GÜZELOĞLU'NU UĞURLARKEN…
Valiler kararnamesı çıktı.. Gece yarısı operasyonu gibi… 41 İl'in valisi değişti.. Diyarbakır İl Valisi de değişti.. Hasan Basri Güzeloğlu, Mülkiye Başmüfettişi oldu.. Yerine, Antalya Valisi Münir Karaloğlu geldi..
***
Şunu net ifade edebilirim; Güzeloğlu'nun "valilik" görevinden alınmasını esefle karşıladım… Özellikle son iki yıldır "kendisini" yakından takip eden biri olarak.. Tabi ki "gazetecilik" mesleği noktasında takip etmemden dolayı bu tepkiyi açıkça ifade ediyorum…
***
Şöyle ki..
Kendisiyle şahsi ve kurumsal özele dair bir ilişki ve talebim olmadı..
Ki olamaz da…
Ama kentin temel sorunları, vatandaşın bize intikal ettirdiği mevzuları "istişare" edip, çözüm bulunması açısından, köşemde konu edip kendisiyle "diyalogum" hep oldu..
Ki bu temaslarım da hep köşe yazılarıma konu olmuştur..
***
Yani, o kentin valisi..
Kentin Belediye Başkanvekili idi…
Ben de kentin "sesi, kulağı, gözü" olabilme gayretiyle mesleğini ifa eden gazeteci oldum…
Zaten bilen biliyor..
Ki nerdeyse mesleğe ve yazı yazmaya başladığım günden bu yana, 20'ye yakın valiyle "mesaim" olmuştur…
***
Kimi Bölge Valisi, kimi İl Valisi.. Görev süreleri içerisinde pek çok vali hakkında "sert" yazılarım olmuştur.. Eleştirmişimdir.. "Ooohh, ohhh dediğim" Vali de oldu.. "Güle güle sayın Valim" dediğim de oldu.. Hepsi de yazı arşivlerimde mevcut…
***
Hiçbir şekilde "kişisel, şahsi" bir hesabım olmadı.. Hep kent adına, bölge insanı adına; "sosyal, ekonomik, kültürel" hizmeti öne çıkaran "kent milliyetçiliği" duygu ve ruhuyla yaklaşım göstermişimdir…
Hep, "yiğidi öldür ama hakkını ver" düsturuyla yaklaşmışımdır…
***
Gelirsek Güzeloğlu'na "Güle Güle Sayın Valim" dememin gerekliliğine…
Ve atamasını "esefle" karşılama gerekçelerime..
Biliyorum, birileri bu "tavrıma" alerji olacak..
Tepki veren de olacak..
Ama yine biliyorum ki kentin ekseriyeti benimle aynı fikirdedir… "Güzeloğlu'na bu yapılmamalıydı?"
***
AK Parti hükümetinde 2003'ten bu yana "kesintisiz" Vali olarak görev yapan "Bürokratlardan" ender biri.. Sırasıyla Gümüşhane, Karaman, Samsun, Mersin ve Kocaeli Valisi olarak görev yaptı.. Son olarak da, 2017'den buyana, Diyarbakır Valisi… Bir yılı aşkındır da; Büyükşehir Belediye Başkanvekilliği görevini yürüttü...
