HAFTASONU NOTLARI…

Gündem "siyasi ve sosyal, ekonomik" noktada hareketli… Masada da hayli biriken "mevzulara" dair özel notlar var.. Diyorum ki, şöyle "özetler" diye bir fasılla, haftasonu muhabbetini renklendirelim!.. 

***

ÖZEL KALEM MEVZUSU!..

Dün, buradan dillendirmiştim!.. Ki daha önce de çok kez, yazıp çizdik.. "İthal Bürokratlar" furyasından tutun da, hülleli "Özel Kalem" odaklı, kadro tahsis edilişini!…

***

Gün boyu, bir çok kurum ve kişiden, siyasiler de dahil telefon ve mesajlar aldım!.. Bu "hülleli" kişiye, şahsa, nüfuza, siyasi dayı ve abilerin çevresine özgü imiş Özel Kalem" Müdürlüğü, müderrisliği..

***

Ve buradan yola çıkanların bir adım ötesi de; "Ya İl Müdürlüğü, Ya Daire Başkanlığı veyahut da, kamuya ait Şirketlerin Yönetim Kurulu başkanlığı ile Üyeliği!.." Ballı bir yol!?..

***

Ha bu arada, işin hukuki ve adli yönünden söz etmiştim!.. Hukukçu dostumun ifadesiyle; "ister hülle, ister hile, ister desise" süreklilik arzıyla, yapılıyorsa suçtur…

***

Ve bunu yapan kişi de, makam yetkilisi de, onay veren de "silsileli" şekilde, birden fazla söz konusu ise.. O zaman da; "suç organizeli" bir kimlik kazanıyor!.. Ceza-i müeyyidesi de yüksektir!…

***

Ne demiştik dünkü yazımızda!.. Yerel Yönetimler özellikle Diyarbakır’ımızda, her altı ayda bir 20 kişiye "Özel Kalem Müdürlüğü" hülleli, kadro tahsisi sağlanıyorsa; buna neşter şart!…

***

--DOLANDIRICININ FENDİ--

Amma velakin; "Sosyoloji'" fena şekilde yendi.. Hem de tüm "itibarı" yerle yeksan ederek!.. İşte koskocaman size bir delil, yaşanmış gerçek bir hadise!…

***

Sosyoloji Profesörü Nilüfer Narlı!… Öyle böyle olmayan bir şekilde; "dolandırılmış!.." Hem de, elde, avuçta, bankadaki paralarla birlikte, kasadaki ziynet eşyaları da dahil; "hepsini" bir çırpıda kaptırmış!…

***

Kime; kendilerini "polis olarak tanıtan kişilere!.. "Barış/Pınar" parolasıyla!.. Dümen "sizin şu veya bu kişilerle iltisaklı" bağlantınız ortaya çıkmış!.. Yani, son önemlerin "bilinen" dümeniyle, bu iş yapılmış!…

***

Biliyorum!.. Diyeceksiniz ki, "hadi oradan, nasıl oluyor?.. Böyle şey mi olur?" Doğrusu ben de; ilk duyduğumda sizin gibi düşündüm ve öyle dedim, inanmadım!…

***

Yahu Narlı bir profesör!.. Uzmanlık alanı "sosyoloji.." Toplumu bilen, halkı tanıyan, bireylerin "ruh alemine" vakıf, yani "insan" sarrafı!.. Onun ötesinde, okuyan, yazan, araştıran!…

***

Hepsi bir yana!.. Gazeteler, televizyon kanalları "gün geçmiyor ki", böylesi dolandırıcılık haberleri yayınlanmasın!.. Artık, beşikteki bebek dahi, bu yöndeki "dümene, oltaya" gelmez!…

***

Ama bizim Sosyoloji Bilimi Profesörü Narlı gelmiş!.. Dolandırıcının fendi, sosyolojiyi yendi!.. Bu ne demek biliyor musunuz; "hayattan, halktan, yaşamdan" ne kadar, kopuk olunduğu!…

***

Narlı'nın "Sosyoloji Profesörlüğünü" alt eden Dolandırıcılardaki "sosyoloji" üstünlüğünün, altında bir hissiyat var ki!.? Aslında "iltisaklısınız" sözünün gizemi, daha bir, "dümenli.."

***

Mevzuda, benim aklımın takıldığı nokta; burası!.. Yoksa, yeryüzünde "dolandırıcılık sosyolojisi" tüm sosyoloji bilim dallarına karşı "formül" üretebilecek kapasiteye sahip!…

***

 

SORUMLU VATANDAŞLIK!…

Eğitimci, Eyüp Bey'in uyarısıyla.. Evet ya!.. Nerde bizim "sorumlu vatandaşlık" kültürümüz, ilkemiz, anlayış ve felsefemiz!.. Her şeyi devletten, kurumlardan, yetkili makamlardan mı, bekleyeceğiz!.. Yok; biraz da "kendimiz sorumluluk" alalım!…

***

Hayat pahalılığı, zamlar, fahiş fiyatlardan herkes mustarip!.. Ki, hükümet bu alanda, mücadele etmiyor değil, ediyor!.. Yeterli mi değil!.. Ama yeterli olabilmesi için biz vatandaşlar olarak da; "bir sorumluluk" üstlenmemiz gerekmez mi!?. Gerekli…

***

KDV Yüzde 8'den bire indi!.? Ki gıda ürünleri, öncü!.. Ama hala, raflarda indirim yok diye tepki veriyoruz!.. İşte buradan bir öneriyle; "sorumlu vatandaş" kimliğiyle denetmen olalım. Fahri müfettiş.. Şikayet etti, davacı ol, ya da "açıkça ben boykot ediyorum" de!..

