından 9 saat süren ifadenin ardından geriye kalan 27 kişi için savcı 'tutuklama' istedi.
Selim Sadak, Necdet Atalay, Fırat Anlı, Zülküf Karatekin, Abdullah Demirbaş ve Ali Şimşek gibi isimlerin yer aldığı 27 kişi.
Yazıya son noktayı 'koyarken', henüz tutuklama istemiyle sevk edildikleri 4 ve 6 Nolu Mahkemelerde 'yargılama' devam ediyordu.
Dışarıda ise; 'binlerce' kişinin sabahtan itibaren başlattıkları 'oturma' eylemi vardı. BDP'li Milletvekilleri, Baydemir ve partililer.
'Ya arkadaşlarımızı bırakacaksınız, ya da bizleri de gözaltına alın' diye tepki gösteriyorlar. Yol trafiğe kapalıydı.

***

Gözaltına alınanların 'suçlanmalarına' ilişkin iddialara gelince! PKK'nın 'şehir yapılanması' olan KCK'de faaliyet gösterdikleri.
Bu alandaki isimlere 'Belediyelerde' iş verilmiş, ihaleler aldırılmış. Belediyelerin 'yönetimi' bu kişiler tarafından idare ediliyormuş.
PKK'lıların 'cenazelerine' ve Roj TV’deki 'programlara' neden katıldıkları! Zanlı konumundaki; Başkanların verdiği ifadelere göre!
Suçlamaları 'kesinlikle' kabul etmiyorlar. Belediye Başkanlığı görevine 'talimatla' gelmedikleri ve 'herhangi bir yerden de' almadıklarını söylüyorlar.
Anlı'ya sorulan bir soru; KCK tarafından 'sorgulandığı' ve bu nedenle 'ikinci kez' Diyarbakır'da aday gösterilmediği.

***

Neyse! Zaten şuan için suçlama ve verilen ifadelerin 'detaylarıyla' alakalı net bir bilgi yok! Yani ne söylenirse 'kulaktan' duyma!
'Afakîlik' olasılığı yüksek! O nedenle; beklemek lazım. Önümüzdeki günlerde 'olup-biten' ne varsa; öğrenilecek.
Lakin bizim 'ısrarla' üzerinde durmak istediğimiz 'hadisenin', suçlamaları değil. Durumun 'siyasi' tepsidir.
Çünkü 'genel bir kanı' var! BDP ve eski DTP'li Belediye Başkanları ve partililer ile belediye çalışanlarının 'gözaltına' alınması; 'siyasi' diye!
Kimse 'hukuki' yüzüne bakmıyor.

***

Zaten 'bakılmaz da'! DTP'nin 'alel-acele' kapatılması. 2 Milletvekilinin 'vekilliğinin' düşürülmesi. 35'te 'siyasi' yasaklı.
Bu eksendeki 'fırtına' henüz dinmezken! İki gün önce; 'sine-i milletten' vazgeçip 'Sine-i Meclis'e dönme kararı alınırken.
BDP'ye geçiş yapılmasının üzerinden 24 saat bile geçmezken. Ufuk Uras'ın 'geçişle' birlikte; Meclis'te 'Parti grubu' kurulması yönünde; destek verirken.
'Kürt sorunun' çözümü noktasında; Meclis 'tartışma' götürecek düşüncesi genel kanı geliştirirken.
Sokak 'çatışmaları', toplumu geren 'hadiseler' sönmüşken!

***

Birden bire "bu gözaltıların' ivedilik alması; 'elbette ki' hukuki bakıştan çok 'siyasi' düşünce üretiyor!
Garip bir durum! Kafalar 'olup-bitene' karşı bir hayli karışık. Çünkü ciddi bir kavram 'kargaşası' yaşanıyor.
Şöyle ki! Eğer 'Kürt Açılımı' ya da 'Demokratik Açılım' veya Milli Birlik Projesi. Ya da 'Devletin' yol haritası!
Farklı 'isimlerin' yüklendiği şuan ki 'Kürt Sorunun Çözümü' noktasındaki süreç; 'bu gözaltıları' kaldıramaz.
Cengiz Candar'ın dediği gibi;

***

Eğer amaç, 'dağda değil, ovada siyaset yapmak' ise!
Eğer amaç, 'PKK'ya silah bıraktırmak' ise,
Eğer amaç, 'dağa çıkmayı önlemek ve dağdakileri indirmek' ise,
Eğer amaç 'Kürt sorununu şiddet ve silahtan arındırmak ise,
Ve tüm bunların 'oluşması' noktasında amaç, Güneydoğu'da 'barış ve kardeşlik' yaratılmak ise,

***

Havanın 'bulanık' değil, açık ve net olması gerekir! Kafaları 'karıştıran', zihinleri bulandıran 'karışık' durumlar cereyan etmemeli.
Şimdi 'genel istek' ve amaç dediğimiz 'siyasi' süreç bu iken; 'gözaltıların' dalgası; tam aksi ve zıt bir 'amaç' yaratıyor.
Baydemir'in çok ince bir ifadesi vardı önceki gün; hani basına 'küfürlü' konuşma diye yansıyan konuşmasında:
Tasfiye süreci böyle devam ederse gün gelecek elinizi utacağınız tek bir insan bulamayacaksınız'
Ne yazık ki; 'ibre' bu eksende!

***

Dün de, önceki gün de bir önceki gün de hatırlarsanız; 'Burası Türkiye her an her şey olabilir' diye bir söz zikretmiştim.
Ve bunun 'artık atasözü' kimliği alması gerektiğini! Çünkü Türkiye'de 'inanılmaz' bir kıyım ve kıyam vardır.
Bir taraftan 'batı' alevlendiriliyor, kurumlar 'çatışma' alanına çekilmek isteniliyor.
Bir taraftan da; 30 yıldır 'kardeşkanının' aktığı Güneydoğu'ya 'karanlık ve çatışmalı' ortam dayatılıyor.
Evet! 'Hiç te iyi işler' olmuyor! Tüm bunlar; 'hangi akla' hizmet!

***

Hem Ankara'nın havası bulanık, hem Güneydoğunun! Dahası 'ülkenin' havası; 'ciddi' manada 'puslu'!
Taktir edersiniz ki; Kurt 'dumanlı ve puslu' havayı sever. Avını daha rahatlıkla 'yakalamak' için!
Çünkü böylesi havalarda; 'kim dost, kim düşman, kim işbirlikçi, kim menfaatçi, kim dürüst' pek seçilmez.
Nitekim 'bugünlerde' icra edilen hadiseler zinciri de; bu minvalde yol almakta.
Herkesin 'akıllı' ve sağduyu olması gerekli! Süreç 'ciddi' manada, kuşku ve kaygı üretiyor.
Herşeye rağmen; 'demokrasi' en büyük silahtır. Zulmü 'yenecek' olan da, demokrasidir ve ona verilecek güçtür.