İCAZET DEĞİLSE, NE İŞİN VAR ORALARDA..!

Zat-ı muhterem, ABD’ye uçtu gitti.. Giderken de dedi ki; “icazet almaya gitmiyorum..!” İyi de, ne diye gidiyorsun, taaa okyanusların ötesine, bu kadar hengame,  sayenizde vücut bulmuş iken… Sen ki, “Kapıkule’den öteye gitmeyen” birisin, görmüşlüğün de yok.. Vaki değil, senin öyle “sık sık” yurtdışı seyahatlerine çıkman, gezilerde bulunman.. Ömrün boyunca gittiğin ülke sayısı saysak, bir elin parmağını geçmez, o da belki SGK Genel Müdürü iken olmuş.. Kaldı ki, tanıdığın, el sıkıştığın, hasbi halde bulunduğun bir ülkenin lideri de yok, görünüp, resim çekmen, ya yana gelişine dahi, bir siyasi liderle pozun yok..

***

Hal bu iken, her şey bariz bilinirken, Ankara’nın siyasi seyri bu kadar hareketli ve hararetli ve bir o kadar da bereketli olduğu bir zamanda ABD seyahati nerden çıktı?!. Tüm gözlerin, size odaklandığı, “Cumhurbaşkanı adayı olacak mı, olmayacak mı, olmasına izin cevaz verilecek mi, altılı masa ne diyor” gibisinde, rüzgarlar fırtınaya dönüştüğü bir evrede!.. . Dahası Anayasa tartışmaları, yargı infazı, ekonomi, bir dizi mevzular Meclis’in gündemini meşgul ederken… Meclis’e kendinizin taşıdığı “Başörtü” bombası, kucaklara konulup, yeni bir libas isterken!..

***

Yani, tüm bunların hengamesinde, tansiyonu yüksek süreçte ABD ziyareti neden bu kadar önemli de ardından bunca fırtınalı hava varken, gidiyorsun..?! “İcazet” almak değilse hikmeti nedir?!… Sakın “ziyaretimizin sebeb-i mucibesi hesap sormaktır” demeyin, kimse inanmaz!.. Ağzınızı da açmayın.. Hele ki, “Ey ABD nedir senin bu düşmanlık belleme halin.. Biden, kendine gel.. Bize düşman ve diş bileyenlere nedir bu desteğin.. Ülkenin ve milletin bekasını tehlikeye sokuyorsun..  PKK’ya silah akıtıyorsun, FETÖ’ye barınma veriyorsun?.. Yunanistan’a bel çıkıp bize saldırtıyorsun?” demeniz, mümkün mü?… Siz bunları der, fırçanızı atar mısınız?… Sanmıyorum..

***

Eee, bunları diyemeyeceğine göre!.. “İcazet almaya gitmiyorum” dediğinize göre.. O zaman, ABD’ye gidişiniz çok yönlü “siyasi zaman” kaybetme noktasında israf değil mi, hem sizin için hem partiniz için?!.. Gereksiz ve faydasız bir iş, yapmış olmuyor musunuz.. Bilgi, birikim, öngörü, siyasi dehalık derseniz daha yakında var.. Mesela, ABD yerine, Diyarbakır’a gelseydiniz, il ve ilçeleri gezseydiniz “size envai bilgi ve birikim” aktarılırdı?  Daha iyi olmaz mıydı?. Sur Kültür Yolu festivaline katılım gösterip, bir iki kelam toplanan ahaliye etseydiniz.. Tarihi Sur ilçesindeki yapılanları görseydiniz, yeni yapılacak yerlere bakıp, fikri beyanlarda bulunup, bu böyle olmaz, böyle olur diyerek bir “Toledo” lafını da siz çaksaydınız.. Esnafla görüşseydiniz, ev ziyaretlerinde bulunup, bağdaş kurup sofrada kaşık daldırsaydınız?.. Bir de kendi partinizin “kaynayan kazanına” vakıf olup, bu istifalar görevden alınmalar, parti saflarını değiştirmeler “neyin nesi” deyip, sorgulasaydınız!… Kırılan gönülleri onarsaydınız..

