GÜNEYDOĞU ALEV TOPU!
Doğrusu;
Güneydoğu şuan için "ateş" topu!
Yanıyor, yakıyor.
Hem de; herkesi.
Yürekten, ciğerden, kalpten!
Çünkü
Silahlar "dehşetli" bir şekilde patlıyor.
Bombalar ha keza.
Mayın mı, roketatar mı, toplar mı; patlıyor.
Ve ardından; "kör" bir ateş!
Akan kanlar.
Dökülen gözyaşları.
Ve kaybedilen canlar.
Acı bilânço arttıkça artıyor.
Şiddet ve çatışma tırmandıkça tırmanıyor.
Şehit cenazeleri!
PKK'lı cenazeleri..
* * *
Tabi tüm bu "dehşetli" durum dağlarda icra oluyor.
Ya ovada!
Şehir merkezlerinde.
Burda da; "aynı" minvalde durum işliyor.
Eklentisi;
Bu kez öfke.
Körüklendikçe körükleniyor; kutuplaşıyor.
Kürt-Türk diye!
Yayılmacı bir şekilde; genişliyor.
Atmosfer akla ziyan!
Düşünüyorsun;
Neden yeniden silahlar ölüm kusmaya başladı?
Neden şiddet ve çatışma tercih edildi?
Eylemleri "tırmandırmak" niye?
Operasyonları yoğunlaştırmak niye?
Kısır bir soru.
* * *
"Ateşi" söndürmek varken; neden "körükleniyor".
Daha doğrusu;
Ateşe yeni ateş ve ölümler eklemek niye!
Yıllarca denendi. Bir değil, nerdeyse yarım yüzyıl etti.
Hala da; "silah" hükümran!
Daha üç ay önceydi!
Herkeste; bir "umut" filizi vardı.
Huzurlu bir ortam hâkimdi.
Barıştan.
Kürtlerin isteklerinden.
Kimlik yapısından.
Kürt açılımından.
Hatta dağa çıkanların "ovaya" inmesine kadar.
Konuşulur bir ortam söz konusuydu.
* * *
Ama ne oldu da;
Her şey tersine döndü.
Şiddet "tırmandı".
Operasyonlar yoğunlaştı.
"Kürt" kimliğinden söz edilmez olundu.
Demokratik açılım rafa kaldırıldı.
Barışa ve kardeşliğe olan "umut" beklentisi; karamsarlığa dönüştü.
Ve mevzuya herkes;
Su yerine "kova kova" benzin dökmeye başladı.
PKK eylemlerini artırıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri de operasyonları.
Tabi bu bir cephede.
* * *
Sivil cepheye baktığımızda da; aynı çatışma hâkim.
Çünkü onlar da;
"Karşılıklı" restleşmenin silahlarını çekmiş durumdalar.
Siyasiler derseniz; ha keza.
Bakınız bugün Diyarbakır'da görülecek olan;
"Barış Grubu" davası!
Kandil'den ve Mahmur'dan gelen grup!
Bugün;
"Terör Örgütü üyesi olmak, örgüt propagandası yapmak" başta olmak üzere bir dizi suç isnadıyla yargılanacaklar.
Hatırlayın!
"Barış Grubunun" gelişini.
* * *
Cengiz Candar'ın dediği gibi;
"O gün de, biz pişmanlık yasasından yararlanmak için gelmedik dediler".
Yani; Kandil'de silahları bırakarak geldiler.
O gün bugünkü işlemler ve suçlamalar yapılmadı da; "8 ay sonra" yapılıyor.
Şimdi bu durum; kafalarda şu intibayı geliştirmez mi?
Özellikle; PKK cephesinde!
"Demek silah bırakıp Türkiye'ye dönmek faydasız".
Tam bu davanın arifesinde; KCK iddianamesi!
Ki bu mevzu da başlı başına bir "meseleler silsilesi".
1.5 yıl sonra tamamlandı.
Ve bugün üzerinde yapılan mülahazalar.
* * *
Dün KCK’ nın sanık avukatları "suç duyurusunda" bulundu.
Gerekçe; "gizliliğin" ihlali.
Savcılar hakkındaki bu "isnat" bakalım; nasıl bir kapsam alanı geliştirecek.
Diğer yandan; "Taş atan çocukların" akıbeti.
Trajik bir tablo!
Bir taraftan bunlar.
Diğer yandan; ölümler!
Dikkat edin; hepsi ama hepsi bu ülkenin insanı.
Kürt, Türk, Laz, Çerkez!
Anlaşılmayan, uzlaşılmayan, buluşulmayan ve tabi ki paylaşılmayan tek nokta;
"GÜÇ".
* * *
İşte bu güç "ne yazık ki" barış dili için kullanılmıyor.
Her ne kadar "kullanılıyor" gibi zaman zaman ifadeler icra ediliyorsa da;
"Samimiyette" hiç de öyle değil.
Bu hem sosyal hem de siyasal anlamda kullanılmıyor.
Onun için;
Silahların susması,
Akan kanın durması,
Gözyaşlarının dinmesi,
Barışın ve kardeşliğin hayat bulması.
Kimliklerin "özgür",
Düşüncelerin "hür".
Hakların "eşitlik".
Demokrasinin, İnsan Haklarının, Cumhuriyet'in "payidarlığıyla" var olabilmesi.
Ancak ve ancak;
"Tarafların" samimiyetiyle mümkün olabilir.
Yani; ne zaman "samimiyet" o zaman çözüm!
Yoksa
Güneydoğu bugün "alev" topu!
Yarın Türkiye alev topu!
* * *
NOT;
Bu gece Regaip Kandili.
Mübarek üç ayların müjdeleyicisi.
Bu vesileyle;
Tüm okurlarımın Regaip Kandilini tebrik ediyorum.
Ve özlemle, hasretle kucaklamak istediğimiz;
"Barışa, kardeşliğe, huzura ve istikrara" vesile olsun.
Yanan "ateşe" su olsun.