İnsan-i, Hak ve haklarımız!...
Haklarımız,
Ya da haklarınız,
Veyahut
“İnsan” olma vasfıyla, sahip olmamız gereken hak ve haklar.
Buyrun.
Özgür,
Eşit,
Bağımsız,
Ve demokratik “yaşam” alanı.
* * *
Dil,
Din,
Renk,
Ve siyasal düşünce serbesti-yeti.
Fark gözetilmeden.
Yaşabilmek ve yaşatabilmek.
* * *
“Var” olabilmek.
Birey.
Toplum.
Ve millet olarak.
Bunları,
Kusursuz ve şeffaf, yaşabilmek.
* * *
Adalet,
Hukuk,
Vicdan,
Ve Hürriyet’in “fikri” özgürlüğü...
Rejimin tüm mekanizmaları.
Yaşayan.
İşleyen, uygulatan.
“İliklerine” kadar hissettirebilmek.
* * *
Tarafsız,
Objektif,
Evrensel,
Ve katılımcı yönetim.
Bağımsız.
Zafiyete,
Keyfiyete, “kişi nam-ı hesabına” değil.
Toplumsal,
Nizamın bütünlüğüne “himmet” edip, ulusallaşmak.
* * *
Birey de,
Toplum da,
Milletin kendisi de “birdir”.
Kimlikler,
Renkler,
Diller farklı olsa da, “özgür” yaşam alanında eşittir.
Olması gerekendir.
* * *
Dizeledim sözcükleri.
Neye hikmet derseniz.
İçinde bulunduğumuz haftanın “anlamına” binaen sıraladım...
Malum,
İnsan Hakları Haftası’ndayız.
Görüyor.
İzliyor ve yaşıyoruz.
Peki.
Az önceki tanımların bu gün “icrası” eksiksiz vaki mi?
* * *
Yoksa.
“Nerdeee” dediğiniz gibi mi?
Bence,
Aynen sizin değiniz gibi.
İşte,
“Kimlik” inkârı.
İşte “dil” inkârı.
İşte “özgürlük” inkarı.
İşte “hukuk” inkarı.
İşte “adalet” inkarı.
İşte “hürriyet” inkarı.
Zafiyet,
Keyfiyet,
Zulüm,
Ve zalimane düşünce “empoze” edilmesi.
Şiddet,
Terör,
Kan ve gözyaşı, “sıradan” mesele.
* * *
Kimin umurunda,
Kardeşin
Kardeşe “silah” doğrultması.
Ölümler.
Katliamlar.
Kıyamlar.
Cinayetler.
Gözaltı ve işkenceler.
Kimin gücü kime yeterse.
* * *
İster birey olsun.
İster aile olsun.
İster etkin kimlik vasfı olsun.
İster cemaatler olsun.
İster milletin kendisi olsun.
İster devletin ta kendisi olsun.
Hepsinde,
İkmal “güçlü” olan, zayıfı ezme anlayışı.
* * *
Diyebilir misiniz ki?
Sıraladığınız
Ülke,
Ve ahali’nin “acı” gerçekleri.
Yarım asırdır “süre gelmiyor” bu hal-i harap.
İnsan Hakları.
Acısından, “kapsam” ihtiva etmiyor?
Ediyor.
Hem de, “en acımasız” haliyle.
* * *
Ama ne,
Acı ve talihsizliktir, “o barışın” silahına ihanet ediliyor.
Çünkü,
İnsan Hakları “ihlalleri” süre gelmekte.
Velhasıl.
İnsan Hakları.
Biline ki,
Yeryüzünün en barışçıl silahıdır.
Koruyandır.
Adalette,
Hukuk ta,
Eşitlikte, özgürlükte ve bağımsızlık ta, “onda” ikmaldir.
Yargıç gibidir.
* * *
Duygular,
Gibi soyuttur, ama duygular gibi herkese aittir.
Her ne olursa olsun.
İster yer küresinde.
İster uzayda, “hep” vardır.
Lakin,
İnsanoğlu “yaşamıyla” vardır, “insan hakkı-ları”.
Doğadır,
Ruhtur,
Zamandır,
Ama hiçbir zaman, tüketilemezdir.
* * *
Ayrısı,
Gayrisi, senisi-benisi yoktur.
Zengin-fakir.
Yaşlı-genç.
Kadın- Erkek.
Hizbi,
Olmadığı gibi “sınıfsallığı da” yoktur.
Eşittir.
Aynı göz ve düşünceyle bakar.
O insandır diye.
* * *
Özü itibariyle.
Saygıdır.
Sevgidir.
Kendin için ne istiyorsan.
Karşındaki için de, aynı düşüncedir.
İnsan.
İnsan olduğumuzu,
Söyleyen,
Söyleten,
Uygulatan. “İnsan onurunun” doğal hayat nizamıdır.
Yeter ki,
“Anayasasına” ihlal noktasında.
Keyfiyete,
Zulmü,
Ve despot düşünceyle “tecavüz” edilmesin.
İnsan hakkı.
Ve hakları.
Söze,
Teminata ve parasal maddi çıkara, ikmal olmadığı gibi, satın alınarak elde edilemez.
* * *
Peki,
Sahip miyiz?
Bilmem.
Onu da siz ifade edin.
Tabi ki, çevrenize “göz” attıktan ve aynaya baktıktan sonra.
Unutmadan.
Ülke olarak,
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine imza attık.
Ama kağıt üzerinde.
Sahi,
Öyle değil mi?