HERKES SORUMLU DAVRANSA!…
Son bir kaç aya bakıyorum!.. Türkiye "nasıl bir siyasi sürecin" ikmalinde; yol alıyor.. Görünen; "iki eksen?.." Birincisi, ana muhalefetin "aksındaki" iç karışıklık.. Yeni parti peydaları, uçkur hadiseleri, istifalar.. Beri yanda; "beş benzemez’e" dair, "ittifak" aklın eforu..
***
Diğer eksende ise!.. 60'lardan başlayıp, 80'lere, 2000'lere, 15 Temmuz'a kadar uzanan!.. Şiddeti, terörü, kan ve gözyaşı üzerinde "kaos" üretme, siyasetiyle "vesayet" kurma gayreti içerisinde olan iç ve dış güçlerin, vazgeçmedikleri "sokağa" dair aksiyonlu provokasyonlar!…
***
Bu minvaldeki "ateşin" ilk kıvılcımı da, hep masumiyet karinesinden, çıkartılmaktadır.. İşte, Boğaziçi Üniversitesi'nde "öğrencilerin, akademisyenlerin" demokratik diye ifade ettiğimiz, protestolarının geldiği aşama da bunu gösteriyor… Onun içindir ki, siyasetin kifayetsizleri, iştahlı iştahlı "üzerinde" tepiniyorlar!…
***
Pusudaki kurtlar misali!.. Hemen; "iç karışıklık, provokasyon, gerilimi körükleyen" aktiviteleriyle, arz-ı endam ediyorlar!.. CHP ve HDP'nin "şiddet sevicilerinin" ana aktörler olarak, sahada yer edinmeleri de bundandır.. Ne diyorlar; "iktidar devrilsin, ülke yangın yerine dönsün razıyız" diye..
***
Hazin olan da şudur ki, gelecek nesil diye övündüğümüz öğrencilerimiz de, bilim, ilmin, irfanın öğreticileri diye gururlandığımız akademisyenlerimiz de!.. Ve yine, fikriyle "rol alan" yazarımız, düşünürümüz, konuşanımız da, "timsahın gözyaşlarını" dökenlere, aldatmaktadır.. Peşlerinden gitmektedir.. Yalanlarına, "alet" olmaktadırlar…
***
ABD'nin "üniversitedeki" olaylarla ilgili gelişmeleri "kaygıyla izliyoruz" beyanatını, bizdeki zihin fakirleri, midelerinin bulanması gerekirken, "demokrasiye destek" olarak görüp, yorumlamaları da ayrı bir gaflet ve delalet, çukuru.. Ama görevleri bu diyeceksiniz?.. ABD'nin kendi içindeki, "demokrasi savunuculuğunu", protestolarda gördük, 4 insanın nasıl katledildiğini…
***
Sonuç itibariyle; "körüklenen ateşin" tez elden, söndürülmesi gerekir.. Bunun için de, "sahada" her kim varsa, şöyle derin bir nefes alıp, sakinleşmesi gerekir.. Oyuna, oyunlara, provokasyonlara, sinsi ve şeytani hesaplara, "gelmeden" ne oluyor, bize deyip, relaks koduna girmesi gerekiyor…
***
Özellikle de, "kaşını çatan, yumruğunu sıkan, yüzüne maske takıp" hamleye hazırlanan, "gevşemeli?".. Sakinleşmeli.. Ve; geriye dönük "sosyal mesafe" deyip, geri adım atmalıdır?…Tabi yöneticiler de, Rektör de, Akademisyenler de.. "Yaşananlar hayır değil, şer getirici" deme aklıyla, diyalog "kültürüne" odaklanmalıdır….