***
Öncelikle, Diyarbakır dışında görev yaptığı il ve ilçelerde "sitayişle" kendisinden söz edildiğine şahidim.. Çünkü, kendisiyle yaptığım televizyon programlarında Diyarbakır kadar, geçmişte görev yaptığı yerlerden yoğun şekilde "mesajlar" aldım.. Ve hepsi; "sitayişle" ondan bahsetti…
***
Denir ya; "hakkını" vermek lazım.. Güzeloğlu, özellikle "bölgenin" bir insanı olması nedeniyle; "sosyal, ekonomik ve kültürel" olduğu kadar "siyasi" bazda da, kucaklayan, bütünleşen, bir olabilmenin "sorunları" aşan en büyük etken olduğunu da ilke edinendi.. Bilendi…
***
Gittiği her ilçe, gezdiği her köy.. Tokalaştığı her kişi, istişarede bulunduğu her fert.. Vuku bulan her mesele; "ortak aklın" icrasıyla; çözümlenebileceğini öne çıkarıp savunandı!.. Fikri dünyası, hayata bakışı, olayları kavrayış biçimi, ülkeye ve millete hâkim olan "zihniyetin" kulvarında hep vücut buldu…
***
Her fikre, her düşünceye "açıktı?"… Yeter ki yıkıcı, kırıcı, yakıcı ve toplumun "temel değerlerini" sarsıcı olmasın.. Fitneyi, şiddeti, kaosu üreten değil, barışı, birliği, dirliği ve yek vücut olabilmenin kaçınılmazlığının herkes tarafından bilinmesi gerektiği gibi, sorumluluk şart diyendi!
***
Yeri geldiğinde, Melik Ahmet esnafıyla "oturup" çay içti…
Ulu Cami önündeki yaşlılarla sohbette bulundu, cami cemaatiyle birlikte ibadet yaptı.. Sabah namazlarıyla, "diyaloglar" geliştirdi…. Gençlerle "buluşma" toplantıları yaptı.. Çocuklarla "eğlenmesini" bildi…
***
Birçok validen farklı bir tavrı vardı.. Sivil toplum Örgütlerine.. Kentin kanaat önderlerine.. Aydınına, yazarına, akademisyenine, ilim adamına "önem" verip, "istişare" odaklı yönetimsel ilkeleri, benimsedi… Kimi yerde en babacan tavra sahipti, kimi yerde de "en sert yüzü" gösterendi.. Ama devletin o şefkat elini "her daim" gösterendi..
***
Sur'un ihyası için, büyük mücadeleler verdi.. Her ne kadar, şehrin sırtına kambur olmuş "bazı siyasilerin" çelmelerine, kumpaslarına, "başarısız" kılınması için, enva-i sergiledikleri tutuma ve gammazlıklara rağmen; "mücadelesinden" taviz vermedi? "Ceket" ilikleyen, "peşlerinden" koşan olmadı?…
***
Birileri gibi; mağduriyetler üzerine "mağduriyetler" inşa eden anlayışlara "eyvallah" etmedi.. Karşı durdu.. Yeri gelince, "rant yuvalarına" çomak soktu… Hele ki ihaleci.. Tek fikri ve düşüncesi "rant" olan zümrelere "fırsat" tanımadı, kapıları kapattı.. "Şeffaflığı" olmazsa olmaz dedi…
***
Özellikle kayyum olarak atandığı dönemdeki "çabası" her ne kadar kendisini "yanlış yönlendiren" denir ya "el altında" her türlü olumsuzluğa eğilim gösterdiyse de "taviz" vermedi?… Vakıf olduğunda, en radikal şekilde hesap sordu. Yargıya taşıdı… En taze olan da, "Dezenfektan" sahteciliğine müdahalesi!..
***
Ama bildiğim ve şahit olduğu kadarıyla "yönetim kadrosu" noktasında, büyük bir sıkıntıya sahipti.. Nitekim olmadığı için de; istenilen yüksek derecedeki beklenti babında olan "performansı" sergileyemediğinden dolayı; "bugün konuşulan" aksaklıklar birileri tarafından dile getirilebilir?...
