HSYK'NIN İNADINA "EVET"!

Kısa adı; HSYK.

Açılımı; Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu!

Yapısal kimlik ve işlevdeki muhtevası "bağımsız(!)" bir kurul.

Yargının "önemli" bir sistem düzenleyicisi.

Yani "lokomotif..."

Her ne kadar; "Adalet Bakanlığı" bünyesinde bulunuyorsa da.

Kendisine ait "sekreteryası" dahi bulunmuyorsa da.

Özü ve geleneğe dayalı vesayeti; "hep" farklı mülahaza edilmiştir.

Ve kendi "ideolojyası" paralelinde bürokrasiyi işletmiştir.

 

***

 

Tıpkı;

Türk Silahlı Kuvvetleri gibi.

Tıpkı;

Anayasa Mahkemesi gibi.

Tıpkı;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gibi.

Velhasıl;

Ne Anayasal düzenleme!

Ne de Türkiye Cumhuriyeti kanunları.

Herşeyden bağımsız kendisine has(!) "yasa ve düzenleme" ile yapı geliştirmiştir.

Vesayete dayalı.

Ne hazindir ki;

Oluşturulan düzen, kurumsal yapıyla birçok kesim üzerine "demoklesin" kılıcı gibi dediği dedik, astığı astık olmuştur.

Hâkim ve Savcılar üzerine "korku" imparatoru gibi.

Vesayet rejimine payanda olmuş bir "ideolojya" ile hareket etmiş.

Söz geçerliliğiyle bugünlere gelmiştir.

Ama;

İrade boşluğuyla gelişen palazlanmaya bugünlerde "dur" denilmenin uğraşı var.

Bu da; "vesayet" payandalarından olan HSYK'yı ciddi manada telaşlandırmaktadır.

 

***

 

Şöyle ki;

HSYK'nın gündeminde Hâkim ve Savcıların "yaz kararnamesi" var.

Bir süre önce;

İdari ve yetkili zevatın dışında kalanların "atama ve görev yeri değişikliği" yapıldı.

Bin üç yüz civarında; Hâkim ve Savcı yer değiştirdi.

Ancak hafta başından buyana; "idari" kadro noktasında ciddi bir anlaşmazlık var.

Anlaşmazlık "işleyişin" olağan haliyle alakalı değil.

Tamamen;

Vesayeti "lağv" edecek gelişmeleri sabote etmek.

Ve de; "kapalı kapıları" gün ışığına çıkaran, kirlilikleri deşifre eden kendi mensubundan "intikam" almaktır.

 

***

 

Bakınız;

Kimler üzerinde "var" olan anlaşmazlık.

Ergenekon malumunuz!

Faili meçhul cinayetler ha keza.

Erzincan'daki "organizasyon".

Balyoz planı.

Darbe ve Cuntacı generaller.

Yani; "vesayet" rejiminin aktörleri ve uygulayıcıları başta olmak üzere.

O dönemin; "karanlık ilişkilerinin" ortaya çıkarıldığı bir zamanda; "görev" alan yetkili Hâkim ve Savcılardır HSYK'nın hedefinde.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak!

Diyarbakır'daki Özel Yetkili Hâkim ve Savcılar.

İstanbul'da Zekeriya Öz!

Bunlar görevden "alınmak" isteniyor.

Daha doğrusu;

Diyarbakır.

İstanbul.

Ve Erzurum'daki "İdari ve Etkili" Hâkim ve Savcıların "kelleleri" isteniyor.

Gerekçe ne?

İki şık var. Fazla da "şık" oluşturacak bir gerekçe mümkün değil.

 

***

 

Şöyle ki;

Diyarbakır kadrosunu değiştirmede gerekçe şu mudur?

Özel Yetkili Savcı ve Hâkimler!

17 bin faili meçhul cinayetin işlendiği Güneydoğuda!

Ortaya çıkan Kara Kutu misali, Cemal Temizöz'le deşifre olan;

JİTEM ve Faili Meçhul Cinayetlerde rol alan aktörlerin üzerine gittiği için mi?

Yoksa tam aksine, "aydınlatamadığı için, üzerine gitmediği" için mi?

Ergenekon soruşturmaları için de aynı "şıklar" söz konusu.

Yeterince soruşturma yapılmıyor mu?

Yoksa "derinlere" nüfuz edildiği için mi?

Erzurum'dakiler de, Zekeriya Öz de, Diyarbakır'daki kadro da.

 

***

 

Dün;

HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek "isteme" Adalet Bakanlığının "müdahalesinden" şikâyet etti.

"İstemlerimiz neden yerine getirilmiyor?" diye!

Ve bir noktaya odaklandı;

Özellikle Diyarbakır'daki İdari ve Yetkili Savcı ve Hâkimleri "hedef" seçerek.

"Habur'u" dillendirdi. Zaafiyet'ten söz ederek!

Hatırlarsanız;

Muhalefetteki "siyasi partiler de" aynı söylemde bulundular.

Demek ki;

"Meselenin" bam teli burası!

HSYK "vesayete payanda" olma vasfıyla; "derin dokuları" zedelememek için.

Geçmişte olduğu gibi; bugün de "şaibeli" atama stratejisini hayata geçirme gayreti içerisinde.

HSYK'ya.

Vesayet kontrolüne.

Düşünceyi "dikte" eden tüm zevatına sormak lazım.

Devletin içerisinde palazlanmış; "derin mihrakları" ayıklayan.

Türkiye'ye ve milletine "ihanet" düşünceleri icra eden zümreleri deşifre eden.

Suçlu ve suçluları "bulan ve araştıran" bahse konu Hâkim ve Savcılar neden hedefiniz olsun.

 

***

 

Eğer;

Yargının bağımsız ve tarafsızlığına "inanıyorsanız(!).

Eğer;

Türkiye'nin çağdaş, aydınlık ve demokrasiye doğru gelişmesini istiyorsanız(!)

Eğer;

Kandan beslenen, gözyaşından palazlanan, cenazelerle "kurtarıcı" kimliği alanların maskesinin düşürülmesi taraftarıysanız(!)

Eğer;

İşlenen 17 bin faili meçhul cinayetin faillerinin ortaya çıkarılarak, yargılanmalarını istiyorsanız.

Eğer;

Hantepe'de, Aktütün'de, Dağlıca'da onlarca şehit'in neden "ihmal ve sorumsuzluklara" kurban gidildiğinin ortaya çıkarılmasını istiyorsanız(!).

Eğer;

Türkiye'de darbe yapmak için, camilerin bombalanması, toplu katliamların yapılması için "Balyoz planları" yapanların soruşturup, sorgulanmasını istiyorsanız(!)

 

***

 

Kısacası! Eğer siz;

Türkiye'nin "Milli birlik ve bütünlüğünün" korunup kollanmasını istiyorsanız(!)

Kürtlerin ve Türklerin "bin yıldan buyana" devam ettirdiği "Kardeşçe yaşamayı" sürdürmelerini içinize sindiriyorsanız(!)

Şimdi tüm bunların mücadelesini sürdüren; Hâkim ve Savcılardan "istediğiniz" nedir?

Demek ki;

Tam aksi minvalde bir düşünceye sahipsiniz ki; "intikam" alma duygusunu icra etmeye çalışıyorsunuz.

Ama şuna inanın;

Artık ne Türkiye geçişteki "vesayete" dayalı düşüncelere "kapıkulu" olan siyasi bir düşünceye sahip!

Ve ne de; Ülke ahalisi "parlak nutukları" ihtiva eden kandırmaca sözlere inanıyor.

Hani bir söz vardır;

"Kep düştü, kel göründü?"

 

***

 

Sonuç itibariyle;

HSYK ciddi manada telaş içerisinde!

Biliyor ki; 12 Eylül'den sonra mevcut "saltanat" olmayacak.

O demoklesin kılıcı olan; "astığı astık, kestiği kestik" hükümranlığı iflas edecek.

Daha bir şeffaflaşacak!

Çok katılımlı bir "kurul" olma vasfıyla; "kendin pişir kendin ye" imkânı kalkacak.

Onun için de dayatıyor.

Referanduma kadar "ne koparırsam, ne sağlarsam, neyi lağvedersem" kardır.

Bir iki dönem daha; "Benim taassubum" hâkim olacak.

Gerisi Allah kerim düşünüyor.

Tüm bunlar Referandum'da, ülke ve millet adına "evet'in" ne kadar yerinde ve doğru bir karar olduğunu kanıtlıyor.

Evet!

HSYK'nın "örtbas" aktivitesi bence artık "son" virajında.

Bundan sonrası; "uçurum".

Artık; Kurul birilerinin "vesayet" üssü olamayacak.

Millet! Seçmen, sandığa gidecekler.

"Özgürlüklerini, hayatını, yaşam kulvarını" kısıtlayan vesayetçilerin bertarafı için 12 Eylül günü inanıyorum ki "evet" diyecektir.