***
Marjinal örgütler.. Terör yapıları.. Tahrikçiler.. Provokatörler.. Ve; "şiddetten" siyasi rant devşirenler… Yani; "ateş körükleyicileri" el birliği, güç birliği, fikir birliğiyle; "ayıklanmalıdır?".. Pek tabi ki, alanda bulunan kolluk kuvvetleri de, "daha ılıman, daha sağduyulu, daha, dikkatli ve hassasiyetle" huzurlu güvenliğin tesis edilmesine, odaklansa!…
***
En önemlisi de!.. Siyaset kurumu.. İster iktidar, ister muhalefet.. Hepsi ağızbirliği içerisinde, "sulh" sağlayıcı, yatıştırıcı, barışçıl ve çözüm üretici bir dili benimseyerek, misyonunu yerine getirse!.. Özetle, herkes ama herkes, atacağı geri adımla; "biraz benden, biraz sizden" deyip, hadiseyi "Üniversitenin" kampüsü içerisinde, tutabilse!…
***
Toplumun "sinir uçlarına" ilişkin dokunuşlara dair provokatörce eylem ve söylem içerisinde olanlara; "tavizsiz" dur denilse!… İncitici hallerde, hep bir ağızdan "kınama" getirsek.. Annelerin, babaların, üniversitedeki evlatlarına "sizleri anlıyoruz, ama siz de bizi anlayın, eğitiminize, öğreniminize" odaklanıp, "birileri sizi ateşe atmasın" diyerek, nasihat etme sorumluluğu üstlense!…
***
Ve gelelim; "Rektör atamalarına" ilişkin arıza-i duruma!.. Yani, mevzuatın her yönüyle, "istemezükleri" doğuran haline, "neşter" atılması, çözüme kavuşturulması gerektiği gerçeği.. Her siyasal yapı iktidara gelmeden önce, "YÖK'e" dair "itirazını" dillendirir, ama başa geldi mi; "çözümsüzlüğe" bırakır.. YÖK ve Üniversite yönetimleri, "ciddi bir masa" etrafında, tartışılıp sonuç alınmalı.. Ki yaşananlardan çıkarılması gereken ders-i ibret bu noktada olmalı!..
***
Demem o ki!… Herkes ama herkes.. Sorumluluk ilkesi ve kültürüyle, demokrasi medeniyetiyle, "kendini ve yaşananları" sükunetle, sulhla yerine getirirse!.. Huzurun da, sükunetin de, barışın da gelmemesi mümkün değil?.. Dahası; sorunların daha "selametle" çözümlenebileceği, aklın salih duruşu da, kendini idame eder.. Yeter ki; birilerinin piyonu, uşağı, sinsi ve kirli fikriyatına "meyil" verilmesin, olunmasın!….
***
İYİ PARTİ'DE DOĞUM!?..
Olmasın mı…? MHP doğurdu, AK Parti çifte doğum yaptı?.. CHP de "üçüz" doğurdu?.. Hatta, daha gelen varmış, sancı sürüyor?.. Eee, HDP'de "doğuma" dair, gebe deniliyor… Yani, Meclis'teki partilerin hepsi doğum yapmışken, İyi Parti'nin geri kalmaması gerekir.. Yoksa; "kısır" diye laf edilirdi..
***
Neyse ki, Ümit Özdağ doğum yaptıracak.. Dün İyi Parti'den "kavgalı ayrılan" Adana Milletvekili İsmail Koncuk açıkladı.. Özdağ ile yeni bir parti kuracağız diye.. Eeee.. Hayırlı uğurlu olsun.. Sahi; partinin ismi ne olacak?.. Bence en doğru isim… "Partisinden ayrılanlar Partisi?".. Sizce…
***
Koncuk bir de hedef koymuş!.. Hedefimiz; kararsız milliyetçiler, kararsız Atatürkçüler… Bu boşluğu doldurmak lazım…" Ne diyelim, kolay gelsin!…
***
ALIŞKANLIKLAR
Bir bilgenin öğrencileri bir gün sormuşlar:
"İnsanlar neden kötü alışkanlıkları daha kolay ve iyi alışkanlıkları daha zor edinirler? Neden iyi alışkanlıklarını uzun süre muhafaza "edemiyorlar?
Yaşlı bilge:
"Peki ben size şöyle bir soru sorayım:
Eğer iyi tohumu güneşte bırakırsak ve kötü, çürümüş tohumu toprağa gömersek ne olur sizce?" demiş.
"İyi tohum kuruyacak güneşte, kötü tohum ise hastalıklı filizler verecek
ve sağlıklı bir meyve oluşmayacak" diye cevaplamış öğrenciler.
Bilge devam etmiş:
"İnsanlar da bu şekilde davranır: İyilikleri ruhlarında saklayıp filizlerini
büyütmektense açığa çıkarıp kayıp ediyorlar.
Diğer yandan da günahlarını ve kötü taraflarını başkalarından saklamak için içlerinde gizliyorlar.
Onlar orada büyüyüp insanı kalbinden yok ediyorlar...
Ancak siz, bilge olun..."
***
GÜNÜN SÖZÜ
- İyilik yapmaya devam et, karşındaki o iyiliğe layık olmasa bile, sen o iyiliğe layıksın...