***

Eyüp Bey'in dediği gibi!.. Gör o zaman, "el mi yaman, bey mi yaman!?.." Doğru.. Galiba ülke ve millet olarak bizim en büyük yoksulluğumuz, yoksunluğumuz, "sorumlu vatandaş" olamamak!...

 

***

"-YUVARLAK MASA-"…

Şef kodlu, yuvarlak masanın, hükmü ve eksikliği ile mutabakatın açıklanacağı, 28 Şubat gün noktasında, siyasi meşguliyeti yoğunlaştı!…

***

Altılı içerisinde, 28 Şubat'tan "sille yemeyen" var mı!?. Şecerelerine bakalım… REFAHYOL hükümeti.. Yani, 54. hükümet!.. 28 Şubat'ta "al aşağı" edildi…

***

İktidarda kim vardı!.. Temel Bey'in başında bulunduğu "Milli Görüş'ün" temsilcisi, Erbakan vardı!.. En büyük "silleyi" Temel Bey almıştı.? Ki, otel yakılmasında, "bilfiil sanık" gösterildi!…

***

Akşener.. Ki o da, Tansu Çiller'in parti üyesi ve İçişleri Bakanı idi.. "Yağlı kazık" muhabbeti, kendi idaresine ve yönetimine dair, "tehdit" söylemiydi!.. Yani bilfiil sille yemişti…

***

Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu derseniz!.? Belki, fizikken yedikleri bir sille olmamıştır.. Ama, fikren ve zihnen maruz kaldıkları, tartışılmazdır.. Kendileri değil, ama işleri "başörtülerinden" dolayı, silleyi hissetmişlerdir..

***

DP'li Uysal!.. O'nun başında bulunduğu siyasi akımın geleneği, 28 Şubat'ın "daha haşin" halk deyimiyle babasını, yemiştir!.. Yani varlığıyla, o dönemin aziz hatırasını temsil ediyor!…

***

Altı artı 1 diyorlar ya!.. Kapı önünde tutulan HDP.. Eee, zaten 28 Şubat'ta "sağlı, sollu, önlü, arkalı" sillelere, yumrukları, en dehşetli şekilde maruz kalan kendisi.. Parti kapatma mı, faili meçhul cinayetleri kurban verme mi!. Hepsi mevcut.. Neyse, zaten masada yok!…

***

Eee!.. Geri kalan masadaki şef!.. Yani, CHP.. Peki sicilinde, darbeye, vesayete, muhtıraya, postal "mağduriyetine" ilişkin "sille yemişliği var mı" Yok…

***

12 Eylül derseniz!.. Evet, CHP'ye "bir çarpma" vardı.. Ama o CHP bugünkü, ya da ondan önceki, CHP değil.. O CHP Ecevit'in başında olduğu parti idi.. Yani, şimdiki DSP.. Zaten o da Şef'in masasında yok!..

***

Kala kala, Şef'in CHP'si kalıyor.. Eee; onu da, "tek parti şeflik ve dipçik" dönemiyle biliyoruz!… 60'tan da biliyoruz.. 71'i de hatırlarsak.. Demek ki; 28 Şubat hiç de "tesadüfi" bir gün değil..

***

Temel Bey!.. Her ne kadar; bir şeyler ağzında gevelediyse de!.. İngiliz komşu, "masayı da, günü de" dünden önce, organize etmiştir.. Bakalım; o gün 28 Şubat'ın ruhuna bir dopingli, "Parlamenter Sistem" çıkar mı!..

 ***

ELEKTRİK FATURASI!…

Çok konuşuldu, çok söylendi, nice metotlar üretildi!.. Ki yeni bir formül arayışı da var.. Ama şimdiye kadarki tüm iş ve işlemler "bir sonuç" vermediği aşikar.. Ve halkta bir "tatmin edilmişlik" yok…

***

Çünkü, fiyat yüksek.. Çünkü gelen fatura çarpıcı!.. Faturadaki "fiyat" düşmedikçe, kilovatsaat üretimli kota sistemiyle; alabileceğin mesafe, tatmin edici bir beklenti, alamazsınız!…

***

Devletin 34 kuruşa sattığını, şirket 115 kuruşa satıyorsa; "arıza-i" durum, aradaki farkın; vatandaşın cebinden çıkmasıdır.. Düşük satış, fahiş perakende satış!.. Çözüm; aradaki farkı indirmektir!… Sizce

***

ŞEVKO NE DİYOR!?..

Bizim evin, yetmesi Şevko bir gün gecikmeli mesaj atmış!.. "Dünya Kediler Gününe" ilişkin… Tepki gösteriyor, güne dair!.. Ekrana yansıyan haber, AVM'lerdeki "vitrin görüntülerinden" hayli rahatsız olmuş…

***

Açlığın, sefaletin, yoksulluğun, hayat pahalılığının başını alıp gittiği dönemde; "ne bu kapitalizme biat edici" haliniz diye! Not düşmüş; "Dünya kediler Gününe" itirazım var.. Böyle bir günü kabul etmiyorum…

***

Haksız mı!?.. Yorum sizin.. Ama bir gün; "Dünya İnsanlar Günü" diye bir gün, ilan edilirse!.. Ve bugünü; Şevko'nun familyası, yaparsa!… Tepkim; "etme bulma dünyası" olur!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Siyasetin ana ilkesi; "adamın varsa, adam olmana gerek yok!.."