GÜNDEMİN HARMANI!….

Masamdaki notlar hayli çoğalmış!.. Hele ki, Diyarbakır'a dair; "taşmış" misali!.. Denir ya, hangisinden başlayayım.. Ama önce, fikri takip diyerek, mevzulara muttali olalım…

Malum, "müsaadenizle" deyip 26 Ağustos'ta kaleme aldığım, "Sertifika" skandalı vakası, "buz dağının" meğer ki görünen yüzüymüş.. 

HİJYEN KURSU VURGUNUNDA SON DURUM?

Diyarbakır'ın en ücra ilçesi, Çüngüş..

Kuş konmaz, kervan geçmez, "çıkmaz" sokak bir ilçede, "pandemi döneminde" yasak ve "izne" tabi olması gereken, "Hijyen Kursu'nun" açılması!..

"Yüz yüze verilmesi" gereken eğitimin verilmeden; "biner lira" karşılığında, "sertifikaların" verilmesi…

Ve bu kursiyerlerle sertifikaları alan kişilerin, Çüngüş'ün nüfusunu da "geride" bırakması..

Beri yandan, bir tekinin dahi "ilçede" oturan kişi olmaması!…

Buna dair ihbarların, soruşturma taleplerinin istenmesine rağmen; "akçeli işbirliğiyle" üstünün kapatılması!…

En önemlisi de, "büyük vurgunun" yargıya taşınmayışı, adli işlemden "uzak" tutulması!..

Der demez insana; "ne memleket, ne eğitim, nasıl da ehliyet ve liyakat sahibi idareciler var(!)" dedirtmiyor değil…


***

Hadise Milli Eğitim Bakanlığı "nezdinde" hal-i hazırda nasıl bir rotada gidiyor "meçhuliyet" içeriyor..

Çünkü, işin ucu Ankara'ya uzandığından; "hasır altı edip, kapatalım" lobisi hızlı işliyor..

Bir iki kınama, maaş kesme "oldu bitti maşallah?"..

Yazı sonrası, gelen "ihbarların" ortaya atılan iddiaların da haddi hesabı yok!..

Özellikle, okul onarımı-bakımı, dezenfektan "işlerinin" kim kimin nam-ı hesabına, bir önceki yıllara göre yüzde kaç "kırımla" aldığı ya da verildiği..

Ya, öğrenci taşıma ihaleleri..

"Eski tas eski hamam.."

Yine aynı kişiler, yine aynı yüzdelikler…

Tabi önümüzdeki günlerde bu mevzulara "iddiaların teyidiyle" peş peşe bir değinmişliğim olacak.

Ancak en çok da dikkat çekilen, MEB'in bu minvaldeki ihalelerinin "ilana" çıkarılması yönünde, imtina ediciliğin olması…

***

ELİNİZE NE GEÇTİ?..

Deyin bakalım!.. Bağlar Belediyesi'nin "servis aracını" ateşe vermeniz?..

Kullanılmaz hale getirmeniz…

O'nu yakıp, küle çevirmeniz… 

İlçe halkının, "hizmetten" yoksun bırakmanız..

Çalışanı korkuyla "sindirmeye" çalışmanız...

İlçede kaos oluşturmak, korku ve paniğe yol açma haliniz!!…

Evet, tüm bunlar size, ne kazandırdı?..

Ya da savunduğunuz davaya artısı ne oldu?


***

Deyin; elinize ne geçti?…

Benim, ki halkın nazarında; hiçbir şey..

Çünkü, böylesi bir eylemin ne ideolojik, ne de siyasi bir kazanımı yok, olamaz da!!!..

Olmadığı gibi de; "etki tepki" noktasında, nefreti yüksektir…

Nitekim, hadiseyi duyanın ağzından çıkan ilk cümle; "kınıyorum, lanet olsun…"

Pek tabi ki, bu sabotaj Bağlar Belediyesinin "hizmet anlayışını, felsefesini, şiarını" geriletir mi?.

Sanmam..

Bilakis, daha bir motive eder..

Ne diyor Belediye Başkanı Hüseyin Beyoğlu..

"Bu olayı yapan zihniyeti lanetle kınıyorum. Hizmetlerimiz artarak devam edecektir?...

***

BU RESİM NEYİ ANLATIYOR?..

Çok şey!.. Önceki gün, Ergani'den meslektaşım Ekrem Senvar gönderdi.. İşte, Ergani'nin, "Covid-19'la" olan, aşinalığı diye.. "Köy pazarı?"...

***

Eee.. Ne maske var?.. Ne sosyal mesafeye uyan var?.. Ne temastan kaçınma var?.. Ve ne de; "hijyenik" ortama uyma gibi bir hal var?.. Tabi, Covidi sayan var?…

***

Hepsi bilaistisna; "boş vermişlik" içerisinde!… Hal bu iken!.. Virüs cirit atmaz mı, bayram etmez mi?.. Hastaneler dolmaz mı, vaka sayısında patlama yaşanmaz mı?.. Ölümler artmaz mı?.. Buyrun gerisini siz söyleyin!...

***

İNCE, KÜRTLER'E NE DİYECEK?…

Geldiğinde, konuştuğunda göreceğiz?.. Denilene göre önümüzdeki günlerde, Muharrem İnce "Sivas'ta" vasat gelişen hareketinin rotasını, Güneydoğu'ya çevirecek.. Diyarbakır ve Şırnak'ı gezecek… İşte o zaman, Kürt meselesine dair bir "fikri beyanı" olacak?..

***

Doğrusu, şimdiye kadar pek de bu minvalde, bir konuşmuşluğu yok.. Ne düşünüyor, neye dair bir "çözümsüz" hazırlığı var bilinmiyor?… Sizi bilmem.. Ama İnce'nin, Kürt meselesine dair söyleyecekleri, yıllar yılıdır "Kürtleri" oy döneminde, seçim evresinde "yaldızlı sözcüklerle" kandıran siyasilerden öteye gitmeyecek!…

***

Öyle ya, her gelen konuşuyor, sonra "işi bitti mi, hadi oradan" diyor… Öyle inanıyorum ki, Kürtler bu minvalde artık ders almıştır..

***

NEYİN KAN DAVASI?..

Selahattin Demirtaş'ın çat kapı diyerek "eğer ki dışarıda olsaydım, yanıma Başak'ı(eşini) alır, meral Akşener'in evine bir sabah kahvaltıya geldik derdim" dedi.

***

Akşener'in bu çağrıya verdiği yanıt ne oldu?…

***

“Güneydoğu’da şöyle bir gelenek var: Kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız. Evin en yaşlısı tarafından karşılanır. Sonra kapıdan çıkıp gittikten sonra davanız devam eder. Güneydoğu’nun böyle bir özelliği var.”

***

Böylesi bir mesaja, böylesi bir cevap oldu mu Meral Hanım!.. İlla ki dilinde "kan" kelimesi mi olacak?.. "Kan'la" başlayacak, "hasımlık, düşmanlık, kindarlık" içeren bir hesapla, cümleler mi kurulması gerekiyor?…

***

Eee; mevzu üzerinde yürütülen siyasi polemiklerin de, Meral hanımdan geri kalır yanı yok?… Birileri bu ne samimiyet, birileri bu ne hasımlık diye, "ok" atıyor?.. Ne garabet bir siyasi akıl ve dil, anlayış ülkeye hakim, anlamak zor!…

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Dilin kalbi durmuşsa, bilin ki akıl esir alınmıştır?…