***
Elazığ'ı sarsan, Malatya'yı vuran "deprem" gecesini hatırlıyorum.. Sivrice'ye ilk yardım elini uzatan o oldu.. Kısa sürede sıcak iaşe, çadır ve enkaza müdahale eden idi.. Soğuk kış gecesinde, koşan, koşturan 48 saat süreyle "kesintisiz" uykusuz kalarak, "yaraların" sarılmasına çalıştı…
***
Şu Pandemi dönemindeki mücadelesi!.. İlk anda tedbirleri alan, yasakları uygulayan, tavizsiz bir şekilde tüm kurum ve kuruluşları "seferber" eden.. İl Pandemi Kurulu.. İl Hıfzıssıhha Kurulu.. Ve Sağlık kurumlarıyla olan koordinasyon.. STK'ları da, "kurulların" birer ferdi olarak, görmesi…
***
Kent gıpta ile bakılandı.. Vaka sayısı "yok" denilecek kadardı… Pandemi hastaneleri yüzde 20 seviyesinde idi.. Bu evrede sosyal devlet felsefesi, en radikal şekilde yerine getirildi.. Valilik, Belediye ve diğer yönetimlerin işbirliğiyle; "el uzatılmayan" ev, aile bireyi bırakılmadı..
***
Ne hazin ki Ramazan bayramı ve sonrasında "bu başarılı, huzur ve güven veren" Pandemi süreci tabiri caizse "suikasta" uğradı… Şu an kentte vaka sayısı yüksek… Ancak "olağanüstü" bir ortam ve toplumsal huzuru, istikrarı bozucu hal söz konusu değil…
***
Bu hale karşı, Güzeloğlu'nun "atamayla" alakalı yaşadığı "üzüntüden" daha fazlasını yaşadığına inanıyorum.. Çünkü, son görüşmemizde, ne olur "maske, mesafe ve temizliğe" önem verilmesini her fırsatta dile getirin?…
***
Velhasıl!
Güzeloğlu "yönetim anlayışında" ana temel ilke, toplumda en geniş "uzlaşıyı" yaratan, sorunlara birlikte "çözüm" bulan, sorunun parçası değil, "çözümün ortağı" olması gerektiğini bilen ve düşünen biri oldu…
***
"Güle güle Güzeloğlu…?"
***
Yeni Valimiz Münir Karaloğlu.. Evet, sizde kadim şehrimize "hoş geldiniz…"
***
Sizden, temel beklentimiz elbette var ve olacaktır.. Denir ya "Devlette devamlılık esastır.." İşte bu ilke ve düsturla, Güzeloğlu'ndan teslim alacağınız bayrağı, "kentin gelişmesi, büyümesi ve layık olduğu yere kavuşması" noktasında, dalgalandırmanız!
***
Dün Karaloğlu'yla alakalı çevresel bir "deşme" yaptım?
Yani araştırmada bulundum.. Van, Bursa ve Antalya'da; görev yaptığı için oradaki dostlarla temasım oldu… Aldığım ilk intibaa göre; "birlikte yol yürünecek kişi.."
***
Nitekim yazıya nokta koyarken, "veda" mesajı geldi.. "Elveda Antalya. Merhaba Diyarbakır…"
***
Karaloğlu, Mezapotamya'nın, Anadolu'nun, Orta Doğu'nun, Türkiye ve dünyanın medeniyet, inanç ve bereket şehri Diyarbakır'a Vali olarak atanmayı "eşi az bulunur bir nasip" olarak gördüğünü ifade etti...
***
Sonrasında;
"Diyarbakır 12 bin yıldır insanlık için cazibesini koruyor. Her çağda bereketi, görkemi, güzelliğiyle insanımıza hayat sunuyor.
Diyarbakır'a faydası olan her işte parolamız, 'baş göz üstüne' olacak.
Diyarbakır'ın ev sahibi olduğu medeniyetlerin, inancın, bereketin ışığını bu değerlerle yaşayan ve bu değerleri yaşatmak isteyen herkesle el ele vererek daha da güçlendireceğiz.
Diyarbakır'ı da yeniden doğduğum memleketim olarak gördüğümü herkesin bilmesini isterim.
Diyarbakır için gidilecek yolları, Diyarbakırlılarla birlikte gideceğiz.
Yolumuz açık olsun."
***
Velhasıl kelam; Güzeloğlu'na, "güle güle" diyoruz...
Karaloğlu'na da "hoş geldiniz" diyoruz..
***
GÜNÜN SÖZÜ…
Baki kalan bu kubbede bir hoş seda bırakmaktır…