***

Tüm bunları icra ederek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Eylül’de yapacağı Diyarbakır gezisine, “çeltik atmış” olmazmıydınız?!.. Partinizin “dile getirip” sonra ortaklarınızın “hışmıyla” dilsizleşen, “Kürtlerin” talep ve beklentilerine ilişkin rapora dair, çözüm formüllerini yeniden, gündemleştirirdiniz.. Belki, Erdoğan Diyarbakır’da size inat, Kürtlerin isteklerine ilişkin çözüm noktasında yepyeni bir sayfanın” açılmasına vesile olurdu… Bu mevzunun yanısıra, “infaz yasasına” dair konuşulan değişiklikleri dile getirip suskunlaştığınız, “ siyasi ve adli” noktada kısm-i affı, hükümetin ağzınan çıkarabilme, zorunluluğuna hasıl olurdunuz?!.. Ama yok…

***

Netice itibariyle okyanus ötesi bu ziyaretiniz; yine “kuyuya taş atma” halinden öteye gitmiyor.. Nafile ve beyhude ruhuyla, gel de uğraş ve çık işin içinden misali bir hal aldı?!… Ki bu libası dikip giydiren de ABD ziyaretinin aklını veren olduğunu bilmeniz gerekir?.. Bilinen şudur ki, ziyaret sizin fikriniz değil?.. Şimdi, siz Biden ve kurmaylarıyla görüştüğünüz taktirde, “icazet almıyorum” iddianız boşa çıkmış olmaz mı?.. Diğer örgütlerle görüşürseniz, aralarında FETÖ ile iltisaklı olanlar olursa; “FETÖ’den icazet almaya gitti?” demezler mi?.. Yani vaziyet, iki uçlu değnek sizin için?..

***

Bir de, Türkiye eski Türkiye değil.. Kaldı ki, ABD bile eski ABD değil.. Siyasal konjonktür, esen stratejik rüzgarlar dahi; “eskisi gibi” esmiyor.. Bugün, dünya ülkelerindeki siyasi seyir ki Türkiye dahil olmak üzere tamamen “Amerika Birleşik Devletlerinden uzak kalmakla” güven tesis ediyor.. İktidarların yolu ABD’den değil, kendi öz halkından geçiyor sözü daha makbul..  Çünkü ABD “siyonizmin” rotasında güç dengesini ülkelerle olan müttefikte değil, terör örgütleriyle kurduğu “organizeli işbirliğinde” görüyor.. Bu da aman ha aman “uzak dur, tuzak var?” dedirtiyor... İşte ziyaretin bile, sana tuzak oldu… Yoksa, partinin ABD temsilcisi Yurter Özcan ziyaretler konusunda bilgilendirilmediği için; “iştirak etmeyeceğim” deyip, çekilmesi skandalı vücut bulur muydu.!

***

Neyse!.. İki gün sonra, dönüyor.. Bakalım ABD’den aldığı ilham ve vizyonun ölçüsü nedir?!.. Ki bu ölçü, Erdoğan’a karşı ortaya koyacağı “aktivitelerle” net göreceğiz.. Seçime mi odaklanacak yoksa, ortamı germe adına, kurgulanan senaryoların önünü açmada, rol mü üstlenecek?!.. Kulis bilgilerine göre, eğer ki “ABD’deki ziyaretin tadı damakta kalırsa” sırada Çin var, belki Hindistan da olabilir..

***

NİYE BU ÇİFTE STANDART…

Hafta sonu Tekstil OSB Yönetimine dair bir eleştiri aldım.. “Serzeniş” odaklı eleştiri dün basına da, kısmi yönde yanısıdı.. Şikayet konusu, “Tekstil OSB’de suya ve aidatlara dair tahsilat ve ücretlendirme?”…

***

Denilene göre; karma OSB’de 1 metreküp su ücreti, 6 lira.. Ama Tekstil OSB’de bu fiyat, üç kat farkla, 20 lira olarak ücretlendirilerek faturaya yansıtılıyor?!.. Tabi hem kuyu suyu , hem de şebeke suyundaki “ücretlendirme” aynı…

***

Bir de aidatlara dair tepki var.. Karmada aidatlar metre kare birim fiyatına göre 0.40 kuruş, tekstilde ise 300 lira… Atılan çığlık; neden bu çelişki ve çifte standart uygulama!..  

***

İlgili ve yetkililer ne gibi yanıt verirler, bilmem.. Ama açık ve net olan “çelişkinin” ortadan kaldırılması gerektiği gibi; ikna edici bir beyanatın da gerekli olduğunu belirtmek isterim..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Her elini sıkanla dost, her canını sıkanla düşman olma.