'HİÇBİR ŞEY' GİZLİ KALMAMALI!
Hani hep deriz ya! 'Burası Türkiye her an her şey olabilir' diye.
Gerçekten bu ifade bugün için 'ülkemiz' açısından büyük önem arz ediyor.
Dahası!
Bu tarihi tespite dayalı ifade bir ölçüde bugün için 'atasözü' niteliğindedir.
Çünkü hadiseler akıl almaz bir vaziyette icra etmektedir.
Olup-bitenin seyrine baktığımızda; 'işleniş' biçimi noktasında aynı minvalde hız kesmeden, engel de tanımadan yol almaktadır.
Yani demem o ki; 'burası Türkiye her an her şey oluyor?'.
Dün olduğu gibi bugün de; 'ortalık' hadiseler açısından vahim derecede yüksek.
Bir o kadar da; 'bulanık', netlik hiç arz etmiyor.
***
Ne yazık ki; 'derin tehlike' içeren senaryolar icra edilerek hadiseler vuku bulmaktadır.
Ve yaşananlar ile yaşatılanlar kâbus gibi.
Toplumda büyük ölçüde, korku, kaygı ve şüphe geliştiriyor.
İnanılmaz, tüyler ürperten, insanın kanını donduran bir aksiyonla 'karanlık' senaryolar hadiselere dönüştürülmektedir.
Tozu-dumana katan tehlikeli kurgular ne var ki 'son dönemlerde' manidar bir düzeyde 'eksen' geliştiriyor.
Tek adres ve tek kumanda misali!
Ne var ki; 'eksende' vaki olunan tek oluşum söz konusu ise de karşı durumda sergilenen 'sıra dışılık' ciddi manada buhran yaratıyor.
Yarattığı 'ikilemle', ne oluyoruz dedirtiyor.
Ama kimse şu; 'ne oluyoruz?' sorusuna samimiyet ilkesiyle ciddi bir açılım getirmiyor.
***
Özellikle de vuku bulan olayların icra mekanizması ve muhatap kurumları!
Hissiyat geliştirmedikleri gibi, durumu 'ötelemekten' ve geçiştirmekten başka bir meyil almıyorlar.
Alışık olduğumuz bir duyguyla 'olur böyle vakalar' kanıksaması enjekte edilmektedir.
Yani 'bağışıklık' oluşturulsun düşüncesi hep üremeye malzeme diye kullanılmaktadır.
Ve garip olan; bu 'saplantı' tüm kurumlarda aktiflikle icra ediliyor.
Yasama, Yargı ve Yürütme'de hasıl. Kimse bir ötekinden geri kalmıyor.
Bakınız son bir haftadır; Türk Silahlı Kuvvetleri 'ekseninde' icra olunan hadiseler.
'Suikast' planları, intiharlar, gözaltılar! Ve bu kurumda daha önce çalışıp; bugün ayrılanların söyledikleri.
İnanılmaz bir aksiyon 'yaratmış' vaziyette!
***
İşte Bülent Arınç'a yönelik suikast planı. Üç günden buyana 'ülkenin' en sıcak hadisesi. Ekranlarda görüntüler.
Ana haber bültenlerinde 'yorumlar' beri yanda; uzmanlar konuşuyor. Durum nedir diye?
Dört başı mahmur!
Çünkü Arınç'ın ikametgâhına yakın bir noktada 'şüphe' üzerine polis tarafından iki kişi gözaltına alınıyor.
'Askeriz' diyorlar. Bunun üzerine olay yerine çağrılan Jandarma'ya teslim edilen iki askerle ilgili bir de tutanak tutuluyor.
Üzerlerinde elde edilen 'bilgi-bulgu ve belgeler' Arınç'ın evine ait adres bilgisini içeriyor.
Dedik ya; yaşanan ve yaşatılanlar topluma kâbus gibi. Korku, kaygı ve şüphe geliştiriyor.
Bu hadise de aynı kategoride. Genel kanı; 'siyasilere yönelik' artık suikastlar başlayacak.
İçinden çıkılmaz bir vaka!
Nihayet dün Genelkurmay 'açıklama' yaptı. Aslında 'zorunda' kaldı.
***
Ama! Söylenen de, gazetelere yansıyanla, açıklamanın satır aralarıyla 'durum' pek açılım kazanmıyor.
Yani 'kafalarda' sorular, toplumda 'şüphe' bizde de 'acabalar' üretti. Bahse geçen; 'askerler' şüphe takibinde imiş?
Açıklamanın son paragrafı önemli! Şöyle diyor:
"-Netice olarak; adres yazılı notun askeri personelin üzerinde bulunmasına ilişkin farklı iddialar olup bu iddiaların hangisinin doğru olduğu, personele ait el konulan bilgisayarlarla, çeşitli sayıda elektronik veri depolama araçlarında suç unsuru oluşturabilecek bir hususun olup olmadığı ve ileri sürülen diğer iddiaların doğru olup olmadığı soruşturma neticesinde ortaya çıkacaktır".
Lakin durumda ciddi soru işaretleri söz konusu! Dün birçok yorumcu da aynı düşünce paralelinde; soru geliştirdi.
TSK 'konuya ilişkin' açıklamasında neden bu sorulara da yanıt verici bilgiler vermedi.
***
TSK 'şüpheli' iki şahsı kabul ediyor! Görevli olduklarını da ifade ediyor; 'bilgi sızdıran bir askeri personelin' takip edildiğine ilişkin.
İyi de! Jandarmanın görev alanı ile polisin görev alanı belli. Şayet iki tarafın da 'takibe' aldığı bir hadise varsa; 'birbirlerini' bilgilendirmeli.
Yani 'yetki' bilgilendirmesi. Hadisenin içeriğini 'anlatmaz' ama bu semtte, bu mahallede veya bu köyde 'çalışmamız' var demek zorunda.
Yasal bir düzenleme! Ama bu 'bilgilendirme' yok! Bu da şunu gösteriyor; takip ve takibat 'illegal'!
Aslında en hassasiyet isteyen nokta; TSK niçin kendi görevlendirdiği muvazzaf iki subayını 4 gün sonra sahiplendi?
Bir de açıklamada; 'farklı' iddialardan bahsedilmesi. Yani hangisi doğru?
Garip bir ülke ve garip bir kurumsal yapı, garip bir şüpheli takibi!
***
ASKERLERİN SIR ÖLÜMLERİ?
Bir de son iki yılda; 'Asker'de' vuku bulan intihar mı, cinayet mi, sıradan ölümler mi dedirten hadiseler.
Toplumun tüm kesiminin 'dikkatinden' kaçmadığı gibi; hepsi de 'sırlar' alemi içermektedir!
Ve ne hikmetse de; 'mevtaların' tümü farklı şerit, yaş ve kurumlarda olsa bile ortak 'paydaları', Ergenekon yapılanması.
Evet! İki yılda 7'si Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu, biri de Emniyet Müdürü toplam 8 kişi öldü.
Bu ölümlerden 7'si 'intihar'! Diğeri de 'çok tartışılır' bir trafik kazası. İntihar eden askerlerden 6'sı Deniz Kuvvetlerinden.
Ve ne hikmetse 'intihar' eden intiharıyla kalıyor. Sırlar 'aydınlatılmadığı' gibi intiharların 'garip gelişmelere' nasıl ivme kazandırdığı irdelenmiyor.
İşte son intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar!
Bir süre önce Amirlerine yönelik 'suikast' planlayıcı diye gözaltına alındı? Sorgulanıp tutuklandı.
İtiraz üzerine de serbest bırakıldı.
***
Dört gün önce; savcılık 'itirazı' üzerine çağrıldı.
Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç ve şimdiki Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit’e suikast planıyla alakalı.
Muamma! Ve önceki gün Tatar'ın 'cenazesinde' bahsi geçen 'amiraller de' hazırdı. Bulunuş hangi mesajı veriyordu; onu anlamak zor.
Ama anlaşılan ve görünen o ki; 'bu intiharların ve ölümlerin' ardında ciddi manada 'bir bağ' söz konusudur.
İstanbul Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras 'Sır ölümleri' Meclise taşıyor.
Meclis Araştırma Komisyonu Kurulması yönünde teklifte bulunacağını söylerken; şu değerlendirmeyi haklı bir şekilde yapıyor.
"Her konu için 'yargıya intikal etmiş' deyip işin içinden çıkılıyor. Bu durumu anlamak mümkün değil"
Bir de acabalar geliştirerek soruyor Uras:
"Belli ki psikolojisi bozulan insanlar. İnsanlar kolay kolay intihar etmezler. Bunu ortaya çıkarmak lazım.
Nasıl bir baskı var acaba? Nasıl bir basınç altında kalıyorlar da. Acaba üstlerini ele vermemek için mi bunu yapıyorlar?
***
İşte Diyarbakır eski Emniyet Müdürü A. Gaffar Okkan 'suikastıyla' ilgili son iddia.
Yıllarca Genelkurmay'da 'kadrolu' tercüman olarak çalışan Beğler soy isimli şahsiyet iddia ediyor:
'Gaffar Okkan'ı 'Hizbullah' değil, Özel Kuvvetlere bağlı C timi öldürdü. Ve bu C timi de, Malatya'da düşen askeri uçaktaki askerlerdi.
Onlar ortadan kaldırıldı. Şimdi C timine bağlı 'MAK' timi oluşturuldu. En korkuncu da bu'.
Evet! Tüyler ürperten, toplumda korku, kaygı ve şüphe enjekte eden hadiselerin 'üzerine' gidilmesi gerekir.
Ortada var olan bir zincir ve giderek de halkalar çoğalıyor. Bu intiharları 'olabilirlik' noktasında görmek.
Ve ona göre tavır ve duruş sergilemek; ülkenin ve toplumun selameti açısından 'hiç de' güven ve garanti vermiyor.
Bilakis; 'yıkıma' yeni yıkımlar sağlar. O nedenle; bu ülkede bu millette 'hiçbir şey' gizli kalmamalı.
Demokrasiyi güçlü kılan da; 'gizliliklerin' bertaraf edilmesidir. Yoksa gladyo tipi yapılanmanın üstesinden hiç bir zaman gelemeyiz.