HOŞ BİR DURUM DEĞİL!…
Koruma "keyfiyeti" mi…?
Kerameti kendinden menkul bir hal-i durum mu?..
Yoksa, bir siyasi "hasap" sorgulama biçimi mi?..
Ya da, "kral benim" mahiyetli, kralcılık mı?
Hepsinden öte; prosedürün işleme konularak var olan geçmişe dair tabuları yıkmak mı?...
Her ne ise; AK Parti İl Yönetimi ile Vali Münir Karaloğlu'nu bir araya getiren "ziyaretin" öncesi ve sonrasında yaşananlar; "pek hoş" bir durum içermiyor…
***
Hele ki…
Biri "devleti" temsil eden makam..
Diğeri hükümeti temsil eden siyasi partinin İl Temsilcisi!…
Bir nevi; yasama ve yürütme kimliğiyle "böylesi" bir gerilimin adresi olmaları tartışılır hale alması, garip bir durum!!…
Çünkü, "şık" bir hal-i vaziyet değildir..
Bir yanlışlıktır..
Bir kusurdur..
Bir geleneği "bozma" halidir?…
Umarım; "kuvvetler" ayrılığı noktasında yaşanan ya da yaşatılan "hoşnutsuzluğun hamuru" aşırı su almaz!…
***
Aksi taktirde, "kent kısır" bir çekişmenin içerisine düşer..
Salgının yaşandığı..
Ekonomik ve sosyal sıkıntıların kol gezdiği..
Yani enva-i olumsuzlukların, yaşanıp yaşatıldığı evrede bu "mevzuya" zaman kaybetmememiz gerekir..
Ama şunu da, herkes iyi idrak etmelidir..
Denir ya herkes "haddini ve sınırı" bilecek…
***
KÖR BİR BİAT!...
İşte hal-i vaziyet!...
Bizi biz yapan "değerleri" tarumar ettik?..
Bizi bizden eden "değerlerin" peşine düştük?
Bizi "tekçi" yapan..
Bizi "vesayetçi" kılan..
Bizi "ideolojinin" cenderesine sıkıştıran…
Bizi, kutuplaştıran, hizipleştiren, düşüncelerin girdabına kapıldık!!…
İnsani..
Vicdani..
Rahmani..
Yani, yaşam medeniyetimizi, duygularımızı "maddiyatın" kölesi yaptı…
Vahşi, katı, yırtıcı bir karakter haline geldik…
Sosyal, siyasal, kültürel kadar ekonomik kulvarda "ayrıştıran, bölen, böldüren olduk!!...
Bizi batının,
Bizi batılın,
Bizi dünya maddiyatına "kul" ettiren hayata abandık!!..
***
"Manevi" duygulardan, soyutlandıran!…
Şefkati,
Merhameti,
Yardımlaşmayı,
Birlikte yaşayabilme, "ahlak ve geleneğini" menfaate kurban ettik…
Çıkarı, rantı, haksız kazancı benimsedik!..
Hasılı tüm bunların "mihrabı" nedir diye sorulsa!?..
Sahi yanıt ne olur?..
Bir mahalle baskısı mı?.
Bir kutuplaşmanın mihrabı mı?
Yoksa, "tek dişi kalmış" medeni canavarlaşmadır?
Yanıtınız hangi şık olursa olsun o sizi bağlar!?..
Ancak vaki olan şudur ki;
Tarihimizden,
Kültürümüzden,
Medeniyetimizden,
Dilimizden,
İnancımızdan,
Kutsal değerlerimizden kendimizi soyutlamamızın getirmiş olduğu; felaket batağında boğuluyoruz!…
Çünkü, körü körüne bir biat edilmişlik haliyle, "battıkça batıyoruz"…
***
Fikir de,
Düşünce de,
Yaşam biçimi de,
Yediğimiz,
İçtiğimiz,
Giydiğimiz,
Öyle ki oturup-kalkma durumumuz bile bu kültürün vesayeti altında bulunuyor!.
"Siyasi ve ideolojik.."
Hangi alanı kapsarsa kapsasın, "radikal" bir tarafgirlik "şuursuzluğu" söz konusu..
O mahalle baskısı..
O kutuplaşmanın getirdiği "biat" ahlakı kişiyi, grubu, toplumu alenice "köleleştiriyor?"!..
Öylesi bir "mantık" dışı sirayet ediciliği var ki…
Sizi de..
Çevrenizi de..
Yaşananları da, sorgulama "aklından" uzaklaştırıyor…
***
Ne hazindir ki?..
Siyasal ve sosyal yaşamımız tamamen; bu kültürün "mahkumiyeti" altında...
Kişinin varlığı bile; "sen ben odaklı!!..
Bendensen, yaşarsın…
Benden değilsen, yoksun!..
Kısacası, hal-i vaziyet perişanlığı ötesinde, haraptır!..
Çıkış ve çözüm!..
Eğer ki "beşer" olduğumuzun farkına varırsak!..
Eğer ki; "kör biat" edicilik fikrinden kendimizi arındırırsak!..
Eğer ki, "maddiyatın" yakıcı ve yıkıcı, menfaatperestliğinden kurtulursak!…
Eğer ki, "siyasi ve ideolojik" ayrışmanın savaşından, kendimizi kurtarabilirsek…
Belki o zaman pak bir zihinle "arayışa" girebiliriz!..
"Biz insanmışız" diye…
Yoksa ne mümkün gaflet ve delaletin batağından kurtulmamız?!…
***
İTİRAZLAR VAR!…
Neye mi?..
Şu tam kapanma kararında "Bina ve Site" yöneticilerine verilen yetki!…
Genelgeye göre!…
"17 günlük sokağa çıkma yasağı uygulamasında; Site ve apartman yöneticileri "bina sakinleri" dışarı çıkmaları halinde, "uyarma" yetkisi verildi…
***
İşte bu yetkiye, ciddi bir tepki var!..
Doğrusu ben de "böyle bir yetkiye" vakıf değildim..
Okurlardan gelen, tepki üzerine bilgilendim..
Baktım genelgeye aynen de öyle..
Bina yöneticisi "binadan çıkanları uyarabilme yetkisine" sahip!…
İtirazın gerekçesi şu!…
Polisin, askerin, zabıtanın, bekçinin, yani kamusal yetkiye sahip olan..
Ki belli bir eğitimden geçmiş, profesyonel kişiler olmalarına rağmen!..
Yasal mevzuatların, genelgelerin uygulamalarında, vatandaşla nasıl arıza- durum içeren diyaloglarına şahit oluyoruz..
O diyalogların nerelerde sonuçlandığını da!...
***
Şimdi hal bu iken!..
Sivil yaşamdaki "kraldan daha çok kralcı" düşüncenin hakimiyetiyle, böylesi bir yetkilinin "bina yöneticisine" verilmesi..
Yani zabıta görevi, çok "suları" kaynatır…
Her ne kadar komşu komşunun külüne muhtaç ise de, 17 günün sıkıcı hali, gerilen "sinir uçları"..
Hiyerarşiyi fena şekilde; gerer!…
Şu maske takıp takmama konusunda; kavgaların, gürültülerin, bıçaklamaların, yumrukların "hesap" sorma fatura kesme haline dönüştüğünü görmek lazım..
Özetle; "bina yöneticisine" zabıta görevi komşuluk hiyerarşisini fena şekilde bozar!…
Ben şimdiden aman ha aman diyorum!?.
Bu vazife tevdi durumunu gözden geçirelim!?..
Yarın, demedi demeyin!…
Bu arada yasaklar, başladı...
GÜNÜN SÖZÜ
"Nerede tıkırtı, orada buluntu" korosundaki marazi beyinler rüzgar gibi estiriyor?…