HESAPLAR FARKLI!

Hepimizin malumudur!
72 milyon nüfus olarak olup-biteni çıplak gözle izliyoruz.
Zaten her şey ulu-orta icra edilmektedir.
Yani; iliklerimize kadar yaşatılan ve yaşanılan hadiselere vakıfız.
Haberdarız yani.
Çünkü hadiselerin 'müsebbipleri' artık kendilerini gizlemiyorlar.
Geçmişte olduğu gibi; 'kapalı-kapılar' ardındaki model düşünceyi kaldırdılar.
Her güç kendisine özgü 'gücünü koruma' noktasında; saf almış ve alenileşmiştir.
Özelliklen de; Asker. Yargı. Sivil bürokrasi.

* * *

Şuan için 'Jakoben' anlayışı devam ettirme anlamında ciddi bir 'koruma-kollama' duygusu hâkim.
Güçler dengesi!
En önemlisi 'yıkıcı' düşüncenin öncüleri kendisine gelebilecek 'tehlikelere' karşı;
Ne hazindir ki 'düşman' olduğu demokrasinin kılıcını çekiyor.
Ve bu 'kılıçla' karşı hamleler geliştirip; 'güçlüyüm' diyor!
İşte bu 'anlaşılmaz' ve akıl-sır erdirilmez anlayıştan dolayıdır ki;
Hal-i ruhiyemiz her geçen gün bozuluyor.
Travma geçirdiğimiz gibi; ciddi bir 'psikolojik' durum hâsıl!
Tabiri caizse derin bir sarsıntı geçiriliyor.
Kafalar karışık, duygular bir bilmece gibi; baş döndürücü.
Ülke ve millet; 'Neler oluyor' sorusuna odaklanmış vaziyette.

* * *

Çünkü
Asker 'kendi içinde' derin bir kapışmada. Bir taraf            tan 'içine' sızmış kirli bağırsakları temizleme gayesinde.
Bir tarafta, bu 'temizliğe' karşı; güç kaybı yaşıyoruz paniğinde.
Yargı'da ise ha keza! Gördük ve ülke millet şahit oldu.
Bürokrasiye sirayet eden 'kirlilik' ise; anlatılamaz.
Siyaset! Yani meclisteki 'muhalefetteki' partiler, deyim yerindeyse 'evlere' şenlik.
Düşünün Başbakan muhalefetteki parti liderleri için artık 'isimlerini' bile telaffuz etmek istemiyorum… diyor.
Yani; 'kurumsal' bir iç çatışma var!

* * *

Onun için diyorum ki; Kaosu körükleyen 'Güç kavgası' öyle böyle bir hadise değil.
Çok ama çok büyük!
Duracak gibi de görünmüyor. Köklü müdahale edilmezse sürüp gidecek gibi.
Aslında tüm bu olup-biten! Ülkenin ve ahalisinin geçirdiği sarsıntı tamamen;
'Demokrasiye' ve onun 'hayat' ikamesine yöneliktir.
Bir tarafta toplumsal demokrasinin 'mücadelesini' veren bir güç.
Diğer yandan; 'kendi' gücünü idame edebilmenin çatışmasında olan 'değişim' karşıtı.

* * *

İşte bu 'ciddi' kutuplaşma 'hadiseyi' büyük kılıyor.
Göz ardı edilemez!
Tabi ki de; sular öyle duracak gibi de değil.
Velhasıl! Oluşan tablo 'vesayet' rejiminin devamı ve değişimidir.
Ne hazindir ki varlık gösteren de, Asker-Yargı ve Sivil bürokrasi.
Ve bu üç 'önemli' kurumun içerisine sızmış 'komplo' teorisyenleri.
İki günden buyana, Erzurum-Erzincan-HSKY üçgeninde 'olup-biteni' yazıyorum.
Ve bu üçgendeki 'düşüncelerin' neye yönelik olduğunu da; kısmen deşifre ettik.
Ancak; özü ve temel gaye 'salt' bu söylediklerimiz değil.
Çünkü 'demokrasiye' düşman oldukları gibi; 'değişimin de' karşıtıdırlar.

* * *

Şöyle ki;
Ergenekon yapı olarak 'ahtapot' gibi çok kollara sahip!
Şuan için; 'çözülen' ve ulaşılan kol sayısı sadece; 4!
O da, Asker, Yargı, Medya, Ekonomi!
Tabi bu dört ayağın da; ancak ulaşılanı yüzde 10 civarında.
Berisi çok. Ve daha deşifre olmayan ki; en büyük fırtına koparacak olan da odur.
'Siyasi' ayak!
Her ne kadar bu görev; CHP ekseninde 'vuku' buluyorsa da; 'akıl-hocaları'.
Ve olabilecek 'komplo' sonrası figüran deşifre edilmiş değil.
Anlayacağınız; 'hamuru' çok su alacak hadiseler ağı mevcut!
Onun için de; derin bir ruh hali bozukluğu yaşanıyor.

* * *

AK Parti savunuculuğunu yapmıyorum. Ama 'yiğidi öldür, hakkını ver' sözünü de ifade ederek.
Bakınız!
Türkiye'nin 'demokratikleşme' ve demokrasiyi daha bir güçlü kılma yolundaki çabasına 'hep' dur çekilmiştir.
Engel geliştiren de; Asker ve Yargı 'içerisine' sızmış olan malum zihniyet!
Demokratikleşme 'ataklarının' geri tepildiği duvar dikkat edin; 'Hep' yargı olmuştur.
Ve yine 'maskeleri' düşürme noktasındaki mücadelenin kütük kalması; Yargı'nın yüzünden.

* * *

İşte size mini bir hatırlatma tablosu!
Yılların kanayan hadisesi Kürt sorunu. Çözüme yönelik hangi hamle atılmışsı; derin bir güç 'karşı' provokasyon geliştirmiştir.
Başörtü, Katsayı, Anayasa değişikleri! Bu yönde caba sarf edilmeye çalışılmış; 'Yargı' duvarından geri dönmüş.
İş, Aş ve Sosyal gelişmeye yönelik 'insiyatifler' geliştirilmek istenilmiş; yine engel duvarı örülmüş.
Anlayacağınız; 'hukukun ve değişimin' ümit mumu yakılmış, ama 'jakoben' anlayışın rüzgarı söndürmüştür.
Bırakın; her şey karanlıkta kalsın diye.
Kim diyebilir ki; Türkiye'de 'Milli hâkimiyet' var!
Ve bu milli hakimiyetin. Milli iradenin 'istediği' oluyor?
Hep 'istemediği' oluyor.

* * *

Olup-bitenlerin önemli bir etkeni de; 'siyaseti' vesayet altına almak!
Ki bu 'meram', Erzurum-Erzincan-HSYK üçgenin ilk kıvılcımının çakıldığı gün 'ifa' edildi.
Daha yeni yeni; 'dönüldü'; 'siyasi vesayetin' amaç stratejisine.
AK Parti'yi 'kapatma'!
Bir önceki yazımın 'satır' arasında değinmiştim; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının 'aba-altında' sopa gösterdiğini.
Böylesi 'vahim' bir Yargı 'darbesinden' söz edildiği zaman diliminde; 'bu düşüncenin' Başsavcı tarafından zikredilmesi.
Düşündürmenin de ötesinde; 'kaygılar' geliştiriyor.
'İnceleme' başlattık diye!

* * *

Ergenekon davası! Erzincan 'cemaat soruşturması'
Başsavcının tutuklanması.
Habur'da gelen PKK'lıların 'Kahraman' olarak karşılanması.
Hâkim ve Savcıların 'ayarlandığı iddiası.
Akla ziyan bir durum!
Velhasıl tüm bu olup bitenlerin 'uçlarının' birbirine bağlı olması tesadüfle izah edilemez.
Ama biz olalım.
Millet ve devlet olarak; 'komplo' teorilerinin 'yaldızlı' sözlerine değil.
Demokrasinin 'milli birliğine' inanılmalıyız.
Ve sivil idareye 'sahip' çıkmalıyız.
Çünkü en kötü sivil düşünce, en iyi jakoben düşünceden bin kat iyidir.
Güzel bir hafta sonu dileğiyle.
Pazartesi görüşmek umuduyla.