HALK BAYKAL'A TEPKİLİ!
Aslında bugün CHP ve Deniz Baykal’ı yazmayacaktım.
Neden derseniz?
Baykal ve CHP yasta.
Talihsiz bir kaza sonucu Gençlik Kolları Genel Sekreteri 30 yaşındaki Ersin Çıldır’ı, parti konvoyunda meydana gelen kazada kaybetti.
Henüz 30 yaşında genç bir insan.
Öncelikle Merhum Çıldır’a “Allah’tan Rahmet”, CHP ailesine ve Çıldır yakınlarına “bu hazin” vefattan dolayı başsağlığı diliyorum.
Evet. CHP’yi bugün konu etmeyecektim.
Ama, Baykal “ölüme” rağmen gezide ısrar etmesi.
Diyarbakır programını yürüteceğini deklare etmesi; bu “istemimi” geri çevirtti.
Onun için de kendi kendime dedim ki, “kendi düşen ağlamaz” diye. Baykal’da düştüğü durumdan ders çıkarmıyorsa kim ne diyebilir?
* * *
CHP Lideri Deniz Baykal bugün “günübirlik” ilimize misafir.
Yarım yıldan buyana ilk kez geliyor.
Zaten bir önceki gelişi de; “hepimizin” yüreğini yakan “bomba faciasıydı”!
Yani gelişi “zorunluydu”.
Çünkü o gün devletin de, hükümetin de, siyasetin de “tepesindekiler” geldi.
O da; “dostlar” alış verişte görsün diye geldi.
Bugün yine aynı gösteri ve “zorunluluk” var.
Bir taraftan “kuraklık felaketi”, diğer yandan AK Parti Hükümeti’nin “GAP” hamlesi.
Onun için de; “boş” durmamak gerekir. Baykal’ın da gelişi “boş durmamaya” yönelik.
* * *
Tartışılmaz bir gerçektir, halkın Baykal’a olan kızgınlığı büyük.
Halk çok kızgın.
Öyle ki artık kızgınlığını gizlemiyor.
Hem yüzünden, hem de gönlünden “hissettiriyor”!
Nitekim 22 Temmuz’da sandığa yansıttı “kızgınlığını”.
Ama “anlayan” kim?
Ders çıkarılması gerekirken, bilakis daha bir öfkeyi “körükleyen” vecizeler oluşturuldu.
Bugün artık vatandaş kızgınlığını “aleni” bir şekilde ifade ediyor.
Çekinmeden, ürkmeden.
Hem CHP’ye hem de her şeyin sorumlusu olan Deniz Baykal’ın “yüzüne” söylüyor.
Yüksek sesle “kızgınlığını”
Şanlıurfa’da “aleni” şekilde gerçekleştirilen protestolar da; bunun “noter tastiği” oldu!
Kızgın güneş altında, tarlada çapa yaban genç kızın söylediği gibi.
Çekinmeden, utanmadan ve ürkmeden.
Baykal’ın “gözlerinin” içine baka baka; yüreğindeki “kızgınlığı” dışa vurdu.
“Lafla pilav pişmiyor”! Pişmez de!
Ama ne var ki; “pişen” diyen var!
Onlar da zaten belli.
* * *
Gelelim Diyarbakır’dan dünden itibaren CHP’ye yönelik “yükselen” seslere.
Baykal’ın “gezi” programında bahsettiği ve davetiye çıkardığı “Sivil Toplum” örgütleriyle; görüşme sanırım “fiyaskoyla” son bulacak.
Çünkü dün 40’a yakın Sivil Toplum Örgütü “görüşme” davetine olumsuz cevap gererek, “protesto” ettiklerini deklare ettiler. Özellikle Demokrasi Platformu, “şart” koşarak, tepkisini dile getirdi.
Baykal “Kürtlerden Özür Dilemelidir” diye.
Demokrasi Platformu Sözcüsü Ali Öncü; “protestoyu” şöyle değerlendiriyor.
“Başbakan’ın ardından, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve şimdi de CHP Lideri Deniz Baykal bölgemize geliyor.
Diyarbakır insanlık tarihinden beri var oldu ve yeniden keşfedilmektedir diye değerlendiriyorum.
Ama Diyarbakır gerçeklerini hala yaşamaktadır.
Baykal’ın Diyarbakır’a gelişiyle ilgili bize bağlı 32 sivil toplum kuruluşu ve ayrıca bize bağlı olmayan 8 sendika ile birlikte 40 tane sivil toplum kuruluşu Deniz Baykal ile görüşmeme kararı almıştır.
Demokrasi Platformu olarak; Kürt sorununu ekonomik ve bölgesel kalkınma sorunu, terör ve asayiş sorunu şeklinde gördükçe, Kürtlerin kendi hakları ile birlikte var olma haklarını ve var olmalarını red ve inkar ettikçe, parlamentodaki (TBMM) temsilcilerini yok saydıkça, emekten yana olmadıkça, barış ve demokratik çözümü ortaya koymadıkça, barış ve diyalog politikaları yerine çatışma ve gerginlik politikasında ısrar ettiği müddetçe, Deniz Baykal ve diğer partilerin toplantılarına katılım sağlamayacağımızı, protesto edeceğimizi bildiririz”
* * *
Tabi kendi kendime soruyorum.
Baykal mı şokta, yoksa biz mi şoktayız.
Olup bitenlere karşı sergilediğimiz tutum.
Sarf ettiğimiz cümlelerden dolayı.
Ama ne olursa olsun biz şokta bile olsak halk Baykal’a çok tepkili.
Nasıl olmasın.
Hem inancına, hem dinine, hem sosyal, kültürel ve ekonomik hayat koşullarına.
Hem de “etnik kimliğine” karşı; düşmanca bir tavır sergileyeceksin. Ve buna rağmen; “destek” isteyeceksin.
Olur mu?
Mümkün mü?
Ama biz Diyarbakır ahalisi olarak yine de misafirperverliğimizi gösterelim.
Olabilecek demokratik tepkinin, demokratik dışı bir yaptırımla buluşmaması anlamında; dikkatli olalım.
Uyarım da bu yöndedir.
Çünkü daima kazanan sağduyu olmuştur.
Demokrasi, barış ve birliktelik olmuştur.
Gerisi “bayat” beyinlerin yarattığı hurafe anlayışlardır.
Kendi yalanına inananlardır.
Biz bari inanmayalım..
Hele Diyarbakır’ın, “misafirperverliğini” sakın ola; “küçümsetmeyelim”!
Birilerine de “provokasyon” malzemesi yapmayalım.
Her ne kadar “inanç” yönünde arızaları var görünüyorsa da, biz yine de anlar için ifade edelim.
Tanrı Misafirleridir diye.
Onun için; “sağduyuyu” elden bırakmayalım.