HE, CeHePe, HE!…
Diyorlar ki; "iktidara gelirsek; Anayasayı" değiştireceğiz… "Partili Cumhurbaşkanlığı" sistemini, rafa kaldıracağız… Yerine "eskiye" dönüş yapılacak.. Bir iki rötuşla; "güçlendirilmiş Parlamenter Sistemine" geçiş olacak!.. İyi de; "bunun olabilirlik" süreci, zamanı ve matematiksel "hesabı" yok mu?.. En basiti; "neresinden bakarsan", iki yılı alır siz seçildikten sonra!!!..
***
İşte bu iki yıl; "içerisinde" ne olacak peki?.. Zorunlu hal-i durum, devam edecek!.. Vaziyet; "mevlam kayıra" olmayacağına göre; "ya başkanlık sisteminin" nimetlerine, iştahınız açılırsa!… O zaman da, "çamura" yatarsanız, vallahi bu devran çok güzel diye direnmeye başlarsanız!!.. Yani, gidişata dokunmayın!…
***
Bir de diyorlar ki?.. İktidara gelirsek; kamuda tepeden tırnağa, "kadro" yenileme operasyonu başlatacağız!.. Mevcut bürokratların hepsini "kapı" önüne koyacağız… "Bizden olanları" o kadrolara getireceğiz!.. "Halaç-pamuğuna" dönen, devlet idaresindeki curcunanın, hal-i vaziyetini düşünmek bile istemiyorum!!…Ne dikişler atar; maazallah!…
***
Ha bir de, diyorlar ki?.. İktidara gelirsek "KHK’ları" yeniden kadrolarına dahil edeceğiz… Cezaevinde olanları da, salı vereceğiz.. Apoletli, apoletsiz, paşalar, darbeciler, tetikçiler, eli silahlı kanlı kişiler de, salı verilenler arasında!…
***
Eğitim ve Öğretime dair de, fikri beyanları var.. İktidara gelirsek, "laiklik" ilkelerinden taviz vermeyeceğiz.. Başörtülü kızlar, eğitim ve öğretimdeki "İnanç" ve İslam’ı bilgi, öğretim dahil.. Hepsi, 2000 bin öncesi, "ilkelerin" rotasına, sokulacak.. Yani, Kemalist anlayış söz sahibi olacak!?..
***
En iddialı, iktidar vaatleri de; "Kürt sorununu biz çözeriz!.." Parlamentoda komisyon kurulacak.. Onlar çözecek.. Esad'la görüşülecek… Bağdat'la görüşülecek… Bir tarafta Kemalizm, bir tarafta tekçi ve vesayetçi anlayış!.. Ki bu anlayışın; "inkar ve asimilasyonun" sonucu, kangrenleşen Kürt meselesi.. Celladın; çözümü ne olabilir ki?
***
Hasılı kelam!… He CeHePe demekten başka ne söylenebilinir ki; iktidara geldiklerinde yapacaklarına dair, "attıkları" oltalara!… Demek ki, uzun bir fetret devri başlayacak.. Yine siyasi ve sosyal istikrarsızlıkla; dört başı mahmul "hükümetler…." Güne ilk uyanan, "söz sahibi" olduğu, hükümetler gibi.. Tıpkı, 1991 ila 2000 yıllarındaki gibi..
***
Eee; batının istediği de, Türkiye'nin 10 yılda bir "demokrasisinin" askıya alınması.. Kendi iç çatışmalarıyla meşgul olup; "yeni dünya düzeninden" ırak bırakılması!!… Gücünü ve enerjisini; devletin ve ülkenin büyümesinden çok; iç karışıklığa harcamasını..
***
Gördüler; 19 yıldaki değişimin, dönüşümün ve Türkiye'nin, yeni dünya düzeninde "küresel bir aktör olmada" ciddi bir rakip, teşkil ettiğini!.. Dün, emir alıp, figüran idi.. Ama bugün, emir veren, başaktör olan, Ortadoğu'da dengeleri "dizginleyen", Küresel yapıda da, "emperyal" rol üstlenendir…!..
***
Onun için; artık CeHePe'lilerin "dönme dolap" laflarına, hele bi "Anayasayı değiştirme" kudretine, nail olun, o güce kavuşun!.. O zaman konuşuruz.. Şimdi söyleyeceklerim; he he dir!
***
MUHALEFET KİFAYETSİZ!…
Bu ifadeyi ister "kifayetsiz muhalefet" diye, okuyun.. İsterseniz; "muhalefet kifayetsiz" diye.. Nasıl olsa; ikisi de aynı "çıkmaz sokağı" işaret ediyor…
***
Takdir edersiniz ki!.. AK Parti iktidarı döneminde, mevcut "demokrasimizin" en vahim, en ciddi, en kangrenleşen hastalığı, "muhalefetin" kısar döngü içerisinde, kifayetsiz kalışıdır!…
***
Ne diyoruz, ülkenin en büyük sorunu "muhalefetin" muhalefetsiz kalışıdır.. Ana eleştiri noktamız da, hakikatten uzak, gerçekleri görmede imtina ederek, dayanaksız ve yalan kurgulu "muhalefetin" benimsetilmesi…
***
Oysa ki, demokrasilerde en fazla eleştirilen, en fazla gözlerin, fikirlerin, düşüncelerin, tepkilerin odaklandığı kurum, siyasal iktidardır!.. Ve iktidar her daim "olumsuzlukları" öne çıkarılarak, eleştiri oklarına muhatap olur!…
***
Ama ne yazık ki; son 19 yıllık AK Parti iktidarında bu "hakikat" tersi bir istikamet aldı.. Hastalıklı, verimsiz, üretimsiz mevcut muhalefet ve benimsenen politika, tersine çevirdi!.. Dikkat edilirse, iktidardan çok muhalefet eleştiriliyor!…
***
Ki, bu noktada en çok eleştiren de benim!.. Eğer ki; aslı vasfını muhalefet icra etseydi.. İktidar olabilme adına alternatif politika üretebilseydi; AK Parti'nin ülke yönetimi daha bir bambaşka olurdu.. Her seçim evresinde; iktidara altın tepside, hediye edilmezdi!…
***
Yalana, iftiraya, "çamur at, tutmazsa izi kalır" mantığına bağımlı olan, bir muhalefet var!.. Ki son hadiseye muttali oldunuz!.. BBC'nin yayınladığı, "akla ziyan" haber!.. Neymiş; Türkiye'de "Afgan göçmenler için üs kurulacakmış?".. Bunu da, İngilizlerin "istediği" doğrultusunda yapacakmışız..
***
Tabi, haber "tercüme" hatası!… BBC bir gün sonra, asılsız haberini kaldırdı.. Okuyucularından da özür diledi.. Ki, Türkiye Başkanı Erdoğan da, Dışişleri Bakanlığı da, İngiliz Savunma Bakanı Vallace'de; "külliyen yalan" diye açıklama yaptı!…
Ama gel gör ki; "kifayetsiz" uçuk akıllı, muhalefetin tepe isimleri, iktidara yüklendi!.. Sazan balığı gibi… Sanki herşey doğru imiş gibi… Yalanın, özrün beyanı gelmesine rağmen; "geri adım" atma erdemliliği gösterilmedi… Ve ne "Türkiye'yi İngilizlere mi servis edeceksin" diyen Akşener, ne de Kılıçdaroğlu'nun o "mantık dışı" ifadelerinin paylaşımı, kaldırılmadı!?..
***
Netice itibariyle!.. Muhalefet kıyafetsiz.. Kifayetsiz bir muhalefet.. Ortaya çıkan yeni süreç, ve iktidara gelirsek şunu yaparız söylemleriyle, "iktidar olmak istemeyen bir muhalefet" var, sözünü, perçinleştiriyor!!!…
***
Denir ya, bir sıçrar, iki sıçrar ama üçüncüsünde faka basar… Mevcut, muhalefetin bu gidişatı, yalan ve iftira odaklı politikası, onu toslayacağı duvar; "muhalefetsizlik duvarı" olacaktır!.. Ki bu hal-i durum Türkiye acısından da bir sıkıntı.. Çünkü, Türkiye'nin acil ve ivedilikle; "demokratik bir muhalefete" ihtiyacı vardır ki, "demokrasisi" güçlensin!…
***
ANA DİLE SAYGI!
Yine bir tv kanalı ve yine, hadsiz bir hareket!… Show Tv'nin yeni yüzü; Didem Arslan!… Kürtçe konuşan bir bayana, sergilediği tutum!… "Rezilce ve saygısızca!.." Diyor ki, "Kürtçe değil, doğru düzgün Türkçe konuşun. Burası Türkiye Cumhuriyeti.."
***
Ha bir de, ekliyor.. "Bir kaç kelime Kürtçe biliyorum.. Ama Türkçe konuşun.." İki gündür; konuşuluyor tartışılıyor.. Dün, okurlarım da, "sitem ettiler" siz iki kelam etmeyecek misiniz diye?.. Edeceğim!.. Ama velakin, "bağnaz zihniyetlere" artık, laf yetiştirmek, bana zühul geliyor..
***
İşin, hükmü siyasal iktidar!.. Ve tabi ki, ilgili ve yetkili kurumlardır.. Eğer ki, bu ülkenin vatandaşı isen, cebinde bu ülkenin nüfus cüzdanını taşıyorsan, her nerede olursa olsun, hangi platformda olursa olsun; "bildiği, kendini ifade edebileceği dili" huzurla, güvenle, kullanabilmeli!…
***
Özü itibariyle!... Mesele; karşındakinin kullandığı dili bilip bilmemek değil.. Ya da, onun bir kaç kelime, bilmesi, konuşması, söylemesi de değil!.. Mesele; insana ve insanlara sevgi, ana dillerine de saygı göstermek, saygılı olmaktır!…
***
İster ana dil olsun, ister resmi dil olsun, ister küresel dünyanın anlaşabildiği, konuştuğu dil olsun!.. Diller sadece onu konuşanın, konuşturanın değil, diller bütün insanlığın, bütün beşerin, bütün milletlerin kendi zenginlikleridir, kültür ve medeniyetleridir!…
***
İşe bu "bağnaz, tekçi, şuur ve akıl" yoksunu, saygısızlığa vurulacak en büyük şamar; "bütün dilleri kucaklayan, sahiplenen, çatısı altına alan, onların yaşam iksiri olan" en üstün vasfa sahip; "Gönül Dilidir.." Eğer ki, gönül dilini kullanıp, yaygınlaştırabilseydik; "Didem ve onun gibi zihni fakirler", karşısındakine "doğru dürüst konuş" diye laf edip, çıkış yapmazdı!…
***
Bu ülkenin topraklarında; Kürtler de, Türkler de, Araplarda ve Çerkezlerde, Lazlarda, hepsi bin yıllık bir kültüre, medeniyete, kardeşliğe sahiptir!.. Ne olur bu bin yıllık değerlerimizi, ırkçı, şöven ve faşizan, basiretsiz zihnin ayrıştırıcı ruhuna "kurban" etmeyelim!…
***
Ve kimse de; tekçi, vesayetçi, ırkçı bir anlayışla kendisini Cumhuriyet’in "yegane" sahibi görmesin!… Anlamayan varsa; Çanakkale şehitliğindeki mezar taşlarına baksın.. Kimler, o mezarlarda!… Herkes haddini bilmeli!… Bu arda, Didem Arslan Yılmaz "özür" açıklamasında bulundu, buna inanmak evladır.. Ama velakin; hadisenin çözümü de değildir o özür!… Çünkü, hadise "kişi odaklı" değil… Bilinmesi gereken de; bu!… Giderek, toplumsallaşan bir kutuplaşma var!?.. Asıl tehlike de bu!..
***
GÜNÜN SÖZÜ
Cehalet hep aynı şeyi söyler; bilmediği bir şey varsa, onun saçma olduğunu